Çarşamba, Şubat 13, 2013

Cadıların Saati

İki çocuklu hayat zor. Şimdiye kadar bununla ilgili çok şey söylenmiştir. Bir de ben uzun tekrar etmeyeyim. Kısa tekrar edeyim: İkinci çocukta insanın genişlediği ve her ağlamayı, kusmayı bir drama çevirmemeyi öğrendiği doğru. Bir çocuk hiç çocuk, iki çocuk çok çocuk lafı da bayağı bir doğru.

Bizim durumumuzda, iki çocuğun aniden ‘çok’ olmasının sebebi birinci çocuğun etkisini aniden üç çocuk etkisine çekmesi. Gerçek hava sıcaklığı ile hissedilen sıcaklığın farklı olması gibi, baksan Jelibon bir tane çocuk ama üç çocuğa bedel bir hissi var. Görünüşte Planters’I kıskanmıyor gibi. Yani kıskançlık diyince bizim aklımıza kardeşlerin birbirine kötü şeyler yapması geliyor belki de. Öyle bir şey –en azından henüz- çok şükür yok. Ama Jelibon haftaiçi öğlene kadar yuvaya gitmesine ragmen sahnesi çoğaldı adamın. Bir kere her şeyi istiyor. İstediği önüne geldiğinde onu istememiş olduğunu iddia edip başka bir şey istiyor. Tuvalete gitmek istemiyor ama bez takmak da istemiyor. Sıklıkla ortalığa çiş yapıyor. Yuvaya başlayan her çocuk gibi sık sık hastalanıyor. Sonra da hastalıkları bebeğe taşıyor.

Planters, Jelibon’un yuvadan getirdiği virüsler sayesinde hep hırıltılı nefes alıyor. Burnu hep fırk fırk. Buna ragmen kuzu bir bebek. Pek sesi çıkmıyor ama akşam saatlerinde kolik denen garip, tanımsız sancı sebebiyle bağırmaya başlıyor. İki saat kadar ikna edilemez biçimde o bağırırken Jelibon iyice ele avuca sığmamaya başlıyor. Sahnesi üç katına çıkıyor. Yorulmuyor. Amerikalıların ‘witching hour’ dedikleri bu akşam 6-8 arasının adını ben de ‘cadıların saati’ koydum. Bütün kötü ruhların ortalığa döküldüğü saat. Cadı da ben oluyorum. Bağıran, tehdit eden. Saçları dağınık, üstü başı pejmürde. Ama cadı dediğinin bir sopası, bir iksiri falan olur. Bende onlar da yok. Kendim çalıp kendim oynuyorum. Beni kaale alan yok. Kulağım kapıda. Şövalye gelse de Jelibon’u başımdan alsa diye bekliyorum. Şövalye de evdeki bu kaostan kaçıyor zahir. İşleri bahane edip eve gelmek bilmiyor.

Bu saatlerin üstesinden kazasız belasız gelmek için neler yapılabilir diye –tabii ki yine- araştırma yaptım. Buna göre:

1. Akşam yemeği için birinden yardım alın, deniyor.
Akşam yemeği hazırlamak ne demek ki? Bizim akşam yemeği yediğimiz yok zaten. Ayak üstü kurabiye, bisküvi yiyorum. Şövalye eve geç geliyor. Gelse de sebze yemez. Ben et yemem. Jelibon hiçbirini yemez. O yüzden yemek olayını salladık bitti.

2. Sakin bir müzik çalın, deniyor.
Oldu. Çaldığım her müzik Jelibon tarafından susturuluyor ve ipad’den Gangnam Style ile değiştiriliyor. Günde 57 kez Gangnam Style dinlemezsek rahat etmiyoruz. Dinlemek neyse. Bu şarkıyla dans ediyor ve ben de dans etmeden rahat etmiyor.

3. Çocuğunuza kesintisiz ilgi gösterebilmek için yemeğini yardımcınız yedirsin, deniyor.
Jelibon yemek falan yemiyor valla. Günde bir kutu süt, bir kruvasan ya da süt dilimiyle yaşıyor. Ona yemek yedirebilen kafaya trilyonluk ödül koyucam.

4. Eve erken gelen ebeveyn çocukla oynarken diğeri yemek yapsın, deniyor.
Şövalye eve geceyarısı, çocuklar çoktan uyumuşken geliyor. Yemek de zaten yapmıyoruz, demiştim.

5. Çocuklar sussun diye ‘tıp’ oynayın, deniyor.
Böylece hem evde huzur olurken hem de eğlenceli bir oyun oynarmışız. Bu heralde daha büyük çocuklar için geçerli. Jelibon asla susmuyor. Planters da kolikli bebe. Tıp oynayamaz.

6. Ailece romantik yapın, deniyor.
Mum ışığında yemek yiyeymişiz. Jelibon mumları illa söndürür. Onun için mum demek ‘iyi ki doğdun’ demek. Onun ha bire söndürdüğü, benim de ha bire yakıp durduğum bir deli aktiviteden başka bir şey çıkmaz bundan.

Bir kere daha anladım ki kitaplar yalancıymış. Bu işin çözüm yolu da sabırla zamanın geçmesini beklemekmiş.
 

2 yorum:

GeCe dedi ki...

Hala akıl sağlığınızı korumanı çok takdir ediyorum Hafiye. Bizi de unutmamışsın, yazı yazmışsın. Takdirlerimle. (Kolik için 100. gün düzelme başlarmış diyorlar)

Adsız dedi ki...

Başka çocuklu evler de aynı. Hangimiz rahat çocuk büyüttük diyebiliriz ki. Ama hazırlıklı olduğumuzu düşündük ve çocuk sahibi olduk. Şimdi sabrımızı sonuna kadar kullanıp verebileceğimiz sonsuz sevgiyi akıtacağız ki dünyaya gelmeyi kendisi istememiş olanlar mutlu, iyi insanlar olsunlar. Eşlere gelince hepsinin ikinci hatta birinci evi işi. Gene de sabır hakikaten çözüm. Ben denedim ve büyük oğlum okula başladı herşey yolunda.