Cuma, Haziran 23, 2017

Kuşpalazı


Image result for ömer seyfettin kaşağıŞövalye ile Hayriye Hanım ikisi birden (galiba) anjin oldular. Hayriye Hanım hadi neyse. Kendi acısını kendi başına çekti kadıncağız. Sadece biraz fazla dinlendi ama yine de ağlanmadı sızlanmadı. Ama Şövalye öyle mi? Ölmek üzere olduğunu düşünerek hayatı bana dar etti. Ama ben darlandırılsam da olayı cevapsız bırakmam. Köleysem köleyim ama söylenen bir köleyim.


İlaçlarını al diyorsun adama, almıyor. Şu çorbadan iç diyorsun, içmiyor. Hepsine bir kuşku bir işe yaramazlık sorgusu içinde. Neden o ilacı içmesi gerek. Anlat. Neden o çorba faydalı. Anlat. İkna et.

Eeeh, dedim yeter. Bütün gün motorsiklet tepelerinde rüzgar yiyip duran sen. Beslenme desen dürüm ve pizzadan ibaret. Sonra vay niye hep ben hasta oluyorum. Hadi hastalandın tedavine bari nazlanma ama.

Şövalye'nin anjini esnasında babası da by-pass ameliyatı geçirdi. Adam enfeksiyona açık diye Şövalye henüz taburcu olan babasının yanına uğrayamadı iyileşene kadar. Ama yani adamcağız ölümden döndü. Evlat böyle bir şey demek ki. Kendi derdini unuttu, Şövalye'nin anjinine taktı.

Anne Şövalye telefonda soruyor bana:

-Şövalye nasıl oldu?
-Dinleniyor işte. Boğazı çok fena. Çok. 

(Biraz da ah vah yapıyorum ki hasta babasıyla ilgilenmemiş gibi de durmasın Şövalye. Öyle bir adam zaten değil de maksadım yine de ona dair algıyı bozmamak. Ah be her şeyi düşünen Hafiye.)

Anne bu sefer aşırı endişelendi:
- Ne teşhis koydular?
- Boğaz enfeksiyonu
- Enfeksiyon tamam ama ne? Yok mu bir adı?
- Euee. Anjin. (diye attım)

Bence anjindi. Çünkü küçükken çok geçirirdim bundan. Şövalye'nin boğazı da aynısından olmuştu.

-Anjin olur mu böyle ya? Çok kötüyse bu kadar difteri olmasın? Sordunuz mu doktora?
- Difteri mi?
(O hastalık eski devirlerde kalmamış mıydı?)

Baba Şövalye zayıf nefesiyle arkadan açıklama yaptı.
-Kuşpalazı yani. Kuşpalazı olmuş olmasın?

2017 yılında İstanbul'un göbeğinde değiliz de sanki Ömer Seyfettin'in Kaşağı romanındayız. Bu nasıl bir anakronik durum, yarabbi. Ben Şövalye çok hasta derken, oğlunuz bu zor zamanınızda bugün sizi göremiycek ama çok geçerli bir sebebi var mesajı vermek istemiştim. İnsanın aklına kuşpalazı gelmesi de bir yetenek.

Tamam, dedim. Yarın tekrar doktora gideriz ve kuşpalazı olup olmadığını sorarız.

Ne diyim başka? Hasta insanlarla mı tartışayım?

Dev antibiyotik haplarını yutmakta zorlandığı için iğne vermişti doktoru. Bizim evin dibi hastane. Ben beş dakikaya inmiş doğum sancılarımla bile yürüyerek gitmiştim o hastaneye. O kadar yakın yani. Ama Anne Şövalye o konuda da gereken direktifi verdi:

- Şövalye hastaneye gitmesin. Eve iğneci çağırın.

Eve gelen iğneciyi Pazar günü nereden bulurum ben? Ayrıca var mı iğneci artık? Eskiden eczacının kalfası geliyordu bizim yan komşunun yatalak annesine iğne yapmaya ama sağlıkçı olmayanın iğne yapması da yasaklanmış diye duydum iğneci araştırırken.

Zaten ben hep önce işkencenin içinde debeleniyorum. Sonra ayıp isyan ediyorum. Senin de anjinin de, diye daldım olaya. Valla elaleminki can, benimki patlıcan. Ben bu anjinle okuluma bile gidiyordum gayet. Sürüne mürüne de olsa.

Evin karşısındaki hastaneye gitmesin diye iğneci bul. Kuşpalazı olmadığını teyit etsin diye bir daha doktora götür falan. Bu ne be, olduktan sonra zaten konuyla ilgilenmeyi bıraktım. En güzel yöntem olan 'geçer geçer, bişey olmaz'a dönüverdim.

Tabii karşılığında Allah kimseyi benim elime düşürmesin oldu Şövalye ama napiym. Saçma organizasyonlar yapmak zorunda kalmaktan iyidir. Zaten de iki gün sonra boğazı geçti. Böylece kuşpalazı olmadığını da anladık.  



   

Hiç yorum yok: