Cumartesi, Şubat 25, 2006

Hanfendi, pantolonunuz...

Istanbul'a geldim. Bu gelisimin diger gelislerimden farkli olacagini elbette biliyordum. Daha az tadini cikarip daha cok degerlendirdigim anlar yasayacaktim da bu kadar erken baslayacagini bilemezdim. Soyle ki:

Ucakta aldigim Ambien'den bosalmis uykulu kafa sersemligiyle bavullarimi bekliyorum. Etrafimi gozlemlemeye baslamamisim bile daha. Omzumda bir "tip tip" hissettim. Bir yandan arkamda bir ses "hanfendi, hanfendi", diyor. Dondum, elinde telsiz bir guvenlik gorevlisi oldugunu sandigim bir amca.

-Hanfendi, hanfendi!

-Buyurun.

-Pantolonunuz...(sessizlik)

Sandim ki pantolonum yirtildi, kicim acikta ya da altima yapmisim, haberim yok. Aninda pantolonuma bakiyorum. Bir surpriz yok.

-Ne olmus?

-Pantolonunuzun sag dizinde bir leke var. Bir de arka tarafinda atkinizin yunleri toplanmis.

-??

Amca gulumsuyor, muzaffer bir edayla. Ben sadece "Biliyorum, sagolun" diyip bavullarimi beklemeye devam ediyorum. Amca saskin. Ben onun saskinligindan saskin. Lekeden haberim var, ayol. Ucaktan inmeden suratimi biraz toplayayim cabasindayken basinctan cortlamis tupten fiskiran kremin marifeti. Bir damlacik birsey. Sildim cikmadi. Atkinin yunu de yapismistir yumaklar halinde, eee? 14 saatlik yoldan gelmisim. Ne olacakti ki? Düella diyor ki, bu durumda 'ciyaak' diye bagirip tuvalete kosturup bu kilikta sokaga cikamam, demem gerekiyormus. Belki de amcaya lekenin hikayesini anlatmam gerekecekti. Belki lekenin hikayesinden hayat hikayemize atlayacaktik. Belki ayakustu kaynasacaktik. Belki beni ogluna begenecekti, hayat bizi nerelere surukleyecekti. Kestirip atilmayacakti. Burada hayat boyle calamuhabetti.

Anlamadim ki. Bir insan hic alakasi olmayan bir ortamda hic tanimadigi bir insanin pantolonundaki lekeyi neden soyler? Her yer, herkes bu kadar titiz mi burada? Ben hangi arada neyi kacirdim? Takma kizim, Asli. Birinci dakika mudahalesinden gozun korkmazdi senin. Bu ne urkeklik?

Hiç yorum yok: