Perşembe, Temmuz 15, 2010

Taşınmak Berbat Bir Şey

Bu aralar herkes taşınıyor. Düella yeni pansiyonuna, Yonc yeni evine. Ta Amerikalar'da Amanda karşı yakaya, Ruş yeni townhouse'una. Biz de taşındık. Ama yerleşemedik. Evdeki kaosumuz tüm hızıyla devam ediyor.

Hiç tahmin etmediğimiz işler, masraflar çıktı bir kere. Eski ev sahibi evden çıkarken ne varsa sökmüş. Yamuk bir köşeyi kapatmaya çalışan iki kapakçıktan ibaret portmantoyu, banyo dolabını, havalandırma mazgallarını, ankastre beyaz eşyaları, kornişleri, herşeyi sökmüş götürmüş. Yani o portmanto kapakçıkları başka herhangi bir evin herhangi bir köşesinde kullanılamazdı ki. Ancak odun olabilir artık bir sobaya. Ya da insan mazgalları neden söker? Yenisi 5 lira olmalı. Parasında da değilim. Şimdi bunun ustasını çağır, o taksın, döksün. Ohooo.

Korniş de çok yanlış hareket oldu. Şövalye perdeler konusunda zaten işi boşlayan bir tip. Hala perdelerimiz yok. Kornişler yok zaten diyip işi iyice erteleme yoluna gidiyor. Banyo dolabı neden sökülür? Biz banyoyu yeni ve temiz diye beğenmiştik. Şimdi yeni dolaplar almamız gerekti.

Ha, ankastre olayına da uyuzum. Ankastre dediğin şey sökülüp götürülmez ki. Kalıcıdır. Oraya montedir. Zaten yurdumda ankastre ürünlerin bir standardı da yok. Her marka her model ayrı ayrı ebatlarda. Şimdi illa eski ev sahibinin kullandığı marka/model ürün almamız gerekti. Ya da mutfağı da komple değiştirmek gerekecekti. Eski ev sahibi de koko Teka marka takılmış. Mecburen milyarlar dökerek yerlerine yenilerini koyduk.

Küçük odanın her yerinde de kolon varmış. Eski ev sahibi bütün odayı dolapla kapladığı için fark etmemişiz. Bizim gardrobumuzu koyamadık. Yeni gardroplar alındı mecburen. Dolayısıyla bizim bir boyatıcaz, yerleşicez diyip tadilat gerektirmediğini düşündüğümüz evimize bir dünya masraf ve emek çıktı.

Ustalar söz verdikleri saatte gelmediler. Geldiklerinde de birinin yaptığını öbürü bozdu. Her düzelttiğimiz yer her seferinde yeniden telef oldu.

Ana mobilyaları mimara vererek güya Şövalye’yle gerilimi azaltacaktık ama bu sefer minik parçalar üzerine birbirimize girdik. Eve bir dünya aksesuar aldı Şövalye. Her aldığı şeyi nereye koyacağını mutlaka sordum. Hepsini antreye koymaya çalışıyor. Antremiz saray girişi olsa bari. Bir duvarı olan iki metrekare bir yer hepsi. Bu küçük mekana şimdiye değin asılmak, konulmak üzere dev bir saat, dev bir duvar tabağı, dev bir gemi maketi ve Rio’dan alınma bir yağlıboyamız var.

İleri derecede hamileyim diye güya bana iyilik edip ‘sen otur ben gider alırım/hallederim’ diyor Şövalye ama aldığı hallettiği şeyler kabusa dönüşüyor diye dayanamayıp ben de onunla gidiyorum. Her haftasonu bütün alışveriş merkezlerini biz açıyor, biz kapıyoruz. Bazen böyle 12 saat ayakta durmaktan ayaklarım, karnım o kadar ağrıyor ki gözlerimden yaşlar geliyor. Biraz oturup yeniden başlıyoruz. Ama bir arpa boyu yol alamıyoruz.

Mobilyalarımız sipariş usulü olduğundan ta Ağustos ortasına kadar gelmeyecek. Zaten sonra da ben her an doğurabilirmişim. Üç hafta sonunda sadece bir yatağımız, bir dolabımız ve yerleşik bir mutfağımız var. Bazen Anne Şövalye’de bazen arkadaşlarda bazen de bu boş evde oturuyorum. Akşamları davul olan ayaklarımı uzatacak bir pufa ve alacak, satacak, tamir edecek bir şeyimin olmaması haline hasretim.

Bütün bu süreçte iyi olan tek şey heralde sadece 8 ayda 8 kilo almış olmam oldu. Doktorum 10 kiloda hamileliğimi bitireceğimi tahmin ediyor. Hoş, buna rağmen hala porsiyonlarımı kısmaya devam da ediyor birileri.

Bu kimselere yaranamama halim de yıldızlarımdanmış. Benim Chiron göktaşım Koç Burcu’nda ve 11. evimde. Bu da parti bittiğinde ortalığı süpürüp temizleyip her şeyi yerli yerine yerleştirmesine rağmen kimsenin dönüp teşekkür etmediği insan demekmiş. Bunun sebebi de fazla konvansiyonel gözükmem, kendime haslığımın fark edilmemesi imiş. Sağlam, somut, çalışkan ve güvenilir olup pek heyecan yaratmadığımdan farkım fark edilmiyormuş. Şövalye’ninki ise tam tersi. Onun tipi yıldızlara sahip kişiler salmış gidiyormuş. Sallantılı duruşlarına rağmen konfor, rahatlık ve sevgi onların oluyormuş.

1 yorum:

Herbert dedi ki...

o kadar tanıdık ki :) yardımcı olabileceğimiz bir şey olursa söyleyin