Perşembe, Haziran 02, 2011

Kamp Tatili

Artık biz de tüm haftasonunu alışveriş merkezlerinde geçirir olmasak da birkaç saatimizi olsun oralarda harcar olduk. Tıpkı suburban Amerika gibi, diyorum. Sanki alışverişten başka yapacak bir şey yok. Üstelik çoğu zaman alacak satacak bir şeyimiz de yokken bir bagaj dolusu malla dönebiliyoruz eve. Yine de alışveriş konusunda Şövalye’ye göre daha kontrollüyüm. Elbette.

Geçen haftasonu n’apsak n’apsak, dedik dedik, Bayrampaşa Forum’a gittik. Hesapta IKEA’da dolaşacaktık. IKEA’ya ayda bir kez olsun yoklama vermezse Şövalye’nin hayat damarı kesiliyor çünkü. Ama IKEA’ya uğramadık bile. Forum’un bahçesindeki Decathlon’da kurulmuş onlarca çadır vardı. Şövalye ateşe uçan pervane misali adeta gözleri kamaşarak soluğu Decathlon’un bahçesinde aldı. Çadır almaya kalktı.

Hafiye: Ya n’apıcaz çadırı? Deli misin?
Şövalye: Ya bak ama kocamanlar. 4 kişilik bir aile bile rahatlıkla kalabiliyormuş.

Hafiye: İyi. Biz 4 kişi değiliz.
Şövalye: Ama bak şimdi bu çadırı alırız. Kırlara kurarız. Bir de kızımız olur. O çadırın önünde Barbie bebeğinin saçını tararken Jelibon da bisikletine biner. Ben mangal yaparım şu köşede cıs cıs, pirzola.

Hafiye: Ben? Kov sürünüp bulaşıkları mı yıkayacağım? Senin kafandaki şu resimleri çıkarıp arşiv yapsalar bütün reklamcılar peşine düşer. Yoo. Yo. Ben bu resimde olamam.
Şövalye: Ya bebim. Nütfeeen. Almalıyız. Çok güzel. Ben dağcıyken yoktu böyle çadırımız.

Hafiye: Ben çadır tatili yapmam, Şövalye. Adam gibi otele ya da yazlığa gideriz. O kadar. Böyle dağa taşa tuvaletimi nasıl yapacağımı düşünüp gece bir kumaş parçasının arkasında ayılara karşı yatamıycam. O kadarlık konforum olsun artık bu saatten sonra.

Beni ikna edemeyen Şövalye son kozu olarak Yonc ve Düella’yı kullandı. Onlar da gelirmiş bizle.

"Hah", dedim. "Doğru dedin. Düella da bayılırdı dağ bayır dolaşıp totosuna diken bata bata uyumaya. Yonc beceriksiz. Düella söylengeç. Bulaşığın üstüne servise de çıkarım artık. Şahken şahbaz olurum.Ya hadi yürüü gidelim buradan artık".

Ne yaptım ettim, olmadı. Adam orada kaldı. Ben onu yalnız bırakıp gidip karşıdaki kafede oturup dergi okudum. Aradan 1.5 saat geçmesine rağmen mağazadan çıkamayan Şövalye’ye bir şeyler mi olduk yoksa diye yanına gittim.

Yedinci çift yürüyüş ayakkabısını almış. Dedim ayağındakilerden ne farkı var bunların? Rengi bile aynı.

Şövalye: Ama bunlar eski.
Hafiye: Ama gayet iyi durumdalar.

Şövalye: Ama sen bunları çok ucuza almıştın
Hafiye: Evet çünkü Amerika’dan ve outletten aldım ama iyi bir marka bu. Burada ucuz değil. Hem ucuza almış olmak bir çift daha aynısından almayı mı gerektirir?

Bir de uçurtma almış. "Mecidiyeköy’de, Maslak’ta uçurursun artık", dedim. Ne diyim?
Antidepresan etkisi var bünyede, fazla üstelemedim. Varsın çarçur etsin bütçemizi. Ne istiyorsan yap diyip uzaklara baktım.

Bari kano almamış. Çadırdan sonra onu tutturmuştu. Neyse, bu da bir şey.

Hiç yorum yok: