Cuma, Ağustos 07, 2009

Acemi Yolcu

Esincan’ın düğün biter bitmez gece Istanbul’a döndüm. Ankara’da yatmadım yani. Orada başka kankam olmadığı ve Ankara’yı hiç bilmediğim için kalsam napıcam, dedim, döndüm. Bir de haftasonu Yonc ve Düella’yla beraber bir yakın sahil sayfiyesine gideriz demiştik. Onu da kaçırmayayım istedim.

Gece Istanbul’a uçak olmadığı için otobüsle döndüm. Nasılsa 5 saat. Uçakla seyahat edip her iki uçta da şehrin çok dışındaki havalimanlarına uğrayacağıma paşa paşa uyuya uyuya giderim dedim. Şehirler arası otobüse en son geçen milenyumda bindiğimden ortamın şaptisi oldum. Herkesin de madarası. Şöyle ki:

Kenarları dikilmiş çarşaf kuponlardan kalmamış. Elektronik biletim vardı. Üstünde de 15 numaralı koltuk yazıyordu. Otobüse bindiğimde gözlerim tavanda, ışık ve minik fanların olduğu yerlerde koltuk numarası aradı. Bulamadığımı görüp arkamda bekleşmekten usanan bir teyze kolçağa baksana kızım, dedi. Tavanda değil, cık cık cık.

Aaa, hakkaten de. Unutmuşum. Doğruuuu. Otobüste numaralar koltuğun yanında yazardı. Uçaktaki gibi tepede diil.

Yolculuk esnasında cep telefonlarıyla konuşan yolcular sürekli dikkatimi çekti. A, uçakta telefonla konuşuyor, gibisinden cümleler otobüste olduğumu hatırlayana kadar içimden geçti. Tam aksine, laptoplarıyla internette dolaşan yolculara şaşırmam gerekirken yine kendimi uçakta sandığımdan onlara hiç şaşırmadım.

Kolçağımı indiremedim. Muavin geldi indirdi. İneni kaldıramadım. Yanımdaki teyze kaldırdı. Ortam acemiliğim artık herkesin gözüne batmaya başlamıştı.

Molada inip Varan Bolu Dağı Dinlenme Tesisleri’nin meşhur domates çorbasından içme hayaliyle uyudum. 15 yıllık nostalji. Dağın soğuğunun aniden yüzüme çarpışıyla uyanmayı, yemek salonuna girip kıpkırmızı çorbayı yeşile karşı içmeyi düşledim. Sonrasında da o serin çeşmeden akan dağ suyunu yüzüme çarpacaktım.

Durduk, yağmur yağıyordu. Karşımdaki tabelada da Sapanca Restaurant yazıyordu. Bildiğiniz enstrümantal Anılar-9 albümünden şarkılar çalan bir mola yerindeydik ama dağ yoktu. Çorba da. Sordum, söylediler. Hatta söylerlerken de UFO’nuzdan henüz mü indiniz? bakışları attılar. Tünel açılmış ya, ondan artık o Bolu Dağı tesisleri tarih olmuş. Ben de tünelin açılışını duymuştum elbette ama dinlenme tesislerini pas geçeceğini sanmamışım. Ne kadar naif.

Velhasıl, şehirlerarası otobüs yolculuğu nostaljisini doğru dürüst yaşayamadan bizim zamanımızda diye başlayan hikayelere konu olacak kıvama getirdim.


*Bolu Dağı Dinlenme Tesisi resmi Varan Turizm'in 1991 yılı takviminden scan edilmiş. Hey gidi.

6 yorum:

CLTK dedi ki...

Cok zayif olmus bu yazi.

Yesim Arpat dedi ki...

Aynen katılıyorum. Ne zaman boş vaktim olsa zayıf oluyor. Hiç vakit yokken iki ara bir derede çıkan şeyler daha iyi oluyor.

Adsız dedi ki...

aman da aman,ne kadar da havalisiniz!ben ucaktan inmiyorum, otobus cok garip geldi,fakirler otobuse binmisti cok egzotik cok egzantrik!
bu yazi tam bir rezalet, bir de duya vatandasiyim ayaklari...

Yesim Arpat dedi ki...

Adsızcım, tarzın Şövalye kokuyor. İstersen efendi ol da akşam cinnet yapmiyim.

Nerden mi bellisin?

-Ünlem kullanımı
-'fakirler' kelimesi
-'rezalet' kelimesi
-'dünya vatandaşı' ifadesi

OzlemPansiyon dedi ki...

sen yazmasan ben derdim bu sovalye diye, ayni gerekcelerle:)

istersen sen bir an once 'gezgin ayaklari' atan kocanin, kartal ve pendik arasindaki farki bilemedigi icin kacirdiginiz feribot bolumune gel:)

Adsız dedi ki...

Aa. Ben de ne guzel yazi olmus demek icin gelmistim.