Salı, Kasım 18, 2008

Yatırım Bankacılarının Acıları

Dünyanın en büyük yatırım bankalarından biriyle ortak bir proje peşindeydik. Kriz çıkınca top çevirmeye başladık. Biz onlardan da beteriz de hani önce kim havlu atacak diye tavırlar uzuyor. Manitayı ben terk etmiyim de kendimden nefret ettirteyim de o ayrılsın hesabı. Uzatmalar sürerken bu hafta seyahat etmemiz gerekti proje ülkesine. Bilet bile aldık, otel bile ayırttık. Bir yandan da olmayacak duaya amin deme triplerindeyiz. Biz niyaza durduk da bunlar yok oldular. Cep telefonları kapalı hep. Emaillerine çok kısa cevaplar veriyorlar. Sorduğumuz sorunun karşılığı bile olmayan kısa notlarla üstelik.

Birkaç kez ofislerini aradım. Sekreterler çıktı. Miss Falan, Mister Filan uçakta, dedi. Seyahatte dedi. Bir yandan da hadlerinden fazla soru soruyorlardı. Ne için aramıştınız, konu neydi, telefonunuzu alayımlar falan. Yahu o biliyor konuyu diyorum. Beni de ciğeri gibi tanıyor. Günler haftalar geçirmişiz beraber. Sen sadece Hafiye bir dedektif gibi peşine düştü. Tez zamanda ona cevap ver de, yeter diyorum. Ama ben yine de öğreneyim konuyu diye tutturuyordu. Israrlar karşısında projeyle ilgili detayları anlatır buluyordum kendimi. Sonra sana ne be yahu olup vazcayıp tamam o arasın işte, diyip kapatıyordum.

En sonunda bir tane kısa ve dangalak bir mail daha geldiğinde mail sahibinin saatinin sabah beş falan olmasına aldırmayıp telefona yapıştım. Telefonu da çaldı ve de açıldı. Artık orada çalışmıyormuş. Hepsi tüm ekip işten çıkarılmış. Uzman yardımcısından direktörüne kadar hepsi. Emaillerim bounce ediyor olmalı, biri size açıklama yapmış olmalı, dedi. Anaaa, oldum. Birileri onlar hala o bankada yaşıyormuş gibi ağızlarından mail yollayıp günü kurtarıyordu. Üstelik psikopata bağlayıp e-mail manyağı yaptığım bir tanesi nihayetinde pes edip ‘Hafiye, ben işimden ayrılıyorum. Lütfen maillerini bundan sonra filana yönlendir’ demişti. Ben de yeni hedefime bombardıman yapmıştım. Meğersem o filan da bir haftadır şutingenmiş.

Neyse ben de dünden beri yatırım bankasındaki eski ekibe -yani artık yeni ekip mi üç beş sekreter mi bilemiyorum- saykotik ve şifreli mailler atıyorum. Hani bir gizli belgeler vardı, diyorum. Onun içindekileri de alıp gelmeyi unutma, diyorum. Hani diyorum, şu eleman vardı ya devletin içinden bilgi getiren, onun bize dediği şeyleri aynen yapmalıyız, diyorum. Bana hatırlatır mısın, hangi konudan bahsediyorsun diye cevaplar geliyor sahte eski ekipten. Ben de gelince konuşuruz mail ortamı olmaz falan diyorum. Ahahaha, çok eğleniyorum.

Bu serzenişim Türkiye’nin çok dışında olacak belki ama incir çekirdeği bir konu için yüzlerce telekonferans düzenleyip dünyamı burnumdan getiren çalışma arkadaşlarım ve diğer yatırım bankacılarının başına gelenler için çok üzüldüğümü söyleyemem. Yani evet, acılarını dinleyebilirim belki ama çok da aldırış edemiycem. Kenarda yüzbinlerce dolarları var bu 25’liklerin. Senelerce çalışmasalar da olur. Sadece Excel’i iyi kullanıyorlar diye bu paraları hak etmediklerini düşünüyordum. Kocaman maaşları ve primleri alırken neye istinaden bunları kazandıklarını düşünmedilerse de akıllarına şaşarım. Çok para kazanıyorsan çok da risk alıyor olmalısın. İş garantisinin en tavan yaptığı yerde kazanç da en diptedir. Dünyanın düzeni bu. O zaman piyasa aşağı indiğinde sen de inersin. Bütün bunlar yüzünden ben de şurada projeden alacağım üç kuruşluk primimden de oluyorum.

Hem bu Gordon Gekkolar filmin son dakikalarını izlememişler mi canım?

3 yorum:

Herbert dedi ki...

boşuna hafiye demiyorlar bir insana

Sawyer dedi ki...

zaten yuzbinlerce dolari olan bir insan degilim, kaybedecek onbinlerce dolarim yok. Zaten stock marketta cok param da yok. Ama Canada'da ev fiyatlari dusmeye basladi diye cok seviniyorum. Seviyorum ben bu krizleri, hep olsunlar! Yarabbim beni de mortgage yuku altina koy tez zamanda! :)

Adsız dedi ki...

Hohahahahahahaha!!!!!!!!!!!!!! Okudugum en bomba Hafiye yazisi su ana kadar. Beni cok eglendirdin, Allah da seni eglendirsin. Dak