Eski çıtır büyüdü, 28 oldu. Artık yeni bir çıtırımız var. 22’sine taze girdi. Neo-Çıtır. O da bir şeyler yazıyor çiziyor. Hadi ben biraz şoparma, biraz deşarj olma, biraz da onu bunu kışkırtma dürtüsüyle yazmaktayım. Düella da içini organize etmek için yazacakmışmış. İçini organize edeceğine önce evini organize etse iyi olacak. Gene bütün dolapların içindekiler dışarda. Kendileri bomboş. Malzemeleri ortalıkta. Neyse işte. Ben sakinliyim, o organize olsun isterken Neo-Çıtır bu işi daha ciddiye alıyor. Gibi geliyor bana en azından. Kaleminden çıkanları önemsiyor, onları geliştirmeye çalışıyor, eleştirilsin istiyor falan filan. Şarkı yarışması jürisi ağzıyla, güzel bir enerjisi var işte oğlanın. Bir elektrik alabiliyorsunuz. Bir ışığı var. Fakat sanki bu eleman 22 yaşında değil de 32 yaşındaymış gibi davranmaktan da geri kalmadan ha bire aparkatlar indiriyoruz, cık olmamış, cık iyi durmamış diye diye bir hal olduk. Hadi bunlar tokadı olsun işin. Düella'nın en sevdiği tarafı yani İŞ’in. Bu İŞ mayadaki kendini bilmezlik, ikilik ve hipokrisiyle birleşince ortaya şahane bir eser çıktı. Aparkatların üzerinden daha 15 dakika geçmeden hem de.
Bizimki 20 yaşındayken bir aşk romanı yazmış. Daha doğrusu bir chapter yazmış 20 sayfa kadar. Bir telli metot defterine eliyle, mavi tükenmezle. Beyaz Dizi serilerine taş çıkartır, best seller olur cinsten. Onu da tutmuş saklamış. Yüksek sesle ben okudum, beraber güldük. Yazarken bile gülüyorum hala.
Hikaye çok sürükleyici. Üniversiteden yeni mezun kızıl saçlı, yeşil gözlü genç kızımızın acilen iş bulması gerekir çünkü mutfak tezgahının üzerinde ödenmeyi bekleyen faturaları vardır. Citybank’ta (yanlış yazılmış da olabilir, kurgu bir banka da olabilir) işe girmeyi kafasına koymuştur. İş görüşmesine giderken külüstür arabası çalışmayınca 'yapma bebeğim, lütfen’ diye inler(!) İlk maaşıyla ona bakım yaptıracağına söz vermesi üzerine araba çalışır. Bankaya vardığında oldukça gecikmiştir ve çarçabucak arabasını fıstık gibi bir spor arabanın önüne park eder. Görüşmenin olduğu kata vardığında asansörden inerken yere kapaklanır. Önce bir çift siyah pabucu görür gözleri. Kafasını yavaşça yukarı kaldırırken lacivert gözlü esmer adamın gömleğini yırtarcasına duran gelişmiş kaslarını fark eder. Bu adam aslında bankanın genel müdürüdür ve aşağıda önüne park ettiği spor arabanın da sahibidir.
Genel müdür tescilli güzellerle flört eden, karizmatik ama küstah bir adamdır. Genç kızımız ise sade bir güzelliğe sahip, akıllı, çalışkan ve biraz da sakardır. Genel müdürün küstahlığı karşısında kavga gazına da gelir. Hatta okulda gittiği Aikido kursunda öğrendiği birkaç figürü genel müdüre uygulamayı içinden geçirdiği sahnede o kadar ağladım ki gülmekten, anlatamam. Tam da bu tokat mı seri tokat mı, dayak mı kötek mi, diye düşündüğümüz sırada isabet olmuştu yazarın kurguya bu agresif katkısı. Diyorum işte insan 7’sinde neyse 70’inde de o. Hem beyaz dizi hikayesi yazacak kadar naif ol hem de içine kemik çatırtısı koymak isteyecek kadar hırt. Allah seni n’apsın?
O kadar ısrar ettim. Öyle Tetteh’le Metteh’le olmaz bu iş. Asıl reyting bu romanı yayınlamaktan geçer, dedim. Dinletemedim. Bir yanı mahsun, utangaç prenses ya bunun. Küçücük bir yanı canııım, abartmayın. İşte o yanı çok utanıyor olmalı. Madem benim blog da Düella'ya araç oldu. Buradan biraz da siz ısrar edin madem.
Bizimki 20 yaşındayken bir aşk romanı yazmış. Daha doğrusu bir chapter yazmış 20 sayfa kadar. Bir telli metot defterine eliyle, mavi tükenmezle. Beyaz Dizi serilerine taş çıkartır, best seller olur cinsten. Onu da tutmuş saklamış. Yüksek sesle ben okudum, beraber güldük. Yazarken bile gülüyorum hala.
Hikaye çok sürükleyici. Üniversiteden yeni mezun kızıl saçlı, yeşil gözlü genç kızımızın acilen iş bulması gerekir çünkü mutfak tezgahının üzerinde ödenmeyi bekleyen faturaları vardır. Citybank’ta (yanlış yazılmış da olabilir, kurgu bir banka da olabilir) işe girmeyi kafasına koymuştur. İş görüşmesine giderken külüstür arabası çalışmayınca 'yapma bebeğim, lütfen’ diye inler(!) İlk maaşıyla ona bakım yaptıracağına söz vermesi üzerine araba çalışır. Bankaya vardığında oldukça gecikmiştir ve çarçabucak arabasını fıstık gibi bir spor arabanın önüne park eder. Görüşmenin olduğu kata vardığında asansörden inerken yere kapaklanır. Önce bir çift siyah pabucu görür gözleri. Kafasını yavaşça yukarı kaldırırken lacivert gözlü esmer adamın gömleğini yırtarcasına duran gelişmiş kaslarını fark eder. Bu adam aslında bankanın genel müdürüdür ve aşağıda önüne park ettiği spor arabanın da sahibidir.
Genel müdür tescilli güzellerle flört eden, karizmatik ama küstah bir adamdır. Genç kızımız ise sade bir güzelliğe sahip, akıllı, çalışkan ve biraz da sakardır. Genel müdürün küstahlığı karşısında kavga gazına da gelir. Hatta okulda gittiği Aikido kursunda öğrendiği birkaç figürü genel müdüre uygulamayı içinden geçirdiği sahnede o kadar ağladım ki gülmekten, anlatamam. Tam da bu tokat mı seri tokat mı, dayak mı kötek mi, diye düşündüğümüz sırada isabet olmuştu yazarın kurguya bu agresif katkısı. Diyorum işte insan 7’sinde neyse 70’inde de o. Hem beyaz dizi hikayesi yazacak kadar naif ol hem de içine kemik çatırtısı koymak isteyecek kadar hırt. Allah seni n’apsın?
O kadar ısrar ettim. Öyle Tetteh’le Metteh’le olmaz bu iş. Asıl reyting bu romanı yayınlamaktan geçer, dedim. Dinletemedim. Bir yanı mahsun, utangaç prenses ya bunun. Küçücük bir yanı canııım, abartmayın. İşte o yanı çok utanıyor olmalı. Madem benim blog da Düella'ya araç oldu. Buradan biraz da siz ısrar edin madem.