Perşembe, Şubat 23, 2012

Füzyon Oyuncak

Beşiktaş pazarına ancak iki üç ayda bir yolumuz düşüyor. Ben düşürmeye çalışıyorum en azından. Hem evimize yakın hem de seviyorum ben pazar yerlerini. Geçenlerde oradan bir oyuncak da aldım Jelibon’a. Laptop şeklinde ama klavyelerine basınca alfabe söylüyor, o harfle başlayan isim şehir hayvan söylüyor. Zibilyon tane düğmesi var. Şarkılar, melodiler falan.

Aldım ama çok da incelemedim. Aslında tuhaf bir şeydi. Pembeydi bir kere. Oğlan çocuğu rengi değil. Bende renk seksizmi yok ama Jelibon’un başka akrabalarında var. Neyse ki üzerinde taşıyacağı bir şey değildi, idare ederdik.

Sonra oyuncağın hesapta ekran olan kapağının arkasında yedi bölgeye ayrılmış bir Türkiye siyasi haritası vardı. Bu harita ilkokul boyunca bizim karatahtada asılı kalmıştı. Ondan beridir de gördüğümü hatırlamıyorum. Haritayı görünce bir uyuz oldum oyuncağa. 18 aylık bir çocuk için uygun değil galiba dedim. Ama benim maksadım Jelibon tuşa bassın, şarkı çalsın, el çırpsındı. Böyle birkaç oyuncağı daha vardı ama onlardaki tuş adedi 10-15’I geçmiyordu. Bu pembe laptop’ınkiler sebildi. Çok oyalanabilirdi hani. 18 aylığa uygun değildi ama hangi yaşa uygun olabilir ki bu yedi bölge haritalı melodik laptop?

Oyuncak hepi topu 13 lira olduğu için tuhaflıklarına aldırmadım. Aldım. Zaten Jelibon’a 200 liralık oyuncak da 5 liralık da eşit sürede dayanıyor. Bütün oyuncaklarını kemirip kırana kadar yere çarptığı için oyuncak ne kadar ucuzsa o kadar iyi bizim için. Yaşına uygunmuş değilmiş kısmı hiç sorun bile olmuyor bu yüzden. Nasılsa en geç iki gün içinde kıracak. Yaşına uygun olsa ne olur, olmasa ne olur?

Pili de yoktu içinde oyuncağın, eve gelince taktık. Bir dünya yabancı çocuk şarkısı vardı. Ta bize prepte öğrettikleri ama benim bile unuttuğum şeyler. She’ll be Coming Round the Mountain var. I’ve Been Working on the Railroad var. Ama üstünde Şarkı 1, Şarkı 2, Şarkı 3 yazan tuşlardan değişik fakat tanıdık nağmeler yükseldi.

Birinden Serdar Ortaç çıktı. Binlerce dansöz var eller havaya’sı.
Diğerinden Seninle benim aramda kocaman bir fark var rap’i.
Üçüncüsünden ise Trabzon kolbastısı!

Jelibon da tuttu bu kolbastıya bayıldı. Yüzlerce tuş içinden ezberledi de yerini. Gidip gelip ona basıyor:

Oynayalım uşaklar / Trabzon kolbastısı
Üçtür beştir / Kızlar hoştur / Dünya boştur

Kolbastıyı çalması bir yana tek ayağının üstünde seke seke, kollarını yanlarına aça aça bir garip de dans ediyor Jelibon. Gerçek kolbastıya benziyor dansı. Bu durum beni inanılmaz eğlendiriyor. Böylesine yerini bulamamış, ne yöne baktığı belli olamamış bu oyuncağı çok tuttum. Füzyon oyuncak adeta.

Şövalye asilzadesi ise tahmin edebileceğiniz üzere, oyuncaktan nefret etti. Her kolbastıyı duyduğunda oyuncağı kaldırıp atmayı öneriyor. Çocuğa doğru dürüst oyuncak almıyormuşum diye beni de kınıyor. Ucuz oyuncak aldığım ve kolbastı oynamasına sebep olduğum için kapıcı çocuğu yerine koyduğumu düşündüğü oğlunu ‘Adını Jeliboniha Koydum’ diyerek bağrına basıp üzülüyor.

Bir yandan o da çok eğleniyor, biliyorum. Jelibon o kadar komik dans ediyor ki bu Trabzon kolbastısıyla gülmemek mümkün değil.

"Belki de", diyor Şövalye. "Jelibon geçmiş hayatında lazdı. Ondan böyle dans ediyor?"
Kim bilir? Belki de.