Pazartesi, Nisan 18, 2011

Hayat Ne Tuhaf Vapurlar Filan

Bazen bir şey oluyor ve diyorum ki, vay be. İnsanlığın teknolojik gelişimdeki hızı aklımı başımdan alıyor. Yani adamlar bir kök hücrecikten üç boyutlu print alır gibi bir böbrek yapıveriyor. İçine adamın böbrek hücresini enjekte ediyor. Oluyor sana adamın böbreği. Doku uydu’su, uymadı’sı yok. Kendi hücresinden kendi böbreğini yapıyorlar. Kalbini, beynini de olur yakında. Hatta da tüm insanı tepeden tırnağa yapabilirler, di mi?

The Economist’te okumuştum bu çıktı alma meselesini. Adamlar Stradivarius keman print etmişlerdi bizzat. Malzemeyi koy. Gerisi eski mürekkep püskürten yazıcılar gibi, cızzt bızzt. Hoop sana Stradivarius keman. Bundan sonra canın bisiklet mi istedi, dergide gördüğün elbiseden mi? Hemen yazıcıdan çıktısını alalım. Mecik gibi. Geçen yüzyılın teknolojisi uçaklar bile beni hala hayrete düşürürken bu hiçe yakından var etme durumu şaşkınlığımı dindiremiyor.

Mesela karnınızda bir çocuk yuvalanıyor. Dış dünyada yaşayabilir kıvama kadar orada kalıyor. O da mecik gibi ama neden bir kavanozda, kutuda değil de karnınızda yaşıyor? Hep dikkat etmeniz gerekiyor hareketlerinize, yediğinize içtiğinize. Yani karnınızda olmanızın tek nedeni sabit ısı ve beslenmekse suni ortam sağlanabilir bunun için.

Bunları da geçtim. Kansere, AIDS’e, diyabete bulunamamış çareleri de. Henüz kıl tüy olayını kökten çözemedi tıp. Hala lazerler, ağdalar, tıraşlarla ömrümüz geçiyor. Bir hap yutup yağlarımızı yakamıyoruz mesela. Yani bu hap işi böbrek print out etmekten daha kolay geliyor benim kulağıma. Belki de değildir. Kim bilir?

Hala her sabah hızlı giden metal kutulara binip belirli kısıtlı yollardan geçip ofise gidip çalışıyor olmak ve akşam vakti yine aynı yollardan eve dönmek çok ilkel, değil mi? Ya ev kurmak. ‘Ev’ denen bir şey var, düşünsenize. Senelerce çalışıp kazanıp biriktirip bir tane alıyorsunuz. Orada bir yatak odanız oluyor. Odanın çoğunu kaplayan bir yatak. Öylece duruyor bütün gün. Geceleri uyumanız gerek. Az uyuyunca sıkıntı oluyor.

Ekonominin çarkı dönsün diye kobay fareler gibi aynı çemberde dönüp enerjimizi havaya mı savuruyoruz? Başka türlü ömür nasıl hızla akıp gitsin?
Bana hayretengiz gelen şeyler mümkün olurken en düdürük temel şeyler neden yerinden kıpırdamıyor?

Evet, annemlerin dönemine göre daha çok kıyafetim var. Kadın olarak nispeten daha fazla özgürlüğüm ve olanağım var. Teknolojik aletler gani gani. Uzak seyahatler pek mümkün.

Ama hala evleniyoruz. Hala çocuk doğuruyoruz. Hala esnese mesnese de tanımlı rollerimiz var. Hala kıl tüy yoluyoruz. Traş oluyoruz. Makyaj yapıyoruz. Zayıflamaya çalışıyoruz. Vaktimiz bunlarla geçiyor.

Hayır, neyle geçecekti, o da ayrı mevzu. Ye iç sev, gez toz da bayıyor bir yerde. Belki de bu dünyaya oyalanmaya gelmişizdir, onu da kim bilebilir?

2 yorum:

huysuz dedi ki...

'İnsanların çoğu hayatlarının sonunda geriye dönüp baktıklarında molalarda yaşadıklarını görürler. Takdir etmeden ve zevk almadan yanlarından geçip giden şeyin aslında hayatları olduğunu gördüklerinde şaşırırlar.' A.Schopenhauer

OzlemPansiyon dedi ki...

hayirdir insallah?:)