tag:blogger.com,1999:blog-192216392024-03-07T11:01:20.932+03:00HAFİYEçalakalem İZ peşindeUnknownnoreply@blogger.comBlogger445125tag:blogger.com,1999:blog-19221639.post-38671902763325758312023-12-07T13:24:00.026+03:002024-02-04T14:01:07.068+03:00İki Bin Yuroya Eleman Yok<p><span style="font-family: verdana;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: verdana;"><a href="https://assets.change.org/photos/6/vo/gw/rRVOGwqsWKNdzdn-1600x900-noPad.jpg?1489189187" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="450" data-original-width="800" height="180" src="https://assets.change.org/photos/6/vo/gw/rRVOGwqsWKNdzdn-1600x900-noPad.jpg?1489189187" width="320" /></a></span></div><span style="font-family: verdana;">Taze ofis başkanı Koreli Ojun, sekiz aydır ofise yeni müdürler arıyor. </span><p></p><p><span style="font-family: verdana;">Müdürlerde aradığı özellikler: </span><span style="font-family: verdana;">en iyi üniversitelerden mezun olması, en az 15 sene yurtdışı projelerde görev almış olması, dev ihalelerde ve projelerde yöneticilik yapmış olması, haliyle ana dili gibi İngilizce bilmesi falan.</span></p><p><span style="font-family: verdana;"><br /></span></p><p><span style="font-family: verdana;">Ama bu müdüre ayda 60 bin tl net maaş vermeye karar vermiş. Yol, yemek, araba, özel sağlık ya da aklınıza gelebilecek ne gibi bir yan hak varsa hiçbirinin verilmediği, dümdüz, kılçıksız 60 bin. (Yuro olarak 2 bine denk gelmekte)</span></p><p><span style="font-family: verdana;"><br /></span></p><p><span style="font-family: verdana;">Serkan'la biz totomuzlan güldük, eğlendik. Eleman bulup bulamayacağına dair iddialara tutuşamadık bile zira ikimiz de bulamayacağından emindik. </span></p><p><span style="font-family: verdana;">Serkan zaten karşıdan geliyor buraya aracıyla. Köprüyü, benzini geçtim günde 150TL otopark ücreti ödüyor bir de. O da yer bulabilirse. Araba yıpranma payını falanı da katarsan zaten araç giderleri, otopark, sağlık, yemek gibi yan hakların toplamı 45-50 bine denk gelmekte. Toplu taşımayla daha hesaplı tabii ama bu durumda uzaktan gelen biri günde 3 saatini de yol için gözden çıkarmak durumunda kalacak. </span></p><p><span style="font-family: verdana;"><br /></span></p><p><span style="font-family: verdana;">Ojun yeni eleman bulma yolculuğuna çıkmadan önce bana önerebileceğim headhunter firmaları sormuştu. O zamanlar burada yeniydim ve Ojun'u iyi tanımıyordum. Birkaç headhunter tavsiye etmiştim; hatta birini uzaktan tanırım da iyidir, demiştim. Ojun sorsa da kendi bildiğini okuduğu için kendi kendine gitti bir headhunter firmayla anlaştı. Şimdi düşününce iyi ki benim önerdiğime gitmedi, diyorum. Benim de, önerdiğim firmanın da verilmiş sadakası varmış. </span></p><p><span style="font-family: verdana;"><br /></span></p><p><span style="font-family: verdana;">Headhunterla neler yaşandığını bilmiyorum ama herhangi bir aday bulamadıklarını biliyorum. Muhtemelen Türk kafasıyla Ojun'a bu paraya bu şartlara bulamazsınız, şartlarınızı değiştirin dememişlerdir de 'buluruz, hallederiz' demişlerdir. Headhunter'ın niyeti yolda Ojun'u daha düşük bir profile, daha yüksek imkanlara ikna etmekti muhtemelen. Oysa Ojun Kore kafasıyla söylenenlerin harfiyle yerine getirilmesini beklemişti. </span></p><p><span style="font-family: verdana;"><br /></span></p><p><span style="font-family: verdana;">Altı ayın sonunda Ojun bana headhunter'a ödediği avansı geri alıp alamayacağını sordu. 😂 Sözlerini yerine getiremediler, görüşmeye gelecek bir aday dahi bulamadılar, dedi. Ojun'un kendisi bir iki tanıdık üzerinden birkaç kişiye ulaşmış. Onlar da arabalar ve çok daha yüksek maaşlar istemişler. </span></p><p><span style="font-family: verdana;">Nasıl böyle bir şey olurdu, nasıl? </span></p><p><span style="font-family: verdana;">En başta ona bu şartlarda kimseyi bulamazsın dediğimde onu kandırdığımı düşündüğü gibi şimdi de aday Türk elemanların onu kandırmaya çalıştığını düşünüyordu. </span></p><p><span style="font-family: verdana;"><br /></span></p><div style="text-align: left;"><span style="font-weight: normal;"><span style="font-family: verdana;">Dedim sana söylemiştim bu maaş az. <br /></span></span><span style="font-weight: normal;"><span style="font-family: verdana;">Ama biz yuro veriyoruz, dedi.<br /></span></span><span style="font-weight: normal;"><span style="font-family: verdana;">E, az yuro veriyorsun, dedim.<br /></span></span><span style="font-weight: normal;"><span style="font-family: verdana;">O zaman TL verelim, dedi.</span></span></div><p><br /></p><p><span style="font-family: verdana;"><i>Delirtecek adamı. Sanki millet maaşın kendisini beğeniyor da Euro olmasını beğenmiyor gibi. </i></span></p><p><span style="font-family: verdana;"><i><br /></i></span></p><div style="text-align: left;"><span style="font-weight: normal;"><span style="font-family: verdana;">Dedim TL, Euro fark etmez. İkisini de az veriyorsun. <br /></span></span><span style="font-weight: normal;"><span style="font-family: verdana;">Ama Euro artacak, dedi.<br /></span></span><span style="font-weight: normal;"><span style="font-family: verdana;">Euro artarsa zaten enflasyon dinmemiştir ve TL kazananların zamları da artacaktır, dedim. Her türlü daha çok vermen gerekiyor istediğin profil için. </span></span></div><p><span style="font-family: verdana;"><br /></span></p><p><i style="font-family: verdana;">Sen bu iş bilmezliğinle bu maaşların on katını kendine hak gör, şahane profile layık bulduğu rakama bak. Bunlar iyice Bangladeş sandı burayı. </i></p><p><span style="font-family: verdana;"><br /></span></p><p><br /></p>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-19221639.post-76722047705651624502023-11-29T15:16:00.013+03:002024-02-04T13:53:16.947+03:00Koreliler İşten Çıkarıyor<span style="font-family: verdana;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://soranews24.com/wp-content/uploads/sites/3/2019/06/ook75_igiari20141221144639_tp_v.jpg?resize=640,426" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="426" data-original-width="640" height="213" src="https://soranews24.com/wp-content/uploads/sites/3/2019/06/ook75_igiari20141221144639_tp_v.jpg?resize=640,426" width="320" /></a></div><br />Koreli başkan Ojun'un mu yoksa entrikalarla dolu şirketinin bir faaliyeti miydi bilemiyorum ama Serkan'ı da işten çıkardılar. Bu 600m2 ofiste, Ojun, çaycı ablamız ve ben kaldık. </span><div><span style="font-family: verdana;"><br /></span></div><div><span style="font-family: verdana;">Serkan bana bağlı olmasına rağmen işten çıkarılmasıyla ilgili benle ne konuşuldu ne haber verildi ne fikrim alındı. Hiçbir şey. </span></div><div><span style="font-family: verdana;"><br /></span></div><div><span style="font-family: verdana;">Serkan işten çıkarılırken onu buraya tavsiye eden Koreli adam emekli olduğu için seni gönderiyoruz, demişler bir de. Serkan Koreliler için 'd*var' kelimesini sıklıkla kullanırdı. Sanırım haklıydı. </span></div><div><span style="font-family: verdana;"><br /></span></div><div><span style="font-family: verdana;">Serkan'a önce sadece haber verdiler. Üstelik haberi veren de Ojun değil, buranın eski başkanıydı. Yani gerçekten burada kim kimdi ve sorumluluklarının kapsamı tam olarak neydi, hala anlayabilmiş değilim. </span></div><div><span style="font-family: verdana;"><br /></span></div><div><span style="font-family: verdana;">Serkan'a dedim böyle saçmalıyorlarsa ne güzel. Bundan sonra çıkarılışına dair görüşmeleri kaydet. Senle eskiler mi yeniler mi kim konuşuyorsa kayıt aldığını da bildir ki mahkemelere varırsa konu, delil olabilsin.</span></div><div><span style="font-family: verdana;"><br /></span></div><div><span style="font-family: verdana;">Serkan'ın çıkarılış haberinin verildiği gün Ojun ortadan kayboldu. Bizimle yüz yüze gelmemeye çalıştı. </span><span style="font-family: verdana;">İki gün sonra Serkan'la çıkarılış detayları için konuşmak istediğinde Serkan da kayıt alıcam müsaadenizle, demiş. Önce okey diyen Ojun sonra büzerek toplantıyı bitirmiş. Sonraki günlerde de kafasını kuma gömmeye devam etti. </span></div><div><span style="font-family: verdana;"><br /></span></div><div><span style="font-family: verdana;">Aradan iki hafta geçti ama çıkarılışının detaylarına dair Serkan'a kimseden herhangi bir haber çıkmadı. Bir ara çıkarmaktan vazgeçmiş olabileceklerini bile düşündük. Eski başkan haber verdi zaten. Hangi vasıfla? Galiba çocuğu trollediler diye bile düşündük. O derece. </span></div><div><div><br /></div></div><div><br /></div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-19221639.post-66288344208367267502023-10-19T15:44:00.006+03:002024-02-04T13:59:17.709+03:00İş Nasıl Bulunur? <p><span style="font-family: verdana;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: verdana;"><a href="https://jobs.washingtonpost.com/getasset/474cd85a-3d12-4660-b194-3bf22b785eb9/" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="350" data-original-width="625" height="179" src="https://jobs.washingtonpost.com/getasset/474cd85a-3d12-4660-b194-3bf22b785eb9/" width="320" /></a></span></div><span style="font-family: verdana;">Ojun tüm iş bilmezliğine rağmen bir asker edasıyla ofisi yönetmeye başladığında zaten her şeyin boku çıkmıştı. Kalkıp gitmem gerekiyordu. Neden gitmedim?</span><p></p><p><span style="font-family: verdana;">İki şeyden ötürü.</span></p><p><span style="font-family: verdana;">Birincisi Serkan diyordu ki sallamayın bunları. Mandıra filozofuna bağlayın. Bakın ben öyle yaptım. N'aparlarsa yapsınlar. Bize ne. Geliyorum gidiyorum, maaşımı alıyorum. Hayatımın şu aşamasında iş ara bul, uğraş, hiç takatim yok, dedi. </span></p><p><span style="font-family: verdana;"><br /></span></p><p><span style="font-family: verdana;"><i>Ulan doğru söylüyor galiba, oluyordum. Aklımı karıştırıyordu. Yani emekliliğini eyt'den de olsa almış, okeye dönen bir insan olarak evime yakın işe gidip geliyordum işte. Mesaisi yoktu. Saçma bir yerdi ama neresi saçma değildi ki?</i></span></p><p><span style="font-family: verdana;"><br /></span></p><p><span style="font-family: verdana;"><i>Bir de Ojun çok abarttığında ona hötlüyordum. Ben hötleyince geri basıyordu. </i></span></p><p><span style="font-family: verdana;"><br /></span></p><p><span style="font-family: verdana;">İkinci sebep de işe başladıktan kısa süre sonra headhunterlar tarafından çılgınca aranmam sorulmam idi.</span></p><p><span style="font-family: verdana;"><br /></span></p><p><span style="font-family: verdana;">Haftada en az birkaç kez headhunterlar tarafından aranan Şövalye'nin ünlü sözü 'iş işte bulunur'dur. Headhunterlar bir iş yerinde on yıldır duran insanı aramazlarmış. Birkaç senedir işsiz insanı da aramazlarmış. Ha bire iş değiştirip duran insanı ararlamış - ki doldurmaya çalıştıkları pozisyona kişinin nazlanmadan hoppadanak zıplaması kolay olsun. Aynı yerde çok uzun çalışan da uzundur çalışmayan da paslanmış olabilirmiş. Ben de şimdi on beş sene durduğum yerden çıkmış, birkaç senelik işsizlik dönemini de atlattığım için headhunterları peşime düşürebilirmişim yani. İlla ki aralarından birini beğenir, oraya atlarmışım diye K0relileri biraz daha idare etme kafasına girmiştim. </span></p><p><span style="font-family: verdana;"><br /></span></p><p><span style="font-family: verdana;">Ama bu iki sebep de aradan zaman geçince çöp oldu.</span></p><p><span style="font-family: verdana;"><br /></span></p><p><br /></p>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-19221639.post-67782389664291510232023-10-06T16:59:00.007+03:002024-02-04T13:57:52.377+03:00Korelilerle Çalışmak 2<p><span style="font-family: verdana;">Ojun ofisin başkanı olduktan sonra eski yönetim ne yaptıysa tersini yapmaya başlayarak her şeyi değiştirdi. Takip edilen projeleri değiştirdi önce. Sadece belli projelere fokuslanma gibi bir dahiyane fikirle her projeyi eledik. </span></p><p><span style="font-family: verdana;"><br /></span></p><p><span style="font-family: verdana;">İyi de .. fokuslandığımız projeler pek dandik. O ülkelerdeki projeler öyle bugün yarın çıkacak demekle çıkmıyor. Ha bire ertelenir, revize edilir. Bir projenin hayata geçmesi on seneyi bulabilir. O yüzden çok fazla projeyle aynı anda ilgilenmek lazımdır bizim işlerde. </span></p><p><span style="font-family: verdana;"><br /></span></p><p><span style="font-family: verdana;">Bunu Ojun bilmiyor, yurtdışında pek iş almamış olan Kore merkez de muhtemelen bilmiyordu ne yazık ki. Ben tabii ki söyledim ama ben kim oluyordum ki. Ne Ojun ne diğer Koreliler kendi kararlarını almıyordu. Müdürleri ne derse oydu. Altlarındaki, yanlarındaki ne derse desinler, hiçbir şey fark etmiyordu. Herkes bir üstünün lafından bir santim çıkmadığı gibi, 'acaba şöyle yapsak nasıl olur' gibi lafı geliştirmeyi, yönetimle fikir tartıştırmayı, farklı açıdan da bakmayı</span><span style="font-family: verdana;"> ve baktırmayı düşünmüyordu bile. </span></p><p><span style="font-family: verdana;"><br /></span></p><p><span style="font-family: verdana;">Kore merkezde kim var, ne yaparlar, nasıl bir yapılanmaları var, onu da bilmiyordum. Kimse de anlatmadı. Sadece Korece konuştukları toplantılara yabancıların girmesi yasaktı. Onların düzeninin bir uzantısı olarak Ojun ne derse harfiyen yerine getirmem gerekiyordu. Ojun'un ne kadar iş bilmez olduğunun veya konuyla alakası olmamasının bir önemi yoktu. Ne dersen de, Ojun günün sonunda kendi dediklerini tutturuyordu.</span></p><p><span style="font-family: verdana;"><br /></span></p><p><span style="font-family: verdana;">Biz de Serkan'la ben başbaşa kalmış, birbirimizi teselli ediyorduk </span></p><p><span style="font-family: verdana;"><br /></span></p><p><span style="font-family: verdana;">Bütün bunları background olsun diye hızlıca yazıyorum. Olayların kendisi çok daha heyecanlı..</span></p><p><span style="font-family: verdana;"><br /></span></p><p><br /></p>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-19221639.post-53477379237470791802023-10-05T13:58:00.004+03:002024-02-04T13:54:11.664+03:00Korelilerle Çalışmak 1<p><span style="font-family: verdana;">Size Korelilerle çalışmaya başladığımı söylememişlerdir. Öyle oldu. Ama siz sakın dizilerindeki filmlerindeki tatlışlıklara aldanıp Korelilerle çalışmayın.</span></p><p><span style="font-family: verdana;">Bir süredir Korelilerle çalışıyorum. Yirmi sene günde üçer saatten direksiyon sallamaktan bitap düşmüş bir bünyeye işe yürüyerek gidip gelme gibi bir avantajı vardı bu firmanın. Uzun zamandır kurumsal hayata ara vermiştim. Evde sıkılıyordum. Biraz insana karışmak fena olmazdı. Geri dönmek için bu yaşta fazla da bir seçeneğim yoktu.</span></p><p><span style="font-family: verdana;">Bir kere işe alım sürecinden başladı tuhaflıklar. Tam dört ay sürdü mülakatlar. 13 mülakat yapmışım toplam. En elemanından en kodamanına kadar görüşmediğim kimse kalmadı şirkette. Bu mülakatları da art arda yapmadım elbette. Dedim ya, dört ay sürdü. </span></p><p><span style="font-family: verdana;">Bu kadar görüşmeye, bu kadar karşı tarafın 'düşünmesine' ben sandım ki beni globale başkan falan yapacaklar. </span></p><p><span style="font-family: verdana;">Yok ama hepi topu minik lokal ofislerinde bir müdür olacaktım. </span></p><p><span style="font-family: verdana;"><br /></span></p><p><span style="font-family: verdana;">İşe başlamam da tuhaftı. Yarısı Koreli, 20 kişi kadardık ofiste. Ofise başladığım hafta biri ameliyat oldu, gitti. Türk grup benle merhabalaşmadı bile. Biri istifa etti, gitti. Türk grubun yönetimle dertleri olduğunu anladım. Kimseyle mecbur olmadıkça konuşmuyorlardı. </span></p><p><span style="font-family: verdana;">Ortamdaki tek kadın bendim. Kimseler de benle konuşmuyordu. Zamanla birbirimize alışınca açılırız dedim, dayandım. Biri Koreli (Ojun) diğeri Türk (Serkan) iki elemanım vardı ekipte. Serkan da sağır dilsiz gibi bir oğlandı. Ofiste çıt çıkmıyordu. </span></p><p><span style="font-family: verdana;">Aradan bir ay geçti, geçmedi; Kore'deki genel merkezden bir kodaman, Munhi, geldi. Ben ve iki ekip elemanım dışındaki herkesi işten kovdu, benim Koreli elemanım Ojun'u ofisin başkanı ilan etti, gitti. </span></p><p><span style="font-family: verdana;">Özetle kimsenin kimseyle konuşmadığı ofisten işe başladığım ay herkes kovulmuş, elemanım da müdürüm olmuştu. </span></p><p><span style="font-family: verdana;">Nefis bir başlangıç yapmıştık.</span></p><p><span style="font-family: verdana;"><br /></span></p><p><span style="font-family: verdana;"><br /></span></p>Unknownnoreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-19221639.post-65260125233358831422017-06-23T11:21:00.002+03:002017-06-23T11:21:46.667+03:00Kuşpalazı<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<br />
<div style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-tnCu7Wus__Y/UsslVW3fJAI/AAAAAAAAGCs/LwS2BHHhiJ8/s1600/kasagi-gokkusagi-serisi20111003120042.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="Image result for ömer seyfettin kaşağı" border="0" height="200" src="https://1.bp.blogspot.com/-tnCu7Wus__Y/UsslVW3fJAI/AAAAAAAAGCs/LwS2BHHhiJ8/s200/kasagi-gokkusagi-serisi20111003120042.jpg" width="139" /></a>Şövalye ile Hayriye Hanım ikisi birden (galiba) anjin oldular. Hayriye Hanım hadi neyse. Kendi acısını kendi başına çekti kadıncağız. Sadece biraz fazla dinlendi ama yine de ağlanmadı sızlanmadı. Ama Şövalye öyle mi? Ölmek üzere olduğunu düşünerek hayatı bana dar etti. Ama ben darlandırılsam da olayı cevapsız bırakmam. Köleysem köleyim ama söylenen bir köleyim.</div>
<br />
<br />
İlaçlarını al diyorsun adama, almıyor. Şu çorbadan iç diyorsun, içmiyor. Hepsine bir kuşku bir işe yaramazlık sorgusu içinde. Neden o ilacı içmesi gerek. Anlat. Neden o çorba faydalı. Anlat. İkna et.<br />
<br />
Eeeh, dedim yeter. Bütün gün motorsiklet tepelerinde rüzgar yiyip duran sen. Beslenme desen dürüm ve pizzadan ibaret. Sonra vay niye hep ben hasta oluyorum. Hadi hastalandın tedavine bari nazlanma ama.<br />
<br />
Şövalye'nin anjini esnasında babası da by-pass ameliyatı geçirdi. Adam enfeksiyona açık diye Şövalye henüz taburcu olan babasının yanına uğrayamadı iyileşene kadar. Ama yani adamcağız ölümden döndü. Evlat böyle bir şey demek ki. Kendi derdini unuttu, Şövalye'nin anjinine taktı.<br />
<br />
Anne Şövalye telefonda soruyor bana:<br />
<br />
-Şövalye nasıl oldu?<br />
-Dinleniyor işte. Boğazı çok fena. Çok.<i> </i><br />
<i><br /></i>
<i>(Biraz da ah vah yapıyorum ki hasta babasıyla ilgilenmemiş gibi de durmasın Şövalye. Öyle bir adam zaten değil de maksadım yine de ona dair algıyı bozmamak. Ah be her şeyi düşünen Hafiye.)</i><br />
<br />
Anne bu sefer aşırı endişelendi:<br />
- Ne teşhis koydular?<br />
- Boğaz enfeksiyonu<br />
- Enfeksiyon tamam ama ne? Yok mu bir adı?<br />
- Euee. Anjin.<i> (diye attım)</i><br />
<br />
Bence anjindi. Çünkü küçükken çok geçirirdim bundan. Şövalye'nin boğazı da aynısından olmuştu.<br />
<br />
-Anjin olur mu böyle ya? Çok kötüyse bu kadar difteri olmasın? Sordunuz mu doktora?<br />
- Difteri mi?<br />
<i>(O hastalık eski devirlerde kalmamış mıydı?)</i><br />
<i><br /></i>
Baba Şövalye zayıf nefesiyle arkadan açıklama yaptı.<br />
-Kuşpalazı yani. Kuşpalazı olmuş olmasın?<br />
<br />
2017 yılında İstanbul'un göbeğinde değiliz de sanki Ömer Seyfettin'in Kaşağı romanındayız. Bu nasıl bir anakronik durum, yarabbi. Ben Şövalye çok hasta derken, <i>oğlunuz bu zor zamanınızda bugün sizi göremiycek ama çok geçerli bir sebebi var</i> mesajı vermek istemiştim. İnsanın aklına kuşpalazı gelmesi de bir yetenek.<br />
<br />
Tamam, dedim. Yarın tekrar doktora gideriz ve kuşpalazı olup olmadığını sorarız.<br />
<br />
Ne diyim başka? Hasta insanlarla mı tartışayım?<br />
<br />
Dev antibiyotik haplarını yutmakta zorlandığı için iğne vermişti doktoru. Bizim evin dibi hastane. Ben beş dakikaya inmiş doğum sancılarımla bile yürüyerek gitmiştim o hastaneye. O kadar yakın yani. Ama Anne Şövalye o konuda da gereken direktifi verdi:<br />
<br />
- Şövalye hastaneye gitmesin. Eve iğneci çağırın.<br />
<br />
Eve gelen iğneciyi Pazar günü nereden bulurum ben? Ayrıca var mı iğneci artık? Eskiden eczacının kalfası geliyordu bizim yan komşunun yatalak annesine iğne yapmaya ama sağlıkçı olmayanın iğne yapması da yasaklanmış diye duydum iğneci araştırırken.<br />
<br />
Zaten ben hep önce işkencenin içinde debeleniyorum. Sonra ayıp isyan ediyorum. Senin de anjinin de, diye daldım olaya. Valla elaleminki can, benimki patlıcan. Ben bu anjinle okuluma bile gidiyordum gayet. Sürüne mürüne de olsa.<br />
<br />
Evin karşısındaki hastaneye gitmesin diye iğneci bul. Kuşpalazı olmadığını teyit etsin diye bir daha doktora götür falan. Bu ne be, olduktan sonra zaten konuyla ilgilenmeyi bıraktım. En güzel yöntem olan 'geçer geçer, bişey olmaz'a dönüverdim.<br />
<br />
Tabii karşılığında Allah kimseyi benim elime düşürmesin oldu Şövalye ama napiym. Saçma organizasyonlar yapmak zorunda kalmaktan iyidir. Zaten de iki gün sonra boğazı geçti. Böylece kuşpalazı olmadığını da anladık. <br />
<br />
<br />
<br />
</div>
Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-19221639.post-26096111132622309272017-06-21T15:05:00.000+03:002017-06-23T11:24:47.369+03:00Bakıcımız Gidiyor<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<br />
<div style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;">
<a href="https://cdn.kinsights.com/content/images/AmyL11-201605191205781954None" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="Image result for nanny" border="0" height="87" src="https://cdn.kinsights.com/content/images/AmyL11-201605191205781954None" width="200" /></a>Hayriye Hanım emekli olmaya karar verdiğini ve ay sonunda bizi bırakacağını söyledi. 60 yaşına gelmişti ve emekli olması gayet normaldi ama yedi senedir bizimleydi. Çocuklarımı büyüttü. Çocuklar ona çok düşkün. Bu durum beni alt üst etti. </div>
<br />
<br />
Jelibon da Planters da artık tüm gün okulda olduğu için Hayriye Hanım'a çok da ihtiyacımız kalmamıştı ama yine de ben kafamda onu yaşlansa da bizimle kalır sanıyordum. Evin ninesi olur, olmadı ona da bir bakıcı tutarız, çocuklara kapıyı açsın yeter, bir köşede dursun kafasındaydım.<br />
<br />
Yaşlandı diye eve ekstra temizlik yardımı alıyordum. Bu ileri yaşında darlanmasın diye bir dünya taviz ve tatil veriyordum. Çocuklar okuldayken bütün gün AVM geziyor, kabul gününe gidiyordu. Evde mevlüt bile okuttu ölmüş annesi için. İnsanlar beni böyle yaptığım için çok kınıyordu. Hatta apartmanın diğer bakıcı teyzelerine dert olmuştu Hayriye'nin rahatlığı. Bir haset odağı haline gelmişti Hayriye Teyze.<br />
<br />
Ben aşırı üzüldüm Hayriye Hanım'ın gidişine. Çevremdeki herkes ayda bir bakıcı değiştirdiği için kimse üzüntümü de anlamıyor. Bir de domuz olarak bilindiğim için üzüntüm ekstra ilgi gördü. Ofise bir toplantı çıkışı alakasız bir müdürün yanında ağladım da adam mendil yetiştirdi. Herkes dumur. <br />
<br />
Biliyorum, teknik açıdan çok iyi oldu Hayriye Hanım'ın bizden ayrılması. Artık okullu olmuş çocukları olan bir aile olarak çocuk bakımından ziyade ev işleri desteği alabileceğimiz birini bulmak daha iyi olurdu. Kendisinden bir verim alamıyorduk. Hepsini biliyorum. Ama duygusal açıdan sert oldu bu ayrılış.<br />
<br />
Neyse Hayriye Hanım gitmesin diye maaşını iyice artırayım, tatillere göndereyim dedim. Yalvardım yakardım ama emekli olucam dedi başka bir şey demedi. Ben de artık mecburen yeni bir yardımcı bulma çabalarına giriştim. Yabancı bakıcılara karşı bir direncim var benim. Hele de memleketlerinde çocuklarını, ailelerini bırakıp gelmişlere. Biliyorum ihtiyaç neticesinde bunu yapıyorlar. Dünyanın düzenine tüküreyim, ne acı. Ama bu kadınlar bende hüzün doğuruyor. Onlar için üzülmekten kendimi alamıyorum. Evimde hüzünlü bir kadın da olmasa daha iyi olur diye.<br />
<br />
Yeni teyzemiz ille de yerli olsun istediğimizden bir arkadaşımızın önerdiği Aydınlı bir hanımı memleketinden getirmeye iki hafta önce ikna ettik. Derken Aydınlı teyze iki gün önce telefon etti ve gelemeyeceğini söyledi. Meğer İstanbul'a geleceğini öğrenen eski bir tanıdığı ona başka bir ev bulmuş. O aile daha bir tanıdık geldi belki de. Öyle memleketimi bırakamam moduna girmişliğinden değil yani karar değişikliği. Bildiğiniz sattı bizi.<br />
<br />
Ben yine panikleyerek hızla bir yeni teyze arayışına girdim zira vakit de kalmadı artık. Dün Ermeni bir teyzeye gel dedik artık mecburen. Bu teyze de teknik olarak görüştüklerimiz arasında en 'işe' yaramazı muhtemelen. Tombik ve ağır aksanlı ama mutlu bir tip. Çocukları da Istanbul'da ve yetişkinler. Ayrılık hüznü olmadığı kesin.<br />
<br />
Çocuklara da söyledim teyze değişikliğini. Kabullenmiş gibiler ama yine de çok anladıklarını sanmıyorum. An gelince ne hissedecekler, nasıl karşılayacaklarına dair endişelerim var. Çocukları da bu ara kendime daha bir yakınlaştırdım. Onlarla daha çok vakit geçirmeye dikkat ediyorum. Sarılıyoruz, beraber uyuyoruz falan. Bundan sonraki teyzelerine bu kadar gönül bağı kurmaları zor olacak. Yaşları itibariyle eski teyzeleri kadar benimsemeyeceklerdir. Bari gönül bağları annelerine yönlensin iyice, diye.<br />
<br />
Jelibon oğlum çok hassas bir çocuk. Hatta mini bir filozof. Bu teyze değişikliğini ona Hayriye Teyze bir süre babasına yardım etmeye gidiyor, gibi anlattım. Zamanla gerçekleri açıklama planım var. Bu duruma şöyle dedi:<br />
<br />
- Anne, şimdi Hayriye Teyze gidecek diye ağlıycaz. Sonra yeni teyze gelecek. Ona da alışacağız. Sonra o giderken (Hayriye Teyze'nin işi bitip tekrar dönünce) yine ağlıycaz. Anne, biz neden günün sonunda hep ağlıyoruz?<br />
<br />
Ona hayatın değiştiğini, insanların değiştiğini anlattım. Değişim ağlatabilir ama sonunda iyidir ve lazımdır gibisinden anne konuşması yaptım. 'Büyümek meselesi' dedi buna :)<br />
<br />
Galiba bu son üç haftaki teyze krizimiz esnasında ben de biraz büyüdüm işte. İnsanlarla derin bağlar kurmaktan kaçındığımı sanıyordum. Kuruyormuşum meğer. Kendimi domuz sanıyordum. Değilmişim meğer. Bayağı bir köfteymişim. Kendime bile inanamıyorum.<br />
<br />
<br />
<br />
<br /></div>
Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-19221639.post-43747328350256307182017-04-06T18:19:00.000+03:002017-04-06T18:19:22.146+03:00Velilerle Hafiye<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<br />
<div style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em; text-align: justify;">
Hafta içi çalışıp, aralarda seyahat edip, saatlerce trafikte süründüğüm yetmiyormuş gibi hafta sonları da çocukları doğum günü doğum günü gezdiriyorum. </div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bu veliler çocuk doğum günlerini gittikçe daha enteresan ortamlarda yapmaya başladılar. Geçen Pazar saat 13:00'te bir AVM içindeki eğlence dünyası stili bir yerde yapan oldu. Jelibon'u götürdüm. Sandım iki saate biter. Altı saat sürdü. Oğlan eğleniyor tabii, çıkası yok. Hadi o eğlensin diye içimden yarım saat daha dayan diye kendimi telkin ediyordum. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ortam acaip geniş ve karanlık. Çocuk gözden kaybolup duruyor. Onu görebileceğim bir noktaya gitmeye çalışıp durmaktan totom yer görmedi. Artık sıkıntıdan kendimi tırmalamaya başlamıştım. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
En son Jelibon'u eve gitmeye ikna etmek üzereydim ki son bir macera turuna çıktı çocuklar. Zaten başlarında birkaç tur rehberi olacakmış. İsteyen veliler çocuklarını rehbere emanet edebilirmiş. Ay dedim tamam, gitsin ben de bari hiç olmazsa oturarak beklerim. Bunu sesli söyledim. Etrafımdaki anneler benim için 'tembel annelerden işte kih kih' dediler. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bu, 'saat 10'dan önce kalkamıyorum' diyen, ev hanımı oldukları ve çocukları okulda olduğu halde yatılı bakıcıları olan, (kankileriyle kahve ve alışveriş qeyfi için bile olsa) sabah evden çıkıp akşam döndükleri için çalışan kadından farkları olmadığını iddia eden bu Pazar gününde bile kırık fön çektirecek kuaför bulmuş kadınlar bana 'tembel' dediler. Yazdım bunu bir kenara.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Sonra bir ara topluca veliler sohbete oturduk. Herkes çocuğunun ödev yapmak istemeyişinden, ödevlerin zorluğundan falan bahsetti. Bütün akşam ödevle uğraşıyorlarmış. Ah yazık oluyormuş akşamlarına.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Abartmayın, dedim. Yirmi dakika sürüyor hepsi. Amma ağlandınız. Tembellik ediyorsunuz, diyerek beni tembel ilan edenlerden intikamımı aldım kendimce. Sinir oluyorum şu velilere. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-19221639.post-29657918951617449982017-04-04T17:55:00.000+03:002017-04-06T18:19:42.857+03:00Berlin 2017<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div style="text-align: justify;">
Berlin'e gitmesem de olurmuş. Zira bizim hükümet Almanlarla kapıştığı için bir nevi protesto yemişiz. Fuara kimse gelmemiş. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Biz de şirketçe artık daha pintoz olduğumuz için her sene kaldığımız havalı otelden idare eder başka bir otelde kaldım. Bu başka otelin yerini de belleğime oturtamadan zaten toplantılara gittim. Toplanmalara da kimse gelmediği gibi Berlin Tegel Havalimanı'nda grev başladığı söylentisi yayılınca daha da burada kalmayayım diye uçağımı öne aldım.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bu sefer acilen fuardan çıkıp otele gidip eşyalarımı alıp havalimanına koşmam gerekti. Kalırsam greve kalıcam. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bir koşturdum dışarı. Taksi kuyruğunda milyonlar var. Trene koştum bu sefer. Orada da bilet kuyruğunda milyonlar. Kondüktör gelirse cezası neyse kessin diye düşünerek bilet almadan bindim artık trene. Otelimin yeri olduğunu tahmin ettiğim bir yerde indim trenden. İstasyondan çıktığım yerde in cin top oynuyordu. Google maps otelime 22 dakikada yürüyebileceğimi söylüyordu ama bu kadar vaktim yoktu. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Über civarda arabalar olduğunu söylüyordu ama şifrem bir türlü çalışmadı. İki kere resetledim gene olmadı. Zaten şarjım da bitiyordu. Depar atarak otele doğru koşmaya başladım. Şarjım bitti. Ayağımdaki trilyonluk ayakkabı arnavut kaldırımlı yollarda parçalandı. Havalimanına vardığımda grevin bir gün ertelendiğini öğrendim. Uçağım da rötar üstüne rötar yedi. Istanbul'a vardığımda sabaha karşıydı. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br />
<div>
<br /></div>
</div>
</div>
Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-19221639.post-5160946896436135042016-12-13T12:26:00.000+03:002016-12-13T14:31:16.961+03:00Seyahat Etmek Neden Eğlenceli Değildir?<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://1.bp.blogspot.com/-H2U3UdfS8Po/WE--n2klVfI/AAAAAAAApYc/30RLWoPQb1EJUXPx3cSFpoKJO0ZZSBfIACLcB/s1600/20161213%2BSeyahat%2Betmek%2Be%25C4%259Flenceli%2Bde%25C4%259Fildir.png" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="298" src="https://1.bp.blogspot.com/-H2U3UdfS8Po/WE--n2klVfI/AAAAAAAApYc/30RLWoPQb1EJUXPx3cSFpoKJO0ZZSBfIACLcB/s320/20161213%2BSeyahat%2Betmek%2Be%25C4%259Flenceli%2Bde%25C4%259Fildir.png" width="320" /></a></div>
Yıllardır çok seyahat ediyordum. Bence artık çok azaldı. Çünkü seyahat ihtimallerini eleme veya delege etme imkanlarım arttı. Yine de bu halimle bile başkalarına göre hala çok seyahat ediyorum.<br />
<br />
Bazı insanlar çok seyahat etmeme gıpta ediyorlar. Keşke benim bunca seyahat gerektiren işimin sahibi onlar olsaymış. Keşke. Bir kere benim ruhum seyahat etmeye müsait değil. Ben seçimsel amelelikleri yapmaya çok müsait bir tipim ama zorunlu amelelikler beni çok yıpratıyor.<br />
<br />
Özellikle de farklı, daha kalın kıyafet gerektiren bir mevsime seyahat ediyorsam kıyafet seçimi dert oluyor. Kalın kalın şeyleri tıkıştırma ve bir kısmını da giyinme mecburiyeti çok belalı. Kalın paltonun içinde terleye tıslaya sıralarda beklerken hafakanlar basıyor.<br />
<br />
Her zaman bavul yapıyorum zaten. Havalimanı güvenliğinden geçerken parfümümü, lens solüsyonumu falan ayır geçir geri kapa, bavulunu çeke çeke terminalde dolaş çok fena. Bunu yapmasam kabinde bavula yer bulmak için erkenden uçağa binmek istemek ve bunun için anons beklemek falan buhran.<br />
<br />
Gideceğim ülkenin dövizini de almaktan nefret ediyorum. Kredi kartı diye bir şey var kardeşim. Diğer türlü her seyahatten sonra gittiğim ülkenin cebimde kalan bozuk paralarını biriktirsem bugün bir araba alınırdı. Tabii yanımda para olmayınca taksiyi kredi kartıyla genellikle hallediyorum ama bu sefer otele ilk giriş dert oluyor. Minik bavulumu kaparak odama çıkarmak isteyen bellboylardan nasıl kaçacağımı bilemiyorum. Bahşiş verecek bozuğum olmuyor çünkü. Artık direkt söylüyorum. Yardım istemiyorum. Beni yalnız bırakın diyorum. Deli sansınlar daha iyi. Öff. Bu bellboyluk müessesesini küçük bavullulara uygulamasınlar kardeşim. Adamın benim peşim sıra odama gelip odanız bu demesi ne saçma bir işlemdir. <br />
<br />
Seyahat ettiğim zaman mesai de öyle 17'de 18'de bitmiyor. İlla akşam yemekleri oluyor. Oysa seyahatin sevilebilecek en iyi yanı otel odası sakinliği ve kesintisiz uykusudur. Planters doğduğundan beri 4 senedir kesintisiz uyku görmedik çok şükür. Akşam yemekleri bu kısmı da kısaltıyor haliyle.<br />
<br />
Seyahat dönüşü yaptığım masrafları şirket harcama formuna girmek de ayrı işkence. Nakit harcamalar ayrı, kredi kartı harcamaları ayrı, TL, Euro, USD harcamalarını ayrı ayrı girmem gerekiyor. Sonra bir de onların onay süreci var ki çok karmaşık. Genellikle de harcama formlarımın onay süreci takibini yapacak enerjim olmadığından çoğu defa evrak kaybeden ofis boyların kurbanı oluyorum ve bazı harcamalarım güme gidiyor.<br />
<br />
Yalnız geçenlerde bir Suudi Arabistan'a gittim. En rahat ettiğim seyahatti. Taytın tişörtün üstüne abayayı giyiyorsun, ohh, ferah ferah. Gömlek seç, ütüsü bozulmasın diye gamboça koy ama gamboçu uçakta unutmamaya çalış falan derdi yok. Ayrıca kadın olarak tek başıma veya helalim olmayan adamlarla dolaşamadığım için akşam yemeklerine de gidemedim. Mis gibi odamda oturdum. Kitap okudum, tv seyrettim. Kesintisiz. Nasıl iyi geldi, nasıl iyi geldi, anlatamam. En favori destinasyonum artık Suudi Arabistan'dır.<br />
<br />
<br />
<br /></div>
Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-19221639.post-31098989894622300462016-12-09T16:08:00.000+03:002016-12-09T16:18:28.766+03:00Diren Planters<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://4.bp.blogspot.com/-WfatrMHRP0U/WEqu_baVohI/AAAAAAAApYE/YjBiuesTSmEbcEi15rDDnlNboIfjuVz8QCLcB/s1600/20161209%2B%25C4%25B0nat%25C3%25A7%25C4%25B1%2BCocuk.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://4.bp.blogspot.com/-WfatrMHRP0U/WEqu_baVohI/AAAAAAAApYE/YjBiuesTSmEbcEi15rDDnlNboIfjuVz8QCLcB/s320/20161209%2B%25C4%25B0nat%25C3%25A7%25C4%25B1%2BCocuk.jpg" width="302" /></a></div>
Planters yuvaya gitmeye bayılan bir çocuk. Henüz yuva çocuğu olmasına rağmen abisine özenip ödev yapma peşinde. Biz de eline çeşitli egzersizler tutuşturuyoruz. Onları müthiş bir özenle ve iştahla yapışı var ki izlemesi çok eğlenceli.<br />
<br />
<div>
Ha, bir de yuvaya 'yuva' demiyoruz. 'Okul' diyoruz. Zira Planters okula gittiği iddiasında. Yuvaya bebekler gidermiş. Kendisi 4 yaşında ama 5'in içinde, 5'e basmış hikayeleri sebebiyle 5 olduğunu iddia ediyor. Yani bebek değil ve yuvaya gitmiyor. Okula gidiyor, o kadar. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
Geçen haftaya kadar yuva öğretmeni olan Selin Öğretmen'ine bayılıyordu. Selin Öğretmen de bana Planters'ın gittikçe ne kadar uyumlu, akıllı olduğundan bahsetmişti. İyiydik yani. Ne olduysa geçen hafta Planters okula gitmiycem demeye başladı. Okula zorla hazırlanmaya, her gidişinde ağlamaya ve hatta sonunda sinirinden kusmaya başladı.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Neler olduğunu sorduğumda Selvi Öğretmen diye birinden bahsetti Planters. Onu sevmiyormuş. O okula gelmesinmiş. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
Ben bu Selvi Öğretmeni sınıflarına arada bir gelen bir dans, resim öğretmeni falan sandım. Planters'a disiplin yaptıysa bizimki hoşlanmamıştır. Olabilir falan derken iş çığrından çıkmaya başladı. Planters'ın inadı meşhurdur. Her saniye Selvi Öğretmen gitsin diye bağıran bir çocukla kalakaldık. Okula notlar yazdım. Araştık, konuştuk.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Meğer Selvi Öğretmen, Selin Öğretmen'in yerine geliyormuş artık. Henüz tam başlamamış ama yavaştan devralıyormuş sınıfı. Bir kere bu konudan bir veli olarak haberdar edilmemek hoşuma gitmedi. Selvi Öğretmen beni telefonda herkesin yaptığı gibi bana çocuk yetiştirme dersleri verdi. Pedagoji okumuş da, o çocuk bakmıyormuş, çocuğumuza toplum adabı öğretiyormuş da.. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
Selvi Öğretmen öğle yemeğini yemeye çorbasından başlamayan Planters'a ceza vererek onu yemeği bitene kadar (yani yemeği bitmediği için akşama kadar) yemek masasında bırakmış. Öğleden sonraki derslere de almadığı gibi yemeğini bitirmediği için de ikindi kekini böreğini vermemiş. Bana da çocuğunuzu pedagoga götürün, dedi. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
Pedagoga gidelim de ne diycez? O gün öğle yemeğini yemedi diye pedagoga mı gidilir? Gidilir mi? Ne biliym??!! Daha geçen hafta çok şahaneydi hani bu çocuk? Ne oldu da pedagogluk olduk şimdi? Jelibon da yemezdi ve şimdi yiyor işte. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
Ayrıca benim sıtkım sıyrıldı onu yedi bunu yemedi muhabbetinden. Bence hep gereksizdi. Hala da gereksiz. Annelerin çocukları onu bunu yesin diye girdikleri deveye hendek atlatma şekillerinden de o şekle girmekten de gına geldi bana artık. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
Toplantı manyağı bir ortamda, yabancı devlet adamlarıylayım. Fönlü kafam, topuklularım ve ceketimin içinde darlanmışım zaten. Üstümü parçalayıp bağırarak intihara koşasım var. Toplantılardan kaçıp tuvalet köşelerinden okulla telefon temasındayım. Tutmayın beni, şu adamları yolcu edeyim, yarın geliyorum dedim pedagog öğretmenimize. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
Neyse ne. Yuva mı yok, anasını satayım. Bundan sonraki yuvaya yemek yemiyor diye beni aramayacaksınız diye ön şart koyma kararındaydım.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Yoldan aradım yuvayı ertesi sabah. Tırnaklarım sipsivri. Geliyorum, hazırlanın, dedim. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
Selin Öğretmen açtı telefonu. Selvi Öğretmen'le ilişiğimiz kesildi, dedi. Planters da yanımda dedi. Planters'ın mutlu sesi telefonda mırıl mırıl. Oh be, oldum. Tabii arada Selvi Öğretmen'e haksızlık da etmiş olmayalım diye diğer velilerle de konuşunca tek başıma bir endişeli veli olmadığımı anladım. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
O gün ve onu takip eden üç gün boyunca sebepsiz bir gülümseme suratımda. Planters mutlu. Ne kusuyor ne okul krizi çıkarıyor. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
Yalnız Planters'ın direnmesi hepimizi teyakkuza geçirse de takdire şayandı. Bu çocuk dört yaşında hoşlanmadığı öğretmene bu derece direniyorsa yirmi dörtte hükümeti bile düşürür diyorum. Bir yanım bu halini beğense de diğer yanım bu halinden çok da korkuyor. Planters'ın inadından ve direnme becerisinden açıkçası ürküyorum. Umarım hayırlı şeylere direnir, ne diyim.<br />
<br />
--<br />
<span style="font-size: x-small;"><br /></span>
<span style="font-size: xx-small;">Not: Yorum almıyorum artık. Momster yorumlarla tartışasım yok. Kendi çocuklarımı kendi bildiğimce yetiştiriyorum. Onları dövmüyorum. Onlara işkence etmiyorum. Her dediklerini yaptığım da söylenemez ama saçma bulduğum (özellikle yemek gibi) meselelerde, eforumu daha değerli konulara harcamak üzere inatlarını kırmaya da uğraşmıyorum. </span><span style="font-size: x-small;"> </span></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
</div>
Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-19221639.post-28057327586226712092016-11-21T12:23:00.000+03:002016-11-21T12:23:25.953+03:00Düella Rutine Bağlarsa <div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div style="text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi72hYXjlL9F4dD0Qt2r3iToezwo0lpzNCZSLWJIIXU4mglGtz_hnt1tP_Q0wPa3-khJRfdtC-UkEiDQg7FKsrNjYUEv_x69cpPPIr30m1EWJoYnhAcu1AzwIomacgupGdI2UweZw/s1600/20161121+Bill+Gates.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="160" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi72hYXjlL9F4dD0Qt2r3iToezwo0lpzNCZSLWJIIXU4mglGtz_hnt1tP_Q0wPa3-khJRfdtC-UkEiDQg7FKsrNjYUEv_x69cpPPIr30m1EWJoYnhAcu1AzwIomacgupGdI2UweZw/s320/20161121+Bill+Gates.jpg" width="320" /></a><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Düella Pazartesi gece saat 23:30’da buluşalım diye aradı. Ona yeterince zaman ayırmıyormuşum artık.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">8-5 çalışan, trafiklerde boğuşan, sık seyahat eden ve iki küçük çocuk sahibi biri olarak bu saatte kimseye zaman ayırmam söz konusu değil. Ancak ölüm kalım meselesi olmalı. Zaten çocuklar uyur uyumaz kendimi yatağıma atıp uyumadan önce kitap, twitter, makale okuyarak geçirdiğim o 1.5-2 saat o kadar değerli ki, bu anları ayin gibi yaşıyorum. Biri whatsapp mesajı dahi atsa falan huzursuz oluyorum ortamım bozuluyor diye.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Neyse Düella’yla buluşmadan telefon sohbetiyle görüştük. Görüşme ilerledikçe dumurum katlanarak arttı.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Düella artık bir yazar ve yazarlıkla ilgili, iki gün sonra başlayıp üç gün sürecek olan mühim bir seminere katılacakmış. Şimdi buluşamazsak bu hafta hiç buluşamazmışız bu yüzden. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Önce sandım ki ki seminer şehir dışında. Ama yok, bizim tarafta bize 7 km ötede bir yerdeymiş seminer. Yürüsen olur yani. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Sonra sandım ki seminer bir kamp formunda hani gece yatmalı akşam sosyalleşmeli bir organizasyon. Ama yok, akşam 7’de bitiyormuş. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">E, dedim, niye buluşamıyoruz o zaman bu hafta? Akşam ben işten zaten 7’den önce gelemiyorum ki. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Ama nasıl olurmuş, ertesi sabah 8:30’da tekrar 7 km öteye gitmesi gerekirken akşam benimle nasıl bulaşabilirmiş.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Ayrıca sabah çok trafik olursa diye seminer yerine yakın bir otelden oda tutmuş kendine. Çok trafik olursa diye en iyisi otelde kalsınmış. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Düella, saçmalama, dedim. Ben her sabah çok daha trafikli bir güzergahta 25 km gidiyorum. 8’den önce çıkınca 35 dakikada varıyorum. Sen de öyle yapsan 10 dakikada varırsın. Otelden seminere yürümen bile daha uzun olabilir. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Peki diyor 8’de çıksam seminere kaç dakikada varırım?</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Peki 8’i 10 geçe çıksam? Peki 7:45’te? Peki taksi bulunur mu? Peki zırt peki pırt.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Her sorusu ayrı endişe. Bu Düella iyi ki yazar oldu. Evinde çöksün yazsın. Dünyayla teması olmasın. Düzenli hayat ve seyrüseferler falan asla kaldırabileceği şeyler değil. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Neyse sonunda otelini iptal etti. Evinde asla birilerinin kalmasına tahammül edemez insan seminere katılacak olan bir başka arkadaşını evine yatılı misafir alma yolunu seçti. Böylece arkadaş onu kaldıracak, hadi hadileyecek ve tarifeleri ayarlayacaktı. Çözüm otelden iyiydi gene de. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-19221639.post-57643685083658699452016-11-20T11:36:00.000+03:002016-11-21T11:41:40.734+03:00Hafiye is Back!<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<span style="clear: left; float: left; font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjPc9Fh7YRaJSs3kpbxiHWdsUhHCVzFy5syNbGCF_hcnvtQZbj0QaGvsGdD8_7NjUJBlsAZ-Hp-ohtjSYzCPXu4IXneNJrEBsrZRG3-YSWbCSUPqCS4qWQFXD7jEtH8zA8vwNN9zA/s1600/20161121+Hafiye+isback.png" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="150" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjPc9Fh7YRaJSs3kpbxiHWdsUhHCVzFy5syNbGCF_hcnvtQZbj0QaGvsGdD8_7NjUJBlsAZ-Hp-ohtjSYzCPXu4IXneNJrEBsrZRG3-YSWbCSUPqCS4qWQFXD7jEtH8zA8vwNN9zA/s200/20161121+Hafiye+isback.png" width="200" /></a>Hafiye’yi ilk açtığımda bir kişisel bunalım dönemimdeydim. Sonra bir başka bunalım döneminde de elimi eteğimi çektim ama geçenlerde bir vesileyle geri dönüp Hafiye’den bir yazı okumam gerekti. Sonra kolumu kaptırdım ve bütün Hafiye’yi tekrar okudum. </span><span style="clear: left; float: left; font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;">Sonunda bu sitenin benim ve sevdiğim birkaç kişinin belgeseli olduğuna karar vererek devam etmem gerektiğine vardım. Aradan geçen birkaç yılda Hafiye karakterlerinin bazılarının işleri değişti, evlilikleri değişti, çocukları büyüdü. Yeni Hafiye karakterleri olmaya layık kişilerle tanışıldı. </span></div>
<div style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Hafiye yaşadıklarımızın şahidi olmaya devam etsin madem.</span></div>
<div style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Hafiye is back!</span></div>
<div style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;">
<br /></div>
<div style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;">
<br /></div>
<br />
<div style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;">
</div>
</div>
Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-19221639.post-86236980572779178782014-04-17T16:55:00.000+03:002014-04-17T16:56:04.154+03:00Ev Babası Şövalye<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi9d7KO7BJ29nGi95BAQw77UWeXhyZSP1ZwaG3xUwPbiBzchIp6zzBkCld9VncO-Vk1Io48vzAs_phJ-hkW0_3gobgmJL5N5duiNnDLBhI_NNMFlIJPAcMfBMFFllrPofy59gu2dA/s1600/20140417+A%C4%9Flayan+%C3%87ocuklar.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi9d7KO7BJ29nGi95BAQw77UWeXhyZSP1ZwaG3xUwPbiBzchIp6zzBkCld9VncO-Vk1Io48vzAs_phJ-hkW0_3gobgmJL5N5duiNnDLBhI_NNMFlIJPAcMfBMFFllrPofy59gu2dA/s1600/20140417+A%C4%9Flayan+%C3%87ocuklar.jpg" height="160" width="200" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Şövalye işten ayrıldı yine. İki yılda bir bahar geldiğinde
bu oluyor. O yüzden sorun bu değil. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Sorun, benim de işi bırakmak isterken, ‘aa ben de bırakıcam
zaten, beraber bırakalııım’ diye çocukça bir yorumuyla benim depresyonumu
katlaması oldu.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">İş bırakmak konusunda hiç şakası yoktur Şövalye’nin. Tak
diye bırakır. Benim, senin, onun, ailenin geliri, çocukların okulu, sonrası vs’ye
pek takılmaz. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Tamam, onun yüzünden işi bırakmamış değilim ama o gün yani,
tam da işten nefretimin çok büyüdüğü, ofiste hezeyanların döndüğü günlerde bana
bu cümleyi kurmasaydı o anın ateşiyle bırakabilirsim. Oysa o an bu cümle büyük
bir takoz oldu önüme. Ben patronlara koca şirketi revize ettirtmeyi bile becerebilirim
ama Şövalye’nin işte durmasını sağlayamam. Şövalye iş konularında akacak kan’dır.
Aklına koydu mu ofiste fazla durmaz.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Benim derdim Şövalye'nin para kazanmaması, anarşik olması falan değil. Derdim, Şövalye’nin evde olması. Çocuklarla daha çok
vakit geçirmesi. Bunlar birer dert. Çünkü çocuklarla geçirdiği her vakit hem Hayriye Hanım'ın iş yapışına hem de çocukların düzenine,
alışkanlıklarına, terbiyelerine sokulmuş çomaklar olarak bize geri dönüyor. Çocuklar artık
uyurken ağlıyorlar. Yemek yemek istemiyorlar. Hayriye Hanım, evde nasılsa
Şövalye var diye Planters’ı babaya bırakıp komşu gezmelerine, günlere gidiyor. Jelibon
evde duran baba yüzünden yuvaya gitmek istemiyor. Her sabah servis biraz daha
beklesin diye yalvarmayla geçiyor.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Şövalye çalışırken geç saatlere kadar çalışırdı. Akşam 9’a
doğru eve gelirdi. Ben genelde 7 gibi evde oluyordum. 9’a doğru cinnet artmış,
evde kıyametlerin koptuğu anlara gelmiş oluyorduk. Jelibon, Planters’a vurursa –ki
hep vuruyor- odasında 3.5-4 dakika kadar düşünme cezası alıyordu. Planters da
sağ olsun, başına gelenlere saatlerce ağlayabiliyor. Bir unut kızım ya, geçti
bitti yok. İşte o cadı saatinde Şövalye gelirdi. Bana kızardı bütün işin ceza
vermek, diye. Çocuklar sevgiyle büyürmüşmüş. Bu sevginin ızdırabından bihaber
replikler saçardı. Birini bir dizine, diğerini diğer dizine oturtup isteyene
çikolata, isteyene şeker, çizgi film, ne varsa sakındığım hepsini cömertçe
verirdi. Zaten bu sevgi 15 dakika sürerdi ve çocuklar uyurken Şövalye, kendini
çocuklarını Hafiye cadısından kurtarmış kahraman baba olarak salondaki
kanepesinde horlamak üzere yerini alırdı. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Geçen gün eve akşam 8’de geldim. Kapıyı açar açmaz feci bir
gürültü. Jelibon, odasında ağlıyor. Planters, Jelibon’un odasının kapısının
önünde ağlıyor. Hayriye Hanım candy crushers oynuyor. Şövalye kendine aldığı
çiğ köfte paketini sinirle açmaya çalışıyor. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Jelibon, Planters’a vurduğu için cezalıymış. E, ne kadardır
odasında, dedim. Bir yarım saattir oradaymış. Haydaa oldum. Dört dakikayı
geçmemeliydin. Delirticen mi çocuğu?<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Jelibon’un odasına girdim hemen. Ali yazar, Veli bozar
olmasın, Şövalye’nin dediği laf kırılmasın diye onu ‘kurtarmadım’. Planters’a
vurduğu için cezalı olduğunu söyleyip, bari oyalansın diye eline oyuncaklar verip
çıktım.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Planters da yediği dayağı çoktan unutmuş, Jelibon’la ayrı
kaldığına ağlıyor. Celladına aşık bu da.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">"Nasılmış?", dedim Şövalye’ye. "15 dakika görüp çikolata vermeye
benzemiyor tabii onlarla vakit geçirmek. Sen de hemen cezaya bağlamışsın."<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Homurdandı. Jelibon’un ağıdı da dinmişti. Bir baktım Şövalye
almış onu kucağına, salona getiriyor. Beraber öpüş koklaş ağlaş sarmaş dolaş
olmuşlar. İstikrar, disiplinin anası ama bizimkinde yok işte, napıcan.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Aradan beş dakika geçmedi yine Jelibon, oyuncak arabasını almak
isteyen Planters’a bir patlattı. Jelibon odasında (ben geldiğim için sadece
dört dakika) Planters da salonda tepemizde on dakika kadar ağladı.<o:p></o:p></span></div>
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Üçer dakikalık es’lerle bu durum uyuyana kadar devam etti. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
Unknownnoreply@blogger.com0İstanbul, Türkiye41.00527 28.97695999999996340.621820500000005 28.331512999999962 41.3887195 29.622406999999964tag:blogger.com,1999:blog-19221639.post-71655320738583836382014-04-08T17:56:00.000+03:002014-04-08T17:56:06.991+03:00Ailecek Bitlendik<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhGQf2NqmZZ-xdJvkU4Crwo4XKulZNZZjfjFyR_UYu9K1appp9LnrWogCw9MwaZh7MIbLJMnNIf36jovJoon5zZGl2DV2IDjMIkj0i1zmDFcv5_GMTomhYcQXfOIMrghASEdgIbhQ/s1600/20140408+Bitli+%C3%87ocuk.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhGQf2NqmZZ-xdJvkU4Crwo4XKulZNZZjfjFyR_UYu9K1appp9LnrWogCw9MwaZh7MIbLJMnNIf36jovJoon5zZGl2DV2IDjMIkj0i1zmDFcv5_GMTomhYcQXfOIMrghASEdgIbhQ/s1600/20140408+Bitli+%C3%87ocuk.jpg" height="132" width="200" /></a></div>
<span style="font-size: 12pt; line-height: 18.399999618530273px;"><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Hayat ne tuhaf. Vapurlar falan. İçimdeki yazma isteğinin bitmesine hayret ediyorum. </span></span><span style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif; font-size: 12pt; line-height: 18.399999618530273px;">Bu istek bitmişken yazmadım ben de. Kasmadım ayda bari bir kez yazayım diye. Şimdi yine yurtdışında bir otel odasındayken yazayım istedim. Yazıyorum. </span><span style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif; font-size: 12pt; line-height: 18.399999618530273px;">Türlü gaileler geçti başımızdan işte son yazıdan beri. Gündemi takip etmek başlı başına bir iş. Ofis, trafik, çocuklar. Başka da bir şey yok.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 18.399999618530273px;"><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 18.399999618530273px;"><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">İki ay önceydi. Bitlendik ailecek. Jelibon yuvadan getirmiş. Ben o esnada Berlin’deydim. Bana telefonla söylediler bit bulduk diye. Yataktan zıpladığımı hatırlıyorum. Kafamı yatağın beyaz çarşaflarına eğip silke sile bir hal oldum. Kesin bende de var diye. Babam da benleydi. Yokmuştur, dedi. Biz burdaydık. Uzaktaydık. Yeni getirmiştir biti. Sana bulaşamadan halletmişlerdir.<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 18.399999618530273px;"><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 18.399999618530273px;"><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Jelibon koko bir yuvaya gidiyor diye Şövalyegiller anlamadılar nasıl bitlendiğini. Bunun kokolukla ilgisi olmadığını anlatsan da nafile elbet. Benim çocukluğum bitlerle geçti. Belki de geçmemiştir de benim bitler yüzünden yaşadığım travma o kadar büyüktü sanki koca bir çocukluk sadece bitlerle savaşarak geçmiş gibiydi. <o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 18.399999618530273px;"><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiBSAIHkfpwfqSfJL1jxnNN5f3XtAopshGBPw43j1QJbQH9BaczWjZNHGwS7wVr9hzio8qmosGhf-_K6GOHZS5L16shOVNMz9_vRyB-sYWuDtG40_SaffmUThI5twWLubRBXjAb/s1600/20140408+Bit+%C5%9Eampuan%C4%B1.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiBSAIHkfpwfqSfJL1jxnNN5f3XtAopshGBPw43j1QJbQH9BaczWjZNHGwS7wVr9hzio8qmosGhf-_K6GOHZS5L16shOVNMz9_vRyB-sYWuDtG40_SaffmUThI5twWLubRBXjAb/s1600/20140408+Bit+%C5%9Eampuan%C4%B1.jpg" height="160" width="200" /></a><span style="font-size: 12pt; line-height: 18.399999618530273px;"><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">O yıllarda bit şampuanları öksürük şurubunu andıran şişelerde olurdu ve sanırım pek işe yaramazdı çünkü annemin kafama gazyağı döküp, beni saatlerce o yağlı kafayla güneşte oturtup, gene kimlerle oynadın da bitlendin diye tasları, kovaları, duş başlıklarını kafama vura vura kaynar sularla yıkadığını hatırlıyorum. O yağ sabunla şampuanla çıkmamıştı da kafamdan en son pril’e dönmüştük. Bulaşık niyetine. Saçlarım.<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 18.399999618530273px;"><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 18.399999618530273px;"><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Yine de bitmemişti bitler. En sonunda kısacık kesilmişti rapunzel saçlarım. Oysa ben kendimi prenses falan sanıyordum. Kısa saçlarla bu sanrıların da sonu gelmişti.<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 18.399999618530273px;"><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Böyle bir geçmişe sahipken bitlenme fikri ne fenadır varın tahmin edin.<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 18.399999618530273px;"><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 18.399999618530273px;"><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Sonra Berlin’den Istanbul’a döndük işte. Jelibon’un saçları arınmıştı bitten. Ben de eğdim kafamı Hayriye Hanım’ın önüne. İyice baktı. Yok bir şey sende, dedi. İyi dedim.<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 18.399999618530273px;"><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 18.399999618530273px;"><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Ertesi gün sabah ofise çıkan asansörde aynaya bakıyordum. Alnımın yukarısında, saçlarımın başladığı hizada bir kıpırtı mı vardı yoksa paranoyam mı devredeydi? Bu ne? O da ne? BİTTTT!!!<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 18.399999618530273px;"><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 18.399999618530273px;"><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Masama bile geçmeden direk geri aşağıya inip arabama atladığım gibi eve gittim. Kafamı koparsınlaaaar, diye haykırarak Şövalye’yi aradım. Eczanenin bütün bit şampuanlarını aldım. Daha da getirmelerini sipariş ettim. Oturdum Hayriye’nin önüne. Ben onu taradım, o beni taradı. Üçer bit çıktı ikimizin kafasından.<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 18.399999618530273px;"><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 18.399999618530273px;"><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Bütün evi yıkadık. Bütün havluları, çarşafları, koltuk yüzlerini, perdeleri bile. Montlarımızı karantinaya aldık, kapalı poşetlerde. Arada birkaç ceket 60 derecede yıkanıp helak oldu, o ayrı. <o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 18.399999618530273px;"><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 18.399999618530273px;"><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Bit şampuanını on dakika uygulayın diyordu ben 3 saat ve defalarca uyguladım. Saçlarımın dibi kaşıntıdan mahvolmasına rağmen hızımı kesmeyip saçlarımı boyadım da. Artık kimyasaldan kafam erime kıvamına gelmişti. Yine de kafamdan çıkan üç bite inanamıyordum. Bu sık saçlı kafada yürüyen biti gözümle gördüysem en az bin tane bit olmalıydı. Gerisi nerdeydi? Saklanıyor olmalılardı. Bu sefer sık dişli tarakla milyon darbe vurdum. En son saçlarımın dibi kanıyorken bıraktım. <o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 18.399999618530273px;"><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjUWn5zlv6U-SYE2luAOrIaGS5srJbSIcZpKlcH87GI5wfRELocvZCvb0oW_oT4GohYa_ReVHSrP21WWePBYzSFRThxxB8gHADoYXpuWevgkImkHf7CHQr3Lq3MDNox1jUAZ0Le/s1600/20140408+Bit+Tara%C4%9F%C4%B1.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjUWn5zlv6U-SYE2luAOrIaGS5srJbSIcZpKlcH87GI5wfRELocvZCvb0oW_oT4GohYa_ReVHSrP21WWePBYzSFRThxxB8gHADoYXpuWevgkImkHf7CHQr3Lq3MDNox1jUAZ0Le/s1600/20140408+Bit+Tara%C4%9F%C4%B1.jpg" height="93" width="200" /></a><span style="font-size: 12pt; line-height: 18.399999618530273px;"><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Akşama doğru yuvadan dönen Jelibon tekrar bit şampuanı ve taranma seansına girdi. Sonra Şövalye eve geldi. O da bit şampuanıyla yıkandı. Ondan bir şey çıkmadı ama. Ömründe bitlenmemiş şanslılardan. Hoş, bunun sebebi keltoşluğu. Oysa benim kafam bitler için cennetten bir köşe olmalı.<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 18.399999618530273px;"><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 18.399999618530273px;"><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Akşam artık 9 civarıydı. Pestil olmuştuk. Planters’ın yatma vaktiydi. A, dedi Hayriye Hanım. Planters’a tekrar bakalım. Bu da kafasını kaşıyor. O ana kadar o kadar da incelemiştik saçlarını halbuki. Tarakla bir geçtik ki, 14 aylık yavru da bitlenmişti.<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 18.399999618530273px;"><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 18.399999618530273px;"><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Şampuanın üstünde 2 yaş altına uygulamayın yazıyordu. Ben de hemen gugıla başvurdum. Avrupa’dan ithal bir şampuandı bizimki ve orijinal sitesinde 6 ay üstüne uygulanabilir yazıyordu. Nedense Türk etiketi 2 yaş altına olmaz yazıyordu. Ülkelerdeki uygulama farkları heralde diyip Planters’a da şampuanı sürdük. Yine de kısa tuttuk uygulamayı. Taradık. Zaten üç tel saçı vardı o bitler ne demeye oradalardı ya.<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 18.399999618530273px;"><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></span></div>
<div class="MsoNormal">
</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 18.399999618530273px;"><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Ertesi günlerde tekrar tekrar yıkadım kafamı şampuanla. Her akşam en az iki saat taranıyordum. Bir şey çıkmadıkça iyice kuşkulanıyordum. Yani tamam, bütün gün sürmüştü bitlerden arınmak ve çok yorulmuştuk ama travma seviyesinde hissetmemiştim olanları. Bir kere bu yeni nesil bit şampuanı çok rahattı. Zırt diye köpürüp fırt diye çıkıyordu kafadan. Kafamı prilleme, mintaxlama ihtiyacı duymamıştım. Kutusundan çıkan tarağı da çok kullanışlıydı. Sirkelere aman vermeyen sıklıkta dişleri hemen temizliyordu saçları. Neredeyse 30 yıl aradan sonra bit fobimi yenmiştim. Sanırım bir tek fareden tırsıyorum artık. O korkumu yenmeye yarayacak bile olsa bununla yüzleşmek istemiyorum lütfen. Her şeyi yaşayarak öğrenmekten zorunda değiliz. </span><o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
</div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="-webkit-text-stroke-width: 0px; color: black; font-family: 'Times New Roman'; font-size: medium; font-style: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; letter-spacing: normal; line-height: normal; orphans: auto; text-align: justify; text-indent: 0px; text-transform: none; white-space: normal; widows: auto; word-spacing: 0px;">
<div style="margin: 0px;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 18.399999618530273px;"><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></span></div>
</div>
</div>
Unknownnoreply@blogger.comMarsilya, Fransa43.296482 5.369779999999991642.926569 4.7243329999999917 43.666394999999994 6.0152269999999914tag:blogger.com,1999:blog-19221639.post-11264367316439177822014-01-03T12:41:00.000+02:002014-01-03T12:41:04.224+02:00Hayallerim, Dizilerim ve Kıvanç<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Çok moktan günler geçiriyorum. Yorumları da kapadım. Ne pity partisi istiyorum ne de kına yakan momsterlar. Hem başka bir bloga daldım. Bu Hafiye yanımı bırakır gibi oldum. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Ama sonra işte şöyle bir şey oldu. Bunu yazmak istedim.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Benim Kıvanç hastalığımı bilenler bilir. Hemşerim. Yakışıklım. Bu ara yeni dizisi başlayacaktı. İyi olacaktı. TV gibi bir uyuşturucuya ihtiyacım var çünkü. Her sezon başında bir iki şeye bakayım diyip sonradan hiçbir şey izlemez oluyorum çünkü. Gene öyle bir dönemdeyim. Dizisiz kaldım. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">İşte tam da bu anda Kıvanç'ın o çizmeli süvari pozları, karda şaha kalkmış atı falan heyecan yaptı bende. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Bir de fragmanını izledim dizinin.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><iframe allowfullscreen="" frameborder="0" height="315" src="//www.youtube.com/embed/hJy4O9YiHQY" width="560"></iframe></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Bu racon dans beni benden aldı. Sonra i</span><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">şte ne zaman başlar bu dizi, hatta başladı da haberim mi yok diye gugıllarken bu kamera arkası fotolarından derleme videoyu buldum. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><iframe allowfullscreen="" frameborder="0" height="315" src="//www.youtube.com/embed/3tBBXtlXu2I" width="560"></iframe></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Kıvanç'ın kukuletalı, omzundan düşen hırkalı halini hiç beğenmedim. Hayallerim yıkıldı. Bu aralar yıkılmayan hayalim kalmamıştı. Bu naif şey bile yıkıldı, sayın seyirciler. </span></div>
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-19221639.post-60873474456312843602013-11-22T15:35:00.000+02:002013-11-22T15:35:39.791+02:00Jelibon'un Yemekle İmtihanı<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://4.bp.blogspot.com/-x99-jRJ6Zgs/Uo9dY0Bk1fI/AAAAAAAANHo/SAKkcqndPjE/s1600/20131122+Sebze+Yemeyen+%C3%87ocuk.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="155" src="http://4.bp.blogspot.com/-x99-jRJ6Zgs/Uo9dY0Bk1fI/AAAAAAAANHo/SAKkcqndPjE/s200/20131122+Sebze+Yemeyen+%C3%87ocuk.jpg" width="200" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Jelibon Karatay Diyeti yapan bir çocuk. Et, süt, yumurtadan
başka bir şey yemiyor. Meyveyi, sebzeyi ağzına sürmüyor da denebilir.
Ekmek, poğaça gibi hamur işlerini de nadiren yiyor. Ekmeği mesela üzerindeki
krem peyniri yalarken ağzına kaçabilen kırıntılar düzeyinde yiyor aslında. Yine
nadiren Eti Negro bisküvisi yiyebiliyor. Ama Negro olacak. Başka bir şey olmaz.
Bazen de Aralıklı Oruç (Intermittent Fasting) tutuyor. Bir gün hiçbir şey
yemiyor. Ertesi gün bir oturuşta yarım kilo et yiyor.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Bu sene mahallenin yuvasından aldık. Daha ‘düzgün’ bir
yuvaya yolladık. O düzgün yuvada Jelibon’un yeme probleminin üstüne gitmeye
karar verdiler. Öğretmeni dedi ki aç bırakırsanız yer. Acıktığında önüne sebze
koyun. Yemiyorsa kaldırın. Her yemek istediğinde önüne sebze çıkarın. Çok
acıkınca illa ki yer.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Bu yöntemi Şövalye de uygulayalım der dururdu aylardır. Anne
Şövalye de. Benim annem de. Hayriye Hanım da. Komşu teyzeler de. Tüm dünya
Jelibon’un aç kalırsa sebze yiyeceği teorisindeydi. Tamam, ulam, dedim. Sizin
dediğiniz olsun. Deneyelim. Ama bilin ki ben tamam dersem uygularım. Zayıf
halkalar sizsiniz. İlk gözyaşında vazgeçecek olan ben değilim. Sizsiniz. Tamam
mı? Tamam.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Jelibon acıktığında önüne bezelye kondu. Fasulye kondu.
Köfte bitti, süt bitti, dendi. 48 saat boyunca hiçbirini yemedi. Ağzına 1 kalori
girmedi. Arada annem uğramış. Annane, çantanda bisküvi var mı, diye sormuş.
Annem ağlamaktan kahrolmuş beni arayıp verin şu çocuğa istediğini dedi. Şövalye’nin
içi kıyıldığından ona istediği yemeği vermiyorum diye benle dalaştı. Hayriye
Hanım köşelerde üzüldü. Bütün zayıf halkalar beklediğim üzere kopmaya
yaklaştılar.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">İki günlük açlığın sonunda koltuktan kalkamaz hale geldi
çocuk. O kadar enerjisi çekildi ki, ‘anne beni kaldırsana’ dedi. Yürümeye
takati yoktu. Öğretmenini aradım. Dedim bir gün daha devam edersek hastanede
seruma gireriz. Gidişat bu. Ne yapalım? Araya başöğretmen/psikolog girdi.
İstediğini verin. Sadece yuvaya kahvaltı etmeden gelsin. Burada çeşitli
düzenlerle yemek yedirmeye çalışacaklarını söylediler. İyi diyip koydum
köftesini önüne. Çocuk bayram etti. Zayıfların gözyaşları dindi. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Aradan üç ay geçti. Yuvada geldiğimiz nokta Jelibon’un yemek
masasına bari oturduğu bir düzen oldu. Oturuyor ama yemiyor. Arkadaşlarını
bekliyormuş. O gün bu gündür yuvaya gitmek konusunda arıza da çıkarmıyor. Daha
evvel ‘bana orada yemek veriyorlar, gitmiycem’ diye ağlayıp tepiniyordu. Sanki işkence
ediyorlar, der gibi. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Bu olaydan sonra ne yedin, ne yemedin diye takibi de
bıraktık. Jelibon’un inadı hepimizi kırıyordu çünkü. Bu inatla savaşacak kadar
güçlü bir ekip değildik. Boyumuzun ölçüsünü almıştık. Hem yuvayı ‘yemek yemesi
beklenilen yer’ olmaktan çıkarmamız da gerekiyordu. O yüzden ona yuvada hangi
şarkıyı öğrendin, nasıl resim yaptın falan diye soruyoruz önden. Yuvada ne
yedin, sorusunu 15. sırada falan soruyorduk. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Geçen gün yuvadan döndüğünde Hayriye Hanım’a, “Ben yuvada
çorba içtim. Pilav ve yogurt yedim” demiş. Yuva defterini o gün boş bırakmış
öğretmeni. Bir heves aradık. Yedim demezdi çünkü. Dik dik, bir şey yemediğini
söyler, bazen de kıvırmak babında büyüyünce yiyeceğini söylerdi. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Öğretmeni maalesef çorba-pilav-yoğurt hikayesini
doğrulamadı. Peki dedim, neden söyledi acaba bunu. İlk kez uyduruyor. Üstelik
üzerinde zerre yeme baskısı yokken. Demek ki fikren yemek yeme fikrine alışmış.
Yakında tatlarına bakacağını iddia etti. Bana pek inandırıcı gelmedi bu iddia
ama bekleyip göreceğiz bakalım. </span><o:p></o:p></div>
</div>
Unknownnoreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-19221639.post-74965049156170646242013-09-27T16:49:00.004+03:002013-09-27T16:49:38.832+03:00Motivasyon Aranıyor<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-QOAcSNW7mvA/UkWMwymXnjI/AAAAAAAAKhw/folwGhKZAx8/s1600/20130927+Anne+Olduktan+Sonra+Ya%C5%9Fanan+Problemler.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="95" src="http://1.bp.blogspot.com/-QOAcSNW7mvA/UkWMwymXnjI/AAAAAAAAKhw/folwGhKZAx8/s200/20130927+Anne+Olduktan+Sonra+Ya%C5%9Fanan+Problemler.jpg" width="200" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Bir sene üzerinde çalıştığım proje patladı. Beraberinde
hayalini kurduğum kariyer zıplaması da. Hiç zaman kaybetmeden ağır bir
depresyona girdim. Yoldan yanımdan geçen insanları durdurup ‘ben çok üzülüyorum’ demek istiyordum.
Jelibon styla. O öyle derdi bir ara istediği bir şeyi yapmadığımda. “Ama ben..
Çott.. Üzüloorum”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Neye üzüldün desen, kariyeri ziteyim, derim. Bu tam öyle bir
şey de değil. Bir senelik emeğim de. Kullanılmayan doğum iznim de değil. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Böyle proje göz göre göre patladı. Kazayı gördüm. Engel
olamadım. Engel de olamazdım. Beni aşardı ama işte kontrolü kendimde sanma şuursuzluğumdan
bir daha sınandım.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Depresyonun dibindeyken Gezi olayları başladı. Hazır evde çocuklardan
uyku yokken sabaha kadar elimde telefon, ipad, devamlı twitterda gezindim.
Paylaşılan linkleri okudum. İki kere Gezi’ye gittim. Gayler için yürüdüm.
Bundan sonra bütün ezilmişler için tepkimi göstermeye söz verdim. Bu içinde
bulunduğum ağır ruh halini hafifletmedi elbette. Başka bir forma soktu. Artık
kendi ve ailesi adına, millet adına endişeli, uykusuzluktan beyni durmuş, günde
üç saatini trafikte geçiren bir patetike dönüştüm.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Bu duruma da alıştım derken yaz tatilleri başladı. Çoluk
çombalak hem anneanne hem babaanne yazlıklarından başka yerde paklanmayız
derken az ama çok az kafamı dinlerim sandığım yerlerde kayınvalide ve anne
hışımlarına uğradım. Jelibon’un yemek yememesi notoryus boyutlara ulaştığından
ikisinin de şaftı kaydı. Kah bana kah Hayriye Hanım’a kestikleri biletlerden
gına geldiğinde kayınvalideyle itişmeyi totom yemedi ama anneme güzel patladım.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Dedim ki toton yiyorsa şu çocuğa dil, öğret matematik öğret.
Olmadı okul parasını öde. Varsa yoksa ne yedi, ne yemedi. Zıkkım yesin. Ya da yemesin.
Bir şey yemesin. Ölmez heralde, napiym. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Şövalye her sene iş değiştirdiğinden yaz tatili yapamaz. O
yüzden ona haftasonları gitmeli gelmeli, bana arada gitmeli gelmeli 5 kişilik
aile düzeneğinde 35 tane uçak bileti almışım. Toplanın gidiyoruz demeyi totom
yemedi. Bağırdım bağırdım gidip arka odaya kitap okumaya çalıştım. Okurken
Jelibon geldi. “Anne, biz nere gidoorus?” diye sordu. Verdiğin hiçbir cevabı
beğenmeyerek milyon kere sormaya devam etti. Duymak istediği ‘hadi dışarı
çıkalım, akülü arabanı sür’ idi cevabı. Oraya gelinceye kadar nere gidooruz,
nere gidooruz.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Akülü arabasını 500 metre sürdükten sonra sıkılıp ben binmiycem,
sıkıldım da der. Hava gölgede 45 derece olan Adana Ağustos’unda o 40 kiloluk
arabayı ittire kaktıra eve geri götürmek bana düşer. Totomu koyar koymaz başka
bir problem çıkar. Mesela Planters bunun bir oyuncağıyla oynadığı için yarım
saat ağlar. Ağlamasından Planters da ağlar. Hadi yine dışarı çıkarız ki bu
senfoni dinsin. Bu sefer çocuk havuzunda oradan atlama, buradan patlama Jelibon
diye boğaz patlatırım. 3 saat havuzdan çıkmayan Jelibon ertesi gün muhakkak
kusar, ishal olur. Hani derseniz ki Hayriye Hanım , anneanne falan
ilgilenseydi. Jelibon ‘anne yapsıııın’ diye kendini yerlere atarken bu pek
mümkün olamadı. Anne sürsün. Anne yıkasın. Anne oynasın.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Yazmiyim daha fazla bu moktan geçen yazı. Eylül gelsin,
ofise dönünce yerdeki halıfleksleri öpücem, diye diye çok şükür yaz bitti. Velhasıl bu bitiklikte yazı da yazamadım. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Zaten yazacak bir gözlemim de kalmadı. Genellikle dünyadan
bihaberim. Bir şeyler okumaya vaktim yok. Pansiyon eve kapandı. Yonc da manita
yaptı. Benle görüşen, beni besleyen de kalmadı. </span><span style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">Çocuklarla hayat kısmı kaldı bir tek harbi ilginç olabilen.
O da benim okur kitlemi açmıyor. Zaten o konuda ne yazsam linçe gidiyorum.
Alkış da yok. Sıkıcı yani. Yazma motivasyonumu kaybettim. Bulmaya zorlamaya karar
verdim işte. Bakalım. Kısmet.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<o:p></o:p></div>
</div>
Unknownnoreply@blogger.com10tag:blogger.com,1999:blog-19221639.post-51836252452882996992013-04-30T12:03:00.000+03:002013-04-30T12:03:13.392+03:00Uyku, Biraz Uyku<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-wpyLVy6dHZs/UX-IIipXdsI/AAAAAAAAFtI/tqKAXtDbTBQ/s1600/20130430+me%C5%9Fgul+anne.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="133" src="http://1.bp.blogspot.com/-wpyLVy6dHZs/UX-IIipXdsI/AAAAAAAAFtI/tqKAXtDbTBQ/s200/20130430+me%C5%9Fgul+anne.jpg" width="200" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">O kadar meşgulüm ki meşguliyetimi anlatmaya bile vaktim yok.
Proje temposu, iki çocuk temposu, her gün çekilen üç saatlik İstanbul trafiği temposu,
seyahat temposu üst üste şaka gibi oluyor bazen. Daha ne olabilir derken bir
şey daha illa ki çıkıyor. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Jelibon’u doğurduktan sonra ‘artık dergi, gazete
okuyamıyorum’ diye bunalmıştım. Şimdilerde gazete ve dergi bir
gençlik hatırası. Eve her gün gazete geliyor. Kapağını açmadan atıyoruz. Ne
akil insanları, ne Survivor’I, ne Ergenekon’u…hiçbir konuyu bilmiyorum. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Geçenlerde
projemiz için risk babında ‘ya nükleer bomba atılırsa’ demişti yabancının biri.
Nasıl yani, olmuştum. Yok artık, olmaz öyle şeyler canım, kah kih diyip adamın
şüpheciliğini klinik bulmuştum. Kim Türkiye’ye nükleer atacak? İran mı? Onlarda
vardı galiba birtakım bu tarz silahlar. Ama zaten adamın Kuzey Kore’yi kast
ettiğini resmen bir hafta sonra anladım. O da bir seyahatim sırasında bir
kitapçı standında gördüğüm The Economist’in kapağındaki Kuzey Koreli diktator sebebiyle.
O an çaktım köfteyi. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Sadece dünyanın politik ekonomik halleri de değil, pop
kültürü de bilmiyorum. Mesela televizyonda Turkcell reklamı görüyorum. Bu
ne,diyorum. Anlamıyorum. Meger Harlem Shake yapıyorlarmış. Öyle bir şey varmış.
Şövalye bana ‘Uzaylı mısın?’ diyor. Olabilir aslında. Aslında dünyadan habersiz
çok dünyevi şeyler yapıyorum. Ne garip. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Bu cehaletimle barışığım ama. Napiym, diyorum. Bilsem
nolucak. Bildiğimde ne olmuştu ki. Artık ihtiyaçlarım entelektüel değil. </span><span style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">Atom bombası da neymiş. Günde beş-altı saat uyku bana bayram
havası estiriyor. Uyursam benden atomu yok.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<o:p></o:p></div>
</div>
Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-19221639.post-54390360100493859242013-04-01T16:03:00.000+03:002013-04-01T16:03:20.890+03:00Çinli Oyuncak Kabusu<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-18EQahYK3GE/UVmFAhLVT4I/AAAAAAAAFs4/Pkwuc52RU9c/s1600/20130401+%C3%87inli+oyuncaklar.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="163" src="http://2.bp.blogspot.com/-18EQahYK3GE/UVmFAhLVT4I/AAAAAAAAFs4/Pkwuc52RU9c/s200/20130401+%C3%87inli+oyuncaklar.jpg" width="200" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Jelibon’a zırt pırt oyuncak alıyoruz. Hiç öyle çocuğuma
az oyuncak alıcam, malının kıymetini bilsin tribini yapmayın önceden. Büyük
konuşmuş olursunuz. Öyle olmuyor çünkü. Evde görmezse arkadaşlarında görüyor,
tutturuyor. Zaten artık oyuncaklar da bizim zamanımızdaki gibi numune değil. 5
liraya bile bir dünya zımbırtı var. İğrenç kimyasallarla yapılmışsa bile
Jelibon oyuncaklarını ağzına götürmediği için sorun değil. Ağzına hiçbir şey
götürdüğü yok onun. Ağzı kilitli. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Hem en koko oyuncak bile Made in China artık. Bir başka
oyuncağımız, ipad'imiz de Made in China. Siz şimdi kasarsan Çin’de yapılmamış olan
doğal tahta oyuncakların varlığından söz edeceksiniz. Evet, onlardan da var
bizde ama pek vakit geçirmiyor onlarla. Yanar döner Çinli şeyler daha cazip. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Zaten Jelibon’a planlı bir şekilde oyuncak almıyoruz. Bunu
ilk yaşında yapmıştık. Oyuncakla oynamasını dört gözle beklediğimiz dönemlerdi
heralde onlar. Kaç aylığa ne tip oyuncak almalı diye uzun uzun incelemişliğimiz
vardı. Artık markete, alışverişe gittiğimizde bir şeyi kapıyor. Uygun ya da
değil, önemli değil. Onu alıyoruz. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">O kadar çok arabası, otobüsü, inşaat araçları var ki biraz
da değişik bir şeyler alsın diye ona oyuncakçıda hep alternatif sunuyorum ama
ı-ıhh. Kaptığı arabaya o kadar yapışıp o kadar çok bağırıyor ki neyi tuttuysa
onu alıyoruz mecburen. En azından ‘bir tane alabilirsin’den anlıyor. Kucak
dolusu şey almaya çalışmıyor. Buna da şükür. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Geçen gün ‘yeter artık yürürken öten bir araç daha almayın
bu çocuğa’ diye ültimatom veren Şövalye ile Jelibon markete gitmişlerdi.
Döndüklerinde Jelibon’un elinde kırmızı bir otobüs vardı. Şövalye böyle ailenin
babası olarak birtakım ültimatomlar, tavsiyeler, akıllar verir ama kendisi iyi
bir uygulamacı sayılmaz. Teorisyenliği daha kuvvetli.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Otobüs pilliydi. Hiç durmadan gidebiliyordu. Önüne çıkan
engellerde de yön değiştiriyordu. Yalnız bu seyahati sırasında yüksek sesle Lambada
şarkısını çalıyodu. Onun da sadece ilk satırını.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><i>Kora fişi fons korinziya kori fişoraaa<o:p></o:p></i></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><i>Nınınınım nıynınım<o:p></o:p></i></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><i>Kora fişi fons korinziya kori fişoraaa<o:p></o:p></i></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><i>Nınınınım nıynınım<o:p></o:p></i></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><b><i>X 1500</i></b><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Lambada müziği, üzerinde Holiday Tours yazan kırmızı oyuncak
otobüse bir tropikal tatilin tur otobüsü hissini yaratmak için verildi
sanıyorum. Gerçi Kolbastı çalan oyuncak hesap makinemiz de olmuştu. Bir anlam
yüklemek manasız da olabilir. Her neyse, bu sese artık tahammül edemez
olmuştum. </span><span style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">Jelibon’un fokusu başka bir şeye geçtiğinde hemen
kapatıyordum sesini. Koşa koşa gelip tekrar açıyordu.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Jelibon'un usta ellerinde normalde 3-4 saat ancak sağlam kalabilen bu Çinli oyuncaklardan biri
olmasına ragmen otobüs sağlam çıktı. Sabah bununla uyandık. Gece bununla yattık. Lambada'nın ilk mısrasını dinledik. Aletin
iki ay boyunca pili de bitemedi. </span><span style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">Son gün artık sesi boğuk boğuk ve ağır çekim çıkıyordu. Pili
bitmek üzereydi.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Kooooğğğraaa fiiğğşşii foooonnnzz..<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">İki gün de bunu dinledikten sonra pili bitti çok şükür.
Jelibon ama hala peşimde. Anne pil tak, diye. Pilimiz yok, diyorum. Gidip al
demeyi henüz akıl edemiyor Allahtan. </span><o:p></o:p></div>
</div>
Unknownnoreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-19221639.post-35690900352477145572013-02-25T17:37:00.002+02:002013-02-25T17:38:10.556+02:00Kalabalık Aile<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjcNPL7sXtCM9a_18y5FU-jj5rRLIqruxfcwDjHVSpcobcgIzkkgRE6fVDcF9LbHBpMxIxBqQtIM2efmxYeFjX5ofwNTc2aiB8qaSmbT_iFzWaAAbbLxH02_ogHVvtoPFOkaKZ2Dg/s1600/20130225+kalabal%C4%B1k+aile.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; cssfloat: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" gsa="true" height="126" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjcNPL7sXtCM9a_18y5FU-jj5rRLIqruxfcwDjHVSpcobcgIzkkgRE6fVDcF9LbHBpMxIxBqQtIM2efmxYeFjX5ofwNTc2aiB8qaSmbT_iFzWaAAbbLxH02_ogHVvtoPFOkaKZ2Dg/s200/20130225+kalabal%C4%B1k+aile.jpg" width="200" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Amerika’dan döneli neredeyse yedi sene olacak. Yani orada yaşadığım süre kadardır orada değilim. Bazen Amerika’yı özleyip özlemediğimi, döndüğüm için pişman olup olmadığımı soran oluyor. Özlediğim kimi şeyleri olsa da döndüğüm için pişman değilim, diyorum. Bazen orada kalsaydım hayatım nasıl olurdu diye düşündüğüm oluyor ama ‘keşke’ bazlı bir düşünce değil bu. Elimizde olsa da aynı anda değişik ortamlarda hayat sürsek ama işte ömür tercihlerle dolu.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Çıtırlar da hamileler. Çok da heyecanlılar. Bu ilk bebeklerini bekleyen ailelerin heyecanı bana çok şirin geliyor. Dışarda salata yemeyişleri, saçlarını boyatmayışları, kola kahve içmeyişleri, hamile olduğunu bile henüz bilmedikleri o iki haftalık süreçte içtikleri bir kadehten haftalarca endişe edişleri çok naïf geliyor bana. Ben akıl vermeye de bayılırım zaten. Onlara böyle yapmamalarını, rahat olmalarını söylüyorum. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Çıtırlar geçen akşam benle telekonferans yaptılar. Neden Amerika’da doğurmamışım, diye. Bir ara bu konuyu düşünmüştüm ama çok da Amerika lehine artılar toplayamadıım için vazgeçmiştim. Onlara da anlattım bunları detayıyla.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Bir kere Amerika’ya girerken doğurmaya geldiğin anlaşılmasın diye dokuz aylıktan bayağı bir evvel gidilse iyi olur. Doğum iznimi o kadar uzun tutmaya müsait bir iş ortamım yoktu. Çok istesem ortamı yaratırdım ama bu, uğraşı gerektirirdi. Amerika’da doğum pahalı bir işlem ve anne veya bebekte olası bir arıza durumundaki işlemler daha da pahalı olacaktı. Eşim, annem mutlaka yanımda olmak isteyeceklerdi. Annemin vakit problem yok ama Şövalye’nin de işinden uzun izinler alması gerekecekti. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Hepsi bir yana, Amerikan vatandaşlığının tek başına çok da değerli bir varlık olduğuna inanmıyordum. Yirmi sene Türkiye’de yaşadıktan sonra Amerikan vatandaşlığınızla Amerika’ya gittiğinizde size fırsatlar sunuluyor olmayacak ki. Ne okul bedava ne sağlık. Bir vatandaşlık almak isteyecek olsam İskandinav vatandaşlıklarına kasardım. Hem kimileri bana çok tersini iddia etse de Türkiye fırsatlar anlamında şu anda Amerika’dan daha iyi durumda. Bulunduğu yer ve yakaladığı ivme sayesinde de daha da iyi olma ihtimali var. Amerika ise olgun, olmuş yani. Olacak bir şey yok. Bence. Bir de 20-30 sene sonra milliyetin, uyruğun bir önemi olacağını sanmıyorum. Dünya düzeninin globalleşmenin dibine vuracağına inanıyorum. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Düella bir türlü anlamaz zaten benim nasıl oldu da Amerika’da yedi sene kaldığımı. Çok sıkıcıymış çünkü Amerika. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Evet, bence de çok sıkıcı orası. Düella oradaki yıllarıma ‘sürgün’ diyor. O kadar yalnız kalmış ve o kadar sıkılmışım ki orada, içimdeki ıssızlığı dindirmek için çocuk doğurup duruyormuşum. Çünkü çocuk sahipliği de bana konduramadığı bir şey. Bu hırtlığa, bunca realistliğime ve rasyonel kafama uymuyor çünkü. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Bu tespit en doğrusu galiba. İçimdeki ıssızlığı dindirmek için kalabalıklaşmaya çalışıyor olabilirim. Dörde, beşe yaşım izin vermeyebilir ama üçüncü çocuğu bile yapabilirim. Ben etrafımda bıcır bıcır, mıncır mıncır hareket olsun, nefes ve ses olsun severim. Dokuz yaşıma kadar tek çocukken dörder beşer çocuklu komşularımızın evlerine kaçardım. Kaçıp da o çocuklarla oyun da oynamazdım her zaman. Orada durur, izlerdim o evin o hareketini. Kapanmayan sofraları, her daim çalışan çamaşır makinesini, kaynayan çayı, banyoya önce girmek için itişen çocukların sesini. Ben duygusal olmayabilirim ama kontrol altında tutmayı becerdiğim duygularım var yahu. Onlara dokunmayı beceremiyorsam da seviyorum insanları yahu. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
Unknownnoreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-19221639.post-4540692881627681412013-02-13T16:56:00.001+02:002013-02-13T16:56:36.834+02:00Cadıların Saati<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-r7ptzEtuDtI/URupcY_k18I/AAAAAAAAFsU/djzVDtRBiMI/s1600/20130213+cad%C4%B1lar%C4%B1n+saati.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; cssfloat: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="178" src="http://3.bp.blogspot.com/-r7ptzEtuDtI/URupcY_k18I/AAAAAAAAFsU/djzVDtRBiMI/s200/20130213+cad%C4%B1lar%C4%B1n+saati.jpg" uea="true" width="200" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">İki çocuklu hayat zor. Şimdiye kadar bununla ilgili çok şey söylenmiştir. Bir de ben uzun tekrar etmeyeyim. Kısa tekrar edeyim: İkinci çocukta insanın genişlediği ve her ağlamayı, kusmayı bir drama çevirmemeyi öğrendiği doğru. Bir çocuk hiç çocuk, iki çocuk çok çocuk lafı da bayağı bir doğru. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"></span></div>
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"><div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</span><div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Bizim durumumuzda, iki çocuğun aniden ‘çok’ olmasının sebebi birinci çocuğun etkisini aniden üç çocuk etkisine çekmesi. Gerçek hava sıcaklığı ile hissedilen sıcaklığın farklı olması gibi, baksan Jelibon bir tane çocuk ama üç çocuğa bedel bir hissi var. Görünüşte Planters’I kıskanmıyor gibi. Yani kıskançlık diyince bizim aklımıza kardeşlerin birbirine kötü şeyler yapması geliyor belki de. Öyle bir şey –en azından henüz- çok şükür yok. Ama Jelibon haftaiçi öğlene kadar yuvaya gitmesine ragmen sahnesi çoğaldı adamın. Bir kere her şeyi istiyor. İstediği önüne geldiğinde onu istememiş olduğunu iddia edip başka bir şey istiyor. Tuvalete gitmek istemiyor ama bez takmak da istemiyor. Sıklıkla ortalığa çiş yapıyor. Yuvaya başlayan her çocuk gibi sık sık hastalanıyor. Sonra da hastalıkları bebeğe taşıyor. </span></div>
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"><div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</span><div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Planters, Jelibon’un yuvadan getirdiği virüsler sayesinde hep hırıltılı nefes alıyor. Burnu hep fırk fırk. Buna ragmen kuzu bir bebek. Pek sesi çıkmıyor ama akşam saatlerinde kolik denen garip, tanımsız sancı sebebiyle bağırmaya başlıyor. İki saat kadar ikna edilemez biçimde o bağırırken Jelibon iyice ele avuca sığmamaya başlıyor. Sahnesi üç katına çıkıyor. Yorulmuyor. Amerikalıların ‘witching hour’ dedikleri bu akşam 6-8 arasının adını ben de ‘cadıların saati’ koydum. Bütün kötü ruhların ortalığa döküldüğü saat. Cadı da ben oluyorum. Bağıran, tehdit eden. Saçları dağınık, üstü başı pejmürde. Ama cadı dediğinin bir sopası, bir iksiri falan olur. Bende onlar da yok. Kendim çalıp kendim oynuyorum. Beni kaale alan yok. Kulağım kapıda. Şövalye gelse de Jelibon’u başımdan alsa diye bekliyorum. Şövalye de evdeki bu kaostan kaçıyor zahir. İşleri bahane edip eve gelmek bilmiyor. </span></div>
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"><div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</span><div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Bu saatlerin üstesinden kazasız belasız gelmek için neler yapılabilir diye –tabii ki yine- araştırma yaptım. Buna göre:</span></div>
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"><div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</span><div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"><strong>1. Akşam yemeği için birinden yardım alın</strong>, deniyor. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Akşam yemeği hazırlamak ne demek ki? Bizim akşam yemeği yediğimiz yok zaten. Ayak üstü kurabiye, bisküvi yiyorum. Şövalye eve geç geliyor. Gelse de sebze yemez. Ben et yemem. Jelibon hiçbirini yemez. O yüzden yemek olayını salladık bitti. </span></div>
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"><div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</span><div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"><strong>2. Sakin bir müzik çalın</strong>, deniyor. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Oldu. Çaldığım her müzik Jelibon tarafından susturuluyor ve ipad’den Gangnam Style ile değiştiriliyor. Günde 57 kez Gangnam Style dinlemezsek rahat etmiyoruz. Dinlemek neyse. Bu şarkıyla dans ediyor ve ben de dans etmeden rahat etmiyor. </span></div>
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"><div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</span><div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"><strong>3. Çocuğunuza kesintisiz ilgi gösterebilmek için yemeğini yardımcınız yedirsin</strong>, deniyor. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">J</span><span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">elibon yemek falan yemiyor valla. Günde bir kutu süt, bir kruvasan ya da süt dilimiyle yaşıyor. Ona yemek yedirebilen kafaya trilyonluk ödül koyucam. </span></div>
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"><div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</span><div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"><strong>4. Eve erken gelen ebeveyn çocukla oynarken diğeri yemek yapsın</strong>, deniyor. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Şövalye eve geceyarısı, çocuklar çoktan uyumuşken geliyor. Yemek de zaten yapmıyoruz, demiştim.</span></div>
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"><div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</span><div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"><strong>5. Çocuklar sussun diye ‘tıp’ oynayın</strong>, deniyor. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Böylece hem evde huzur olurken hem de eğlenceli bir oyun oynarmışız. Bu heralde daha büyük çocuklar için geçerli. Jelibon asla susmuyor. Planters da kolikli bebe. Tıp oynayamaz.</span></div>
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"><div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</span><div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"><strong>6. Ailece romantik yapın</strong>, deniyor. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Mum ışığında yemek yiyeymişiz. Jelibon mumları illa söndürür. Onun için mum demek ‘iyi ki doğdun’ demek. Onun ha bire söndürdüğü, benim de ha bire yakıp durduğum bir deli aktiviteden başka bir şey çıkmaz bundan.</span></div>
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"><div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</span><div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Bir kere daha anladım ki kitaplar yalancıymış. Bu işin çözüm yolu da sabırla zamanın geçmesini beklemekmiş. </span></div>
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"><div style="text-align: justify;">
</div>
</span> </div>
Unknownnoreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-19221639.post-44829175756329134642012-12-13T18:28:00.004+02:002012-12-13T18:28:59.707+02:00İkinci Doğum<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj7e6jbEV9CxB3VISkH12JE3c63Gv7dcZIzLFlF5ACsdgL67YS26h1hHGmrpd10NBIaDkCLtGn2YJDQnEzfkD3nwhyphenhyphenXqj-jB9PaG3qMS_LHapS495CdX2NaYHoqw9ZknGLO_2trXw/s1600/20121213+epiduralsiz+do%C4%9Fum.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; cssfloat: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img bea="true" border="0" height="111" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj7e6jbEV9CxB3VISkH12JE3c63Gv7dcZIzLFlF5ACsdgL67YS26h1hHGmrpd10NBIaDkCLtGn2YJDQnEzfkD3nwhyphenhyphenXqj-jB9PaG3qMS_LHapS495CdX2NaYHoqw9ZknGLO_2trXw/s200/20121213+epiduralsiz+do%C4%9Fum.jpg" width="200" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">İkinci doğumlar kolay olur derlerdi. Kolay olmuş olabilir ama çektiğim acıları kıyaslayınca bu seferki çok daha zordu. Belki de çok daha kolay geçeceğini beklediğim için psikolojik olarak hazır değildim ama yoo, yoo. Doğum olayı manyak bir şey. Hele de anestezi almıyorsanız.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"></span></div>
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"><div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</span><div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">1 Aralık sabaha karşı 5 gibi nişanla beraber sancılarım başladı ama çok hafifti. 8’e kadar evde bekledim. Hala çok hafifti. İkinci doğumunda az biraz sancıyla açılıverip epidural almaya fırsat bulamayan arkadaşımın hikayesi yüzünden yine de hastaneye gittik. NST’ye bağladıkları anda sancılar da iyice azaldı. Kesin bizi eve yollarlar diyordum ki 5 cm açılmışım bile. Epiduralinizi takalım, dediler. Jelibon’da 5 cm açılıncaya ve epiduralimi alıncaya kadar 12 saat acı çektiğim için bu sefer ne kadar kolay oldu bu iş diye göbek atıyordum.</span></div>
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"><div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</span><div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Epidurali verdiler ama yalan bir şeydi. Sancıları yine de hissediyordum. Test dozu bu dediler. Doktorunuz söyleyince tam dozu vereceğiz. Doktorum da bekleyin ki gelsin. Yok muayenede, yok yemekte, yok size daha erken derken geldi ve bana epidural için gecikmiş olabileceğimizi söyledi!!!</span></div>
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"><div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</span><div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Sırf epidurali kaçırmamak için hastaneye erken gelip hastanede yata yata epidurali kaçırmak ne demekti? Doktorun yakasına yapıştım. <strong>EPİDURAL İSTİYORUMMM</strong>, diye haykırdım. O da yaptı güya bir şey ama ya beni kandırdı ya da anestezim tutmadı. Her ne olduysa oldu ben bağıra çağıra, tüm hastaneyi inlete inlete doğuma gittim. </span></div>
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"><div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</span><div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Epiduralim var sanıyordum. Yoktu. Ikınırken sancılar gidermişti. O da yoktu. Sancıdan ıkınamıyordum bile. Ikınmak istiyordum ama acıdan yapamıyordum. </span></div>
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"><div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</span><div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Bebek küçük demişlerdi. 4 kiloluk çocuk doğurmuş bir kadın olarak bu ufaklığı fırlatıp çıkaracaktım. Ama takıldı. Orada takıldı. Omzu takıldı. Çıkarın, çıkarın, diye bağırıyordum. Bir şekilde çıktığında bebeğin 4150 gram olduğunu öğrendik. Bütün bu süreç aslında yarım saat sürmüştü ama insan acı çekince yarım saat yarım asır gibi geliyordu. </span></div>
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"><div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</span><div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Bebek doğduğunda sağlıklı olacağına dair inancım yoktu ama çok şükür iyiydi. O dakikadan sonra rahatlama geleceğine bilakis acıyı daha da çok hissediyordum. Bir dünya iğne yaptılar ama bana mısın demedi. Kesilip dikildiğimi, bütün dikişleri tek tek hissettim. Doğumhaneden çıktığımda sanki savaştan çıkmış gibiydim ve haftalarca hasta yatacağımı, bir daha hiç iyileşemeyeceğimi sanıyordum. Öyle olmadı tabii. Totom acısa da hemen ayağa kalkabildim. Ertesi gün hava o kadar güzeldi ki yürüyüş bile yapmak istedim. Hatta faturamızda hata yapan hastane muhasebesiyle kavga edemeyip milyarlık fazlalığı ödemeye yeltenen Şövalye’yi ekarte edip kavgaya bile gittim. Işi hallettim. Hey Allahım dedim, Şövalye’ye. Ölü halim bile senden daha çok iş bitiriyor. </span></div>
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"><br /></span></div>
Unknownnoreply@blogger.com8tag:blogger.com,1999:blog-19221639.post-89630193344021513262012-11-29T14:35:00.000+02:002012-11-29T14:35:38.125+02:00Günü Geçen Bebek<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgGlaatkrX8Gmbjgpv1ivsyLxrXSV_wxeW5jTeTTqO_4KNombwBDVRmRU_t2zMC7oLE0egj_d2Fm1i9DrEsdxYxuRMKB0JM2uxMrljhnQcYkXCndqL6ljaZCFOm63JfJfCVRmSs0g/s1600/20121129+G%C3%BCn%C3%BC+Ge%C3%A7en+bebek.gif" imageanchor="1" style="clear: left; cssfloat: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="183" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgGlaatkrX8Gmbjgpv1ivsyLxrXSV_wxeW5jTeTTqO_4KNombwBDVRmRU_t2zMC7oLE0egj_d2Fm1i9DrEsdxYxuRMKB0JM2uxMrljhnQcYkXCndqL6ljaZCFOm63JfJfCVRmSs0g/s200/20121129+G%C3%BCn%C3%BC+Ge%C3%A7en+bebek.gif" tea="true" width="200" /></a></div>
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Yine bir doktor kontrolünden çıktım. Doktor yine aynı şeyleri söyledi. Sanki Groundhog Day gibi. Hep aynı şeyleri duyuyorum. Suyum azalmamış, plazentam eskimemiş. 41. haftanın içinden selami var Planters’ın. Suni sancıya başvurmadan evvel bir hafta daha bekleyebilecekmişiz. Doğum yaptığımı ama onlara haber vermediğimi sanan bir dünya insan her gün telefon ediyor. Aynı açıklamaları onlara da yapıyorum.</span><br />
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"></span><br />
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"><br /></span><span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Düella’nın konuya dair yorumuna inanır oldum. 3 kilo doğacak bebek 3.5 kiloya dayandı bu gecikme sayesinde. Amacı tombiş olmaktı, benim müdahalelerim yüzünden kilo alamadı, mecburen içerde takılıyor.</span><br />
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"><br /></span><span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Günlerdir saatlerce yürüyorum. Belki çıkmasını sağlarım diye. Dolunay geçti, ay tutulmaları geçti, burcu değişti. Planters hala gelmedi. Artık kendiliğinden geleceğine dair inancımı yitirdim. Sonsuza kadar hamile olarak kalacakmışım gibi geliyor. </span><br />
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"><br /></span><span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Beklemek çok fena bir şeymiş. </span></div>
Unknownnoreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-19221639.post-54311120459207801442012-11-26T23:25:00.001+02:002012-11-26T23:26:21.359+02:00Kız Hamileliği<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://4.bp.blogspot.com/-jcVbD76nYGo/ULPeKdBbRhI/AAAAAAAAFrM/cTg7M7UFG38/s1600/20121126+K%C4%B1z+hamileli%C4%9Fi+Erkek+hamileli%C4%9Fi.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; cssfloat: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="151" src="http://4.bp.blogspot.com/-jcVbD76nYGo/ULPeKdBbRhI/AAAAAAAAFrM/cTg7M7UFG38/s200/20121126+K%C4%B1z+hamileli%C4%9Fi+Erkek+hamileli%C4%9Fi.jpg" tea="true" width="200" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Ultrasonlardan önce hamile kadının bebeğinin cinsiyetini tahmin etmeye yarayan halk arası iddiaları bende acaip tuttu. Tipik bir Anadolu kadını olduğumdandır belki de.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"></span></div>
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"><div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</span><br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Jelibon’a, yani erkek bebeğe hamileyken, sipsivri bir karnım vardı. Cildim daha güzeldi. Göbeğimde linea nigra denen dikey siyah çizgi vardı ve belirgindi. Midem bulanmıştı ama sadece bir kere kusmuştum. Oysa Planters’a, yani kız bebeğe hamileyken herşey çok farklı gelişti. </span></div>
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"><div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</span><br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Bir kere çok kustum. Kusmak bir iğrenti birikimiyle falan da olmuyordu. Aniden belki de esnemek için, ya da bir lokma atmak üzere ağzımı açarken kusmuklar çıkıverebiliyordu. İşe gidip geldiğim E5’ler boyunca naylon poşetler kucağımda bir kustum bir yola devam ettim. Dört ay geçti, kusmuk bitti, iğrenti ve mide yanmaları kaldı. </span></div>
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"><div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</span><br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Kız hamileliklerinde vücudun alt tarafı daha çok kilo alırmış. Bu hamileliğimde aynen karnım yanlara doğru büyüdü. Basenim de. Bacaklarım da. Totom büyüdü resmen. Bacaklarım o kadar kalınlaştı ki çizmelerimin fermuarları kapanmıyor. Ama göbeğin üstü ve kollarım eskisinden daha bile zayıf.</span></div>
<div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<br />
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Kızlar annenin güzelliğini alırmış, kıza hamile anne çirkinleşirmiş. Kesinlikle doğru. Göbeğimde o sakil çizgiden olmadı bu sefer ama yerine dekoltemde, boynumda ve bacaklarımda sanki is püskürtülmüş gibi kara kara gölgeler çıktı. Gören solaryuma mı girdin, diyor. İlk is karasını boynumda gödüğümde anlam verememiştim. Sanki boyun çizgilerimin arasına pislik kaçmış gibiydi. Banyoda liflerle sürttüm sürttüm, geçmediler. Bacaklarımda da belirince anladım ki bu hamilelik maskesi / gölgesi dedikleri hormonlarn yaptığı bir cinslik. </span></div>
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"><div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</span><br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Bu hamilelik denen şeye kesinlikle müdahale edilemiyormuş, onu anladım. Sıkı diyabet diyetimle 15 kilo aldım. Diyetsiz ilk hamileliğimde 12 almıştım. Kızların yıpratıcılığı burada da ortaya çıkıyor olsa gerek.</span></div>
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"><div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</span><br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Halk arasındaki iddiaların tersine ikinci bebek nazlı çıktı. Kızlar ve ikinciler erken gelir, derlerdi. Jelibon 39. haftaya kalmadan gelmişti. Kızımız 40. haftamıza ragmen henüz teşrif etmediler. Günlerdir hurma, ananas yiyorum ve yokuşlar tırmanıyorum. Eliptik bisiklet sürüyorum. Hala gelen giden yok. Her akşam güzel banyomu yapıyorum, belki gece doğururum diye. İki hafta evvel ağdamı, pedikürümü falan yaptırmıştım, doğuma hazırlık diye. Eskidiler resmen, yeniden yaptırmam gerekecek böyle giderse.</span></div>
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"><div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</span><br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Düella diyor ki diyet yaptım, salata yemekle çocuk büyümedi. Büyümeyi bekliyor. Ondan içerde kaldı. Bu iddiaya artık inanır oldum. Jelibon 4 kilo olduğu için yeri kalmamıştı, çıktı geldi çocuk vaktinden evvel. Planters da 4 kilo olana kadar takılabilir belki. Doktorum 42. haftaya kadar bekleyebileceğini söyledi. Geçen haftadan beri 300 gram aldı bari. 42’ye kadar belki o da 4 kilo olur. </span></div>
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"><div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</span><br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Bir yandan bu ‘gecikmeyi’ bebeğin ağır, uslu, adeta bir köşe yastığı gibi sakin mizaçlılığına vermek istiyorum. İnşallah. </span></div>
</div>
Unknownnoreply@blogger.com2