Pazartesi, Haziran 04, 2012

İki Numara Yolda

Jelibon için -gereksiz olduğunu şimdi anladığım- çabalar sarf ederek hamile kalmıştım. Binbir çeşit çay ve hap içmiş, Şövalye’ye içirmeye çalışmış, hergün uyanır uyanmaz ateşimi ölçmüş, yumurtlama dönemimi bilimsel bir titizlikle takip etmiştim. Belki de daha öncesinde düşük yapmış olmanın verdiği bir endişe silsilesiyle böyle davrandım. Bana endişe olsun zaten. Hemen sahiplenirim.

Planters’a ise şıp diye hamile kaldım. Hem de köylü kadınlar gibi, son adet tarihimi bile tam bilmeden. İstedik kendisini ama bu kadar erken ummadık ve beklemedik. Doktorumla beraber tarihi hatırlamaya çalıştık. Seyahatten seyahate koşuyordum o ara. Uçak bileti koçanlarımdan vardım ben sonuca. Hmm, şu şehirdeydim, şu toplantım vardı en son regl olduğumda, diye. Doktorum eskiden kalabalık bir devlet hastanesinde ihtisasını yaparken ona böyle son tarihini hatırlamayan çok kadın gelirmiş. Hamileliğin yaşını belirlemek için kritik bu tarihi bilmek. Ona göre bebeğin anne karnındaki gelişiminin normal olup olmadığı anlaşılıyor. O kadınlarla beraber hatırlama egzersizi yaparmış işte doktorum. Ramazan’dan önceydi ama teyze oğlunun düğününden sonraydı, diye tarih hatırlamaya çalışırlarmış. Benimki de biraz o model oldu. O kadar delice seyahat ediyordum ki o dönem, Şövalye de zaten uzun süre çocuğun kendisinden olmadığını iddia etti. Allahtan onu ikna etmeyi başarabildim.

Bu bebeğin adına Planters dedim çünkü onun da ilk ultrason fotoğrafı yer fıstığına benziyordu. Planters biraz erkeksi bir isim sanki. Oysa cinsiyetini de bilmiyoruz henüz. Kız ya da erkek, ben ona Planters dedim bir kere. Geçen hafta bacaklarını kapattı, bize cinsiyetini göstermedi. Elde bir çocuk var, ikincisi değişik cinsten olsun kafası yüzünden ikinci çocuğun cinsiyeti konusu sanki daha bir önem kazanıyor. Meraktan ölen arkadaşlarım bir daha doktora gitmemi tavsiye etse de sonuca etkisi olmayacağı için bu konuda adım atmıyorum. Kız ya da erkek, bilsem de şu dakikadan sonra sonucu değiştirmeyecek.

Her cinsiyetin de artısı eksisi var ve genelleyerek konuşuyorum elbette: Kız olsa değişiklik olur. İdeal ‘bir kızlı, bir oğlanlı’ aile olunur. Kızlar daha uslu oluyorlar. Belki böylece restorana, gezmeye falan gittiğimizde totomuz sandalye görebilir. Her dakika cankurtaranlık yapmak zorunda kalmayız. Kızlara giydirecek daha çok cici şey var. Saçlarını uzatır, bukleleri güzel güzel tarar, toplarız. Kızlar daha çalışkan da oluyor. Ders çalıştırmak için önden sakinleştirici vermek gerekmeyebilir.

Yaşlandığımda da kızım benle daha çok ilgilenir. Beraber alışverişlere ve tatillere çıkabiliriz. Kızlar dilbaz da olur. Saatlerce çene çalabiliriz. Bir ilişkimiz olabilir yani. Şövalye’nin ve etrafımda gördüğüm çoğu erkeğin annesiyle diyalogu süper kısa. Ben ofisteki çaycıyla bile daha uzun sohbet ediyorum. Annemle kavgalarımız sokaklara bile taşsa üç beş güne unutup yeniden vıdı vıdı başlıyoruz. Haftada en az birkaç saat telefondayızdır onunla.

Ama kızlar samimi ve sakin de olsa psikolojileri daha zor. İnatları ve içten içe insanı kurutma potansiyelleri yüksek. Ben de zaten pek kadın kadın bir tip değilim, neyimle rol model olurum ona? Benden çıksa çıksa hırtı pırtı, takıntılı bir kız çıkar. Ben bile içimden hala keşke prenses olsaydım, bütün gün sporda, kuaförde olsaydım, zengin koca bulup çalışmasaydım falan diyorum. Bu iç sesimi kısıp kızıma ‘oku, meslek sahibi ol, kendi ayaklarının üstünde dur ama arada bir aile de kur’ falan demem icap edecek. Bir sürü kendi içinde çelişkiler yumağı.

Hem dünya hala erkeklerin dünyası. Kadın olmak zor. Hamilelik bile zor işte. Her köşe başında kusmaktan helak oldum haftalardır. Doğurmak zor. Anne olmak zor. Anneyken çalışmak, çalışırken bakımlı da olmak, camdan tavanları kırmaya çalışmak, ne kadar çok yardımcın da olsa arada evini de çekip çevirmek zor. Erkeklerin dertleri daha az. Sadece evlerini geçindirecek para kazanmaları beklentileri karşılamaya yetiyor. Kimse bana erkeklerin de zengin ve güçlü olmaları gerektiği baskısından bahsetmesin. Zengin ve güçlü olmayıversin. Bugün işçi/memur maaşlı erkek bile kendi küçük ortamında kral. Kadın ise bin parçaya bölünmüş. Her parçada da devamlı toplum baskısıyla yarış ve endişeler halinde. Erkek olursa belki aynı cinsten olan iki kardeş birbirleriyle daha çok oynarlar, ilerde daha kanka olabilirler.

Sanırım kız olursa kendi adıma, oğlan olursa onun adına sevineceğim. Her türlü sevineceğim. Galiba işte yüzden çok merak etmiyorum Planters’ın cinsiyetini.

5 yorum:

gezicini dedi ki...

ne güzel bir haber! hayırlı olsun.
gorki

Adsız dedi ki...

Prenses olmak istermis. Nasil yalan. Tanimasam seni inanacagim. Yeme bizi Hafiye. Yazayim sana kafiye. DAK

Yesim Arpat dedi ki...

Prenses olmak istiyorum, aa. Olamıyorum, bünyem müsait değil, o ayrı, ama istiyorum. Sen benim rüyalarımı mı okudun DAK?

Adsız dedi ki...

Gel bize, bir haftasonu seni prensesleyelim o zaman. Naz yap. Yerinden kalkma. Mizildan. Suslen. Ruyalarini gerceklestir! Dak

Ilk dedi ki...

Tebrikler :) Kiz da olsa, erkek de olsa daha sakin bir bebe olsun. Uykusuzluk, istahsizlik derdi olmasin. Huzurla buyusun :)