Salı, Şubat 21, 2006

Kirik

Sagolsun, Istanbul'daki arkadaslarim haftasonu benim donmemin mi donmememin mi daha iyi olacagina dair aralarinda tartismislar. Ben de bu 'donsek de mi ayar alsak, donmesek de mi daralsak' ikileminin tartismalarina dahil olabilmek isterdim. Kendim de cok dusunuyorum. Hatta baska hicbirsey dusunmuyorum son bir aydir. Bazen beynim agriyor dusunmekten. Hatta panik atakimsi seyler yasiyorum. Dun bavullarimi hazirladim. Dolabim bayagi bosaldi. Sonra bos dolaba bakip agladim. Kime soylesem abarttigimi soyluyor. Benim duymak istediklerim 'halledilir canim'lar degil ki! Olay aksiyon degil. Evet, tasinma, ev bark satma derdi de ayri bir yuk ama aksiyon bunlar. Yapilir. Uc asagisina bes yukarisina atilir satilir. Benim ruhiyatim hep asagida hep dipte. Aklima kadinlarin gezgin ruhlu olamayacagi geliyor. Aralarindan cikan tek tuk seyyahlar bile aslinda gittikleri yerleri yurtsamak, benimsemek isterler, diye okumustum bir yerlerde. Iste ben de bir istatistikim.
 
Turkiye'ye donmek istiyor muyum, diye cok dusundum. Hayir. Istemiyorum. Donmek istemiyor degilim sadece. 'Icimdeki memleket aski bir baska, ac kollarini geliyorum canim memleketim', gibi birsey hissetmiyorum. Oradan buyuk beklentilerim de yok. Biliyorum ki turlu ayarlar alacagim, gelmeden almaya basladim. Burada yasarken tatile gidip iki memleket ayari yemek enteresan gelir hani, donup burada sagda solda anlatip cerez yapilir muhabbetlere bu 'enteresan'liklar, bu memleket adam olmazliklar. Simdi onun tam orta yerinde kacarim olmadan onu yasayacagim hergun. Hepsini hepsini biliyorum. Hatirlatilmama gerek yok.
 
Gordugum birsey daha var ki ilk gencliklerinde insanlar tercihlerini yaparken 'ne istiyorum'a odaklaniyor. Daha sonralari 'ne istemiyorum'a. Maalesef ne istedigimizi ya bilmiyoruz ya bulamiyoruz ya da neyse ne, bari iyinin pesine dusmektense kotuden kacinma seklinde modifiye ediyoruz beklentilerimizi. Benim de aynen boyle bir halim var. Biliyorum ki hic 'seksi' degil. Ama bu boyle. Biriyle 'sadece' mantik uzerine evlilik yapmak gibi birsey. Ben burada yasamak istemedigimi biliyorum artik. Ne kariyerim alip basini gidecek ne param ne ozel ne sosyal hayatim. Burada sadece 'duruyorum'. Durmak da benimki gibi kasintili bunyelere cok agir geliyor.
 
Mantik dokumleri de Turkiye'yi destekliyor acikcasi. Genc memleket. Eninde sonunda doneceksen artik 7 yil kalmissin, bitirmissin, donmelisin. 35'inde CEO olunabilen bir ulke orasi. 35'inden sonra yeni ise girilemeyen bir ulke de yanisira. Etrafi kalabalik bir ulke. Ben kalabaliklara bakip gozlemeyi cok seviyorum. Burada sadece gole, kusa, agaca bakiyorum. Hayata dair ipuclari cok az. Ariza seviyorum belki. Arizadan besleniyorum, ne yapayim. Mazosistim belki de.
 
Her ne olursa olsun, basima her ne gelirse gelsin, kotu bir gunun aksaminda Ozlem'in evine gidip bu durumu irdeleyip, belki sabaha karsi bir oyun havasi esliginde gobek atarak bunun ustesinden gelinir. Ya da Yonca cikar gelir bir enteresan hikaye anlatir, ofisinden cinnet manzaralari seklinde. Biz daha beter Yonca'ya yukleniriz, biraz elektrigimizi bosaltiriz ona. Ya da tanimadigim kardesime daha sik sarilabilirim, ya da ne bileyim iste ya...demek istedigim...ariza varsa da tedavisi de var orada. Yaban ellerde bir kiriliyorsun bir daha kaynamiyorsun. Kirik kaliyorsun.

Hiç yorum yok: