Çarşamba, Haziran 04, 2008

Tembel Kocanıza Nasıl İş Yaptırtabilirsiniz?

Şövalye kablo ve adsl faturalarından sorumlu kişi olduğundan bu iki utilitymiz ha bire kesilip duruyor. Güya otomatik ödemeye bağlatmışmış. Hayır, bu faturalar öyle yüzlerce YTL’lik de değil ki. En düdük paketlerden aldığımız için her iki faturanın toplamı ayda 30 YTL bile tutmuyor. Yani hesabında bu kadar olmadığından değil. O kadar fakir değil kocam. Ya da vadesiz hesabında hiç para komayıp bütün parasını bir yere yatırıyor da değil. O kadar parasının peşinde koşturuyor da değil. Gerçekten anlamıyordum neden böyle olduğunu. Otomatiğe bağlatma emriyle beraber otomatiğe bağlandı sanmışılığı imiş sebep. O da ayrı bir saflık işte. Ama faturada da yazıyor, ne bileyim emri verdikten sonra da mesaj olarak çıkıyor karşına, 4-6 hafta sürebilir otomatiğe bağlanmanız diyor. Bu arada gelen faturalarınız atlanabilir, aman ha falan da diyor. Bu mesajları ka’ale almayınca sonuç ortada.

İlkin adsl bağlantısız kalmıştık. Internet bağlantısına kavuşmamız yedi hafta sürmüştü. Şövalye önce sinirlendi kudurdu. Sanki suç kendinin değilmiş gibi sisteme, telekoma falan küfretti. Sonra baktı bir komşu bağlantısı yakalayabiliyor, hiiiç oralı olmadı. Adsl’e para ödemenin gereksizliğine dair attı tuttu. Telekomun bu servisinin çok pahalı olduğunu, ama artık onların ağına düşmediğini gururla savundu. Gel zaman git zaman komşu bağlantıya kilit vurdu. Bizimki feryat figan gitti adsl servisimizi açtırdı.

Şimdi de kablo tv’miz yok. Daha durun, bir hafta oldu henüz. Hadi TV seyretmemesine seyretmiyoruz da ben salonda uzay mekiğimin üstünde koşarmış gibi yaparken aklımı oyalayacak bir şeylere ihtiyaç duyuyorum. Sessizlikte aletli egzersiz yapınca zaman geçmez oluyor. Yine ilkinde olduğu üzere sinirlendi, kudurdu Şövalye. Sisteme, telekoma küfretti. Sonra da dvd'lere dadandı. Allahım, her gün dört beş tane sahte dvd’yle eve geliyor. Ekmek yokken pasta yiyenler gibi bir dvd atıyor alete. Yemişim kabloyu, zaten ne biçim görüntüsü vardı. HD televizyonumuz var, seyrine bakamıyorduk. Bak, dvd ne şahane, diyerekten kendini kandırıyor, en geç yarım saat içinde de horul horul uyuyakalıyor. Artık evliymişiz. Demek oluyormuş ki benimle az ilgilenebilir, salondaki kanepede uyuyakalabilirmiş. Bu başka bir yazı konusudur fakat o yüzden şimdilik irdelemeyeceğim. Sadece beni ne kadar delirttiğini anlamanız için dahil ettim buraya.

İş seyahatine çıktım geçen gün. Giderken bana söz vermişti döndüğümde kablomuz açılmış olacak diye. Akşam döndüm baktım. DVD koymuş. Elinde de dondurma, mısır falan sinema keyfinde. Nerde dedim tv. Yine unutmuş açtırmayı.

Binbir Gece’nin canlı yayın sezon finali varmıştı dün gece. Binbir Gece’yi zaman zaman seyrediyorum sevgili okurlarım. Zaten üç dört bölümde bir izlediğinizde konuya hakim kalıyorsunuz. Hiç izlemediğim halde Yaprak Dökümü’ne de hakimim, nasıl oluyorsa. Kuzen Larry çekirdek çitlerken bize de anlatıyor, oluyor. Aşağılayabilirsiniz yani beni. Umrum değil. Fakat dün gece Türkiye’de ilk kez dizi canlı yayınlanacaktı diye ilgimi çekmişti. Amerika’da zaman zaman yapıyorlardı, enteresan oluyordu, bakiym bizimkiler becerecek mi diye merak ediyordum. En temel merakım buydu yani. Yoksa olay örgüsünü bir forumda üç satırda okur öğrenirdim. Ne olacaktı ki?

Şu çocuklara disiplin-dayak mevzuunu araştırıp duruyorum ya kaç gündür. Erkekler de çocuktur ya. Hatasını anlaması için çocuğu 'sevdiği şeyden mahrum bırakmak' tarzını Şövalye’de de denemek istedim. Çat diye kapattım dvd player’ı. Bütün dvd’leri de toplayıp kaldırdım. Kablo TV açılana kadar bu evde entertainment yasak dedim. Müzik dinlemek bile.

Sonra banyoya gittim. Banyo da ayrı sıkıntı. Spot lambalarıyla aydınlatılan banyonun da tek bir spotu kaldı patlamadık. Aylardır Şövalye yenilerini takmamak için bahane derelerini kuruttu. Elektrik tasarrufu falan bile dedi hatta. Zaten sinirim tepemde. Artık salonda saçımı kurutup fön çeker, kaşlarımı yolar oldum. Bizimki hala mesajı almadı. Tek başına kalmış 12 wattlık ampülle kör kör banyo yaptım. Çıktım bir baktım, dvd’leri kaldırdığım yerden geri çıkarmış, yarıda kalan filmine devam ediyor. Dvd player'ı yeniden kapatıp dvd'leri yeniden ortadan kaldırdım. Çok sinirlendiğim için banyonun kapısını da kilitlemekle tehdit ettim onu. Madem banyo umrunda değil, banyo
olmasa da oluyor olmalı. Ondan da mahrum kalmalısın. Git ofisinde gör hacetini. Lambalar takılana kadar banyo da yasak. O da gitti mutfağı kilitledi bu sefer. Ben de yemek yapmıyormuşum madem mutfak yasak olsunmuş bana da.

Oyun mu be bu? Yemek yapmıyorsam da yaptırıyorum parasıynan. Sen de taktır lambaları elektrikçiyEEE. Hem aç mı kaldın ki? Yemek yaptığımda yedin mi ki? Ama ben karanlıkta kalıyorum. Ben televizyonsuz kalıyorum. AAARRGGHHH!

Düşün taşın en iyi çözümün yine dayakta olduğuna karar kıldım. Yani ne ki bu şimdi uğraş uğraş, deli işi valla.

12 yorum:

Herbert dedi ki...

bir kredili mevduat hesabı bu sorunların çoğunu çözebilir oysa

Adsız dedi ki...

http://www.nytimes.com/2006/06/25/fashion/25love.html?incamp=article_popular

What Shamu Taught me about Love, Life, and Marriage diye kitabı bilem var. "İnsan muamelesi yapmıyacaksın, ancak dayaktan anlar bunlar" ekolünün PETA görmüş hali.

Yesim Arpat dedi ki...

Etik metik anlamam ben. Bu makalede anlatılan şey için de çaba lazım. Oysa ben yorulmadan akmak istiyorum.

Adamın kötü davranışlarını pas geç, iyi davranışlarında öp okşaymış. İyi de
televizyonsuzluğumuz 10. gününe, banyo karanlığımız 67. gününe girerken ben tepki vermezsem ekrandaki ve banyodaki karanlık sonsuza kadar gider.

Yazıya örnek diye verdim bu iki konuyu, daha ev ve cep telefonu ile aidat sorunlarımız var. Onlara tepkisiz kalmıştım Allah için 1.5 yıl oldu. Hala bir gelişme yok. Duvardaki deliğimizi mesela, annem geldi kapattı 13 ay sonra. Yürek dayanmaz buna.

Adsız dedi ki...

Digitürk siparişi ver, kendi hesabına otomatik ödemeye al. Evliliğin en birinci avantajı süper dijitürk paketini ergen kardeşin sınav sorunsalını düşünmeksizin ısmarlamak değil mi? :)

Hem siz Garanti İnternet Şubesi kullanmıyor musunuz? Bütün ödeme talimatlarını şıp diye işliyorlar. Tsk tsk tsk!

Yesim Arpat dedi ki...

Digitürk siparişi işini de Şövalye'ye vermiştim. Millete kapıdan kovsan bacadan giren Digitürk satış insanları nedense bize uğramadılar.

Yahu olay internet şubesi falan değil. Fatura atlamak değil, adam otomatiğe bağlattı sanmış ama bağlanamamış. O yani. Hep aynı mesele. İyi okuyun kardeşim.

Benim yapacağım şey bütün faturaları kendi üstüme almak. Şövalye'ye hiiiç sorumluluk vermemek ama adamın istediği bu. Her istediği de olmasın ama, di mi ya?

Duella dedi ki...

yavrucum, hayatta herkesin yapmayı sevdiği ve sevmediği şeyler vardır. pansiyon'dan taşınırken gözünde büyüttüğün için eşyalarını şövalyenin taşıdığını hatırlıyorum mesela (şapşi mallarımın yarısını da beraberinde götürmüştü). sonra sen 1 kere bakkala gidiyorsan şövalye 3 kere gidiyor. bize muzlu süt de yapıyor hem. eee? varsın faturaları da ödemesin. benden kahve-çay servisi umabilir misin? onun gibi gereksiz bi hayal bu:)

al sen şu fatura işini üstüne. baş öğretmen hafizelik yapma. beni dinnee!

Yesim Arpat dedi ki...

Ekranımızda hala masmavi bir düzlük çıkmakta. Hadi benim işim çıktı da aldırmıyorum ama bugün 11. güne girdik.

İzin verirseniz savunmaya geçmek istiyorum Düellanım:

Bi kere pansiyonda ne malım vardı benim 3-5 bavul eşyadan başka? Duyan da Şövalye koltuk, büfe taşıdı sanacak. Bir uzay mekiği vardı büyükçe. Onu da parçalara ayırıp taşıyabiliyorsun. Kaldı ki ben adam tutalım da demiştim ama neticede herşey bir arabaya sığdığı için gerek görülmedi buna.

Eski okurlarım bu eve taşınırken ne acılar çektiğimi bilir. Şövalye birkaç bavul taşıdı kahraman oldu. Perdeler konusunda gösterdiği kararlı tutum sayesinde iki hafta perdesiz kalmıştık da camlara gazete kağıdı falan yapıştırma raddesine gelmiştik. Yemin ediyorum, gözde ağır, sözde büyük gözüken işler yapmak lazım yaranmak için.

Ruty dedi ki...

Ben de Duella'ya katiliyorum. Sovalye getir gotur islerine baktigi gibi bir de arabanizi suruyor surekli. Cocuk ozel sofor gibi valla; sirf sen sevmiyorsun trafikli darli yollarda araba surmeyi, parketmeyi falan diye.

Bu cocugun fatura takip eden ya da evdeki tamiratlari halleden tip olmadigini kabullenmek lazim belki. Hem bunlar zaten cok kucuk seyler Hafiye. Sen takma kafani bunlara. Focus on the big picture. Muhim olan basiniza daha buyuk sorumluluklar ciktiginda nasil davranacagi.

Wuthering dedi ki...

yaa verin faturalari, verin bir adet talimati, gideyim ben yapayim.. caniniz sagolsun..

elektrik isini ben yapamiyor olsam da, duzgun bir usta buluruz, onun da telini veririm sana.. olmaz mi oyle?

ama sen de bunlarin karsiliginda sovalye'ye yemek pisirtmelisin?? :))

farawaysoclose dedi ki...

bu 2 kişi birlikte yaşama olayı (evlilik) hayatı kolaylaştırıp güzelleştirmesi gerekmiyor mu? Hatta sen mi yazmıştın, ekonomik olarak giderler bile 2ye bölünüyor diye.
Geçen hafta ayrı eve çıktım, biraz anne baba yardımı dışında, afedersiniz her işimi it gibi kendim hallettim, telekomla da perdeciyle de cebelleştim. birşey yamuk olursa kendime kızıyorum ama kotarınca da yine kendi zaferim oluyor :))
şu çocuk eğitimi, eş eğitimi konusunda şöyle bir duyum aldım "nasıl başlarsa öyle gider".

farawaysoclose dedi ki...

yorumumu sonradan okudum da, hoş olmamış, çok negatif yazmışım, kusura bakmayın.

Yesim Arpat dedi ki...

Yok be faraway kardeş, ağır olmamış. Ben evliliği tavsiye ediyorum yine de herkese. Yani aklı selim olan herkese. Bence hayatım daha güzel eskisinden. Söylenecek bir dolu malzeme çıkıyor, baksana!