Çarşamba, Haziran 21, 2017

Bakıcımız Gidiyor


Image result for nannyHayriye Hanım emekli olmaya karar verdiğini ve ay sonunda bizi bırakacağını söyledi. 60 yaşına gelmişti ve emekli olması gayet normaldi ama yedi senedir bizimleydi. Çocuklarımı büyüttü. Çocuklar ona çok düşkün. Bu durum beni alt üst etti. 


Jelibon da Planters da artık tüm gün okulda olduğu için Hayriye Hanım'a çok da ihtiyacımız kalmamıştı ama yine de ben kafamda onu yaşlansa da bizimle kalır sanıyordum. Evin ninesi olur, olmadı ona da bir bakıcı tutarız, çocuklara kapıyı açsın yeter, bir köşede dursun kafasındaydım.

Yaşlandı diye eve ekstra temizlik yardımı alıyordum. Bu ileri yaşında darlanmasın diye bir dünya taviz ve tatil veriyordum. Çocuklar okuldayken bütün gün AVM geziyor, kabul gününe gidiyordu. Evde mevlüt bile okuttu ölmüş annesi için. İnsanlar beni böyle yaptığım için çok kınıyordu. Hatta apartmanın diğer bakıcı teyzelerine dert olmuştu Hayriye'nin rahatlığı. Bir haset odağı haline gelmişti Hayriye Teyze.

Ben aşırı üzüldüm Hayriye Hanım'ın gidişine. Çevremdeki herkes ayda bir bakıcı değiştirdiği için kimse üzüntümü de anlamıyor. Bir de domuz olarak bilindiğim için üzüntüm ekstra ilgi gördü. Ofise bir toplantı çıkışı alakasız bir müdürün yanında ağladım da adam mendil yetiştirdi. Herkes dumur.

Biliyorum, teknik açıdan çok iyi oldu Hayriye Hanım'ın bizden ayrılması. Artık okullu olmuş çocukları olan bir aile olarak çocuk bakımından ziyade ev işleri desteği alabileceğimiz birini bulmak daha iyi olurdu. Kendisinden bir verim alamıyorduk. Hepsini biliyorum. Ama duygusal açıdan sert oldu bu ayrılış.

Neyse Hayriye Hanım gitmesin diye maaşını iyice artırayım, tatillere göndereyim dedim. Yalvardım yakardım ama emekli olucam dedi başka bir şey demedi. Ben de artık mecburen yeni bir yardımcı bulma çabalarına giriştim. Yabancı bakıcılara karşı bir direncim var benim. Hele de memleketlerinde çocuklarını, ailelerini bırakıp gelmişlere. Biliyorum ihtiyaç neticesinde bunu yapıyorlar. Dünyanın düzenine tüküreyim, ne acı. Ama bu kadınlar bende hüzün doğuruyor. Onlar için üzülmekten kendimi alamıyorum. Evimde hüzünlü bir kadın da olmasa daha iyi olur diye.

Yeni teyzemiz ille de yerli olsun istediğimizden bir arkadaşımızın önerdiği Aydınlı bir hanımı memleketinden getirmeye iki hafta önce ikna ettik. Derken Aydınlı teyze iki gün önce telefon etti ve gelemeyeceğini söyledi. Meğer İstanbul'a geleceğini öğrenen eski bir tanıdığı ona başka bir ev bulmuş. O aile daha bir tanıdık geldi belki de. Öyle memleketimi bırakamam moduna girmişliğinden değil yani karar değişikliği. Bildiğiniz sattı bizi.

Ben yine panikleyerek hızla bir yeni teyze arayışına girdim zira vakit de kalmadı artık. Dün Ermeni bir teyzeye gel dedik artık mecburen. Bu teyze de teknik olarak görüştüklerimiz arasında en 'işe' yaramazı muhtemelen. Tombik ve ağır aksanlı ama mutlu bir tip. Çocukları da Istanbul'da ve yetişkinler. Ayrılık hüznü olmadığı kesin.

Çocuklara da söyledim teyze değişikliğini. Kabullenmiş gibiler ama yine de çok anladıklarını sanmıyorum. An gelince ne hissedecekler, nasıl karşılayacaklarına dair endişelerim var. Çocukları da bu ara kendime daha bir yakınlaştırdım. Onlarla daha çok vakit geçirmeye dikkat ediyorum. Sarılıyoruz, beraber uyuyoruz falan. Bundan sonraki teyzelerine bu kadar gönül bağı kurmaları zor olacak. Yaşları itibariyle eski teyzeleri kadar benimsemeyeceklerdir. Bari gönül bağları annelerine yönlensin iyice, diye.

Jelibon oğlum çok hassas bir çocuk. Hatta mini bir filozof. Bu teyze değişikliğini ona Hayriye Teyze bir süre babasına yardım etmeye gidiyor, gibi anlattım. Zamanla gerçekleri açıklama planım var. Bu duruma şöyle dedi:

- Anne, şimdi Hayriye Teyze gidecek diye ağlıycaz. Sonra yeni teyze gelecek. Ona da alışacağız. Sonra o giderken (Hayriye Teyze'nin işi bitip tekrar dönünce) yine ağlıycaz. Anne, biz neden günün sonunda hep ağlıyoruz?

Ona hayatın değiştiğini, insanların değiştiğini anlattım. Değişim ağlatabilir ama sonunda iyidir ve lazımdır gibisinden anne konuşması yaptım. 'Büyümek meselesi' dedi buna :)

Galiba bu son üç haftaki teyze krizimiz esnasında ben de biraz büyüdüm işte. İnsanlarla derin bağlar kurmaktan kaçındığımı sanıyordum. Kuruyormuşum meğer. Kendimi domuz sanıyordum. Değilmişim meğer. Bayağı bir köfteymişim. Kendime bile inanamıyorum.




Hiç yorum yok: