Perşembe, Eylül 22, 2011

Tarz Sahibi

Ben halka pek karışmıyorum. Bu yüzden Java bana ‘küçük burjuva’ derdi. Alt gelir grubundan insanların takıldığı ortamlara aşina olmayışımı kast ediyordu. Ama Java’nın anlamadığı şey şuydu ki ben üst gelir grubundan insanların ortamına da, orta gelirlilerinkinin de takılmıyorum. Kimler neler yapar bilmem. Yeni açılan, kapanan yerleri bilmem. Yüz yıldır aynı restorana, kafeye gider dururum. Bildiğiniz uyuzum ben. Yerimden kalkmadan dünyayı öğrenmeye meraklıyım.

Fakat geçen hafta halka karışmam gerekti. Hem de alt, orta, üst, Anadolu, Avrupa hepsine birden.

Önce üst orta’dan başlayan yüksek-çe sosyete izlenimlerimi anlatayım.

Fashion Night Out’u İstinye Park’ta geçirdik. Otoparkına varıncaya kadar ve otoparkından çıkıncaya kadar birer saat geçirdiğim ve toplasan ancak üçüncü defa geldiğim bu alışveriş merkezinin izdihamından nefret ettim. Alışveriş de mi yapmıyorsun, demeyin bana. Yapmıyorum. AVM’lerden yapmıyorum. Senelerdir internetçiyim. Daha sene 98’de Migros sanal marketten eve bakliyat, ekmek, kola falan alan bir tiptim ben. Üstelik o zamanlar ne ürün bilgileri ne de fotoğrafları yüklü olurdu sitede. Kafalarına göre getiriyorlardı bir şeyler. Ben de bozmuyordum onları. Zaten sonra Amerika’ya gittim ki online alışverişin dibini gördüm. Ev bile düzdüm online.

Neyse işte ofisten kızlara söz vermiştim bir kere. Söz bozamazdım. Yine kızlar sayesinde sırada yüzlerce insanın beklediği, İstinye Park’ta kokocambo Masa Restaurant'ta boş bir yere oturduk. Kimse de kalkın, demedi. Sonra gelsin drinkler. Gelsin milyarlık hesaplar.

O değil de, ben neredeyse bir hikikomori (Japonya’da kendini odasına hapsedip senelerce çıkmayan tiplere verilen isim) gibi yaşarken herkes ikoncan olmuş meğer. O ne tuhaf ayakkabılar, takılar, floresan renkler, ya rabbim. Millet yıkılıyor. Herkes moda tasarımcısı ya da tasarımcı yakını olmuş. Pes, dedim.

Mesela anneannemin elinde işlediği gibi duran bir siyah beyaz puanlı kazağın altına mavi-beyaz pötikareli şort giymişti kızın biri. Şortun beline de kırmızı kemer takmış. Rengarenk pabuçlar ve portföy çantayla tamamlamış olayı. Gelmiş fashion gecesine.
O akşam anladım ki ‘tarz’ dedikleri şey aslında özgüvenli bir duruştan ibaret, zira özgüven sayesinde sırtına geçirdiğin her türlü uyumsuz saçmalık ‘tasarım’ muamelesi görüyor. Yeter ki özgüvenli dur ama. Yoksa ne bulursa onu giyen varoş kadınlar da 'tarz sahibi' kategorisine girerdi.

Hiç yorum yok: