Perşembe, Nisan 06, 2017

Velilerle Hafiye


Hafta içi çalışıp, aralarda seyahat edip, saatlerce trafikte süründüğüm yetmiyormuş gibi hafta sonları da çocukları doğum günü doğum günü gezdiriyorum. 


Bu veliler çocuk doğum günlerini gittikçe daha enteresan ortamlarda yapmaya başladılar. Geçen Pazar saat 13:00'te bir AVM içindeki eğlence dünyası stili bir yerde yapan oldu. Jelibon'u götürdüm. Sandım iki saate biter. Altı saat sürdü. Oğlan eğleniyor tabii, çıkası yok. Hadi o eğlensin diye içimden yarım saat daha dayan diye kendimi telkin ediyordum. 

Ortam acaip geniş ve karanlık. Çocuk gözden kaybolup duruyor. Onu görebileceğim bir noktaya gitmeye çalışıp durmaktan totom yer görmedi. Artık sıkıntıdan kendimi tırmalamaya başlamıştım. 

En son Jelibon'u eve gitmeye ikna etmek üzereydim ki son bir macera turuna çıktı çocuklar. Zaten başlarında birkaç tur rehberi olacakmış. İsteyen veliler çocuklarını rehbere emanet edebilirmiş. Ay dedim tamam, gitsin ben de bari hiç olmazsa oturarak beklerim. Bunu sesli söyledim. Etrafımdaki anneler benim için 'tembel annelerden işte kih kih' dediler. 

Bu, 'saat 10'dan önce kalkamıyorum' diyen, ev hanımı oldukları ve çocukları okulda olduğu halde yatılı bakıcıları olan, (kankileriyle kahve ve alışveriş qeyfi için bile olsa) sabah evden çıkıp akşam döndükleri için çalışan kadından farkları olmadığını iddia eden bu Pazar gününde bile kırık fön çektirecek kuaför bulmuş kadınlar bana 'tembel' dediler. Yazdım bunu bir kenara.

Sonra bir ara topluca veliler sohbete oturduk. Herkes çocuğunun ödev yapmak istemeyişinden, ödevlerin zorluğundan falan bahsetti. Bütün akşam ödevle uğraşıyorlarmış. Ah yazık oluyormuş akşamlarına.

Abartmayın, dedim. Yirmi dakika sürüyor hepsi. Amma ağlandınız. Tembellik ediyorsunuz, diyerek beni tembel ilan edenlerden intikamımı aldım kendimce. Sinir oluyorum şu velilere. 





  


Salı, Nisan 04, 2017

Berlin 2017

Berlin'e gitmesem de olurmuş. Zira bizim hükümet Almanlarla kapıştığı için bir nevi protesto yemişiz. Fuara kimse gelmemiş. 

Biz de şirketçe artık daha pintoz olduğumuz için her sene kaldığımız havalı otelden idare eder başka bir otelde kaldım. Bu başka otelin yerini de belleğime oturtamadan zaten toplantılara gittim. Toplanmalara da kimse gelmediği gibi Berlin Tegel Havalimanı'nda grev başladığı söylentisi yayılınca daha da burada kalmayayım diye uçağımı öne aldım.

Bu sefer acilen fuardan çıkıp otele gidip eşyalarımı alıp havalimanına koşmam gerekti. Kalırsam greve kalıcam. 

Bir koşturdum dışarı. Taksi kuyruğunda milyonlar var. Trene koştum bu sefer. Orada da bilet kuyruğunda milyonlar. Kondüktör gelirse cezası neyse kessin diye düşünerek bilet almadan bindim artık trene. Otelimin yeri olduğunu tahmin ettiğim bir yerde indim trenden. İstasyondan çıktığım yerde in cin top oynuyordu. Google maps otelime 22 dakikada yürüyebileceğimi söylüyordu ama bu kadar vaktim yoktu. 

Über civarda arabalar olduğunu söylüyordu ama şifrem bir türlü çalışmadı. İki kere resetledim gene olmadı. Zaten şarjım da bitiyordu. Depar atarak otele doğru koşmaya başladım. Şarjım bitti. Ayağımdaki trilyonluk ayakkabı arnavut kaldırımlı yollarda parçalandı. Havalimanına vardığımda grevin bir gün ertelendiğini öğrendim. Uçağım da rötar üstüne rötar yedi. Istanbul'a vardığımda sabaha karşıydı.