Çarşamba, Kasım 14, 2012

Ortalama Türkler

Doğum iznine çıktım. Her an bekliyoruz artık Planters’ı. Evde ya ofise bağlanmış, çalışıyor oluyorum ya da Mad Men’I izliyorum. Tam da izne çıkmışken ve üstelik doğuma kadarki iki-üç haftalık geniş zamanlarda takılmayı umut ettiğim Düella ise uzaklarda, egzotik bir yerde tatile gitti. O döndüğünde muhtemelen doğurmuş olacağım ve zaten geniş zaman diye bir şey kalmayacak.

İzne çıkmadan evvel Şövalye’nin iş yaptıkları bir Sırp adam karısıyla Istanbul’a gelmişti. Kendi işi olan, senelerce Avrupa’nın çeşitli yerlerinde yaşamış bir adamdı. Eşlerle beraber yemeğe çıktık bir akşam. İlk kez Istanbul’a geliyorlardı ve Istanbul’un büyüklüğüne, kalabalıklığına ve geceyarısı bile sıkışan trafiğine çok şaşırmışlardı. Adam çok gezmiş görmüş ama bir yandan da istatistiki bilgilerle kendince ülkeler arasında kıyaslar yapıyordu. Adam eğitimden girdi, gelirden çıktı. Bizim eğitimimiz ve gelirimize dair bilgiler edinmeye ve ülkenin ortalamasına göre nerede durduğumuzu anlamaya çalışıyordu.

Biz dedik ki biz yabancı liselerde okuduk, sınavlarda ilk yüze girdik, şöyle şöyle bir üniversiteyi bitirdik, yurtdışında yaşadık. Gelir sorusuna da tabii direk cevap vermek güç. Adam da hassasiyeti bildiğinden yeni işe başlamış bir öğretmen ne kazanıyor’u sorduktan sonra siz gelir anlamında ortalamanın neresindesiniz, dedi. Şövalye de ortalamayız, dedi. Ben de bozmadım.

Türkiye’nin kişi başı milli geliri senede 14 bin dolar brüttü diye biliyorum ben. E, çocuk bakıcımıza o kadar ödüyoruz zaten. Yani şimdi aman da ne çok kazanıyoruz, diyemem. Amacım o da değil, konuları çarptırmayı seven okurlarım. Ama ortalama değiliz işte. Mütevazi yaşıyor olabiliriz ama ortalama bayağı bir yerlerde süründüğünden ortalamadan bayağı daha yukardayız. Adamcağız kafasında neler kurdu bilemiyorum artık. O kadar bilimsel ve analitik bir kafası vardı ki heralde dediğimizi kabul ettiyse Türkiye yeni Amerika, İsviçre falan olmuştur kafasında.

Düella’ya bu durumu anlattım. O da “Tabii ki ortalamayız” dedi. “Taksiciler bile bizden zengin”. Bunu duyan JJ de anlam veremedi. Fiyatları arşa dayanmış gıcır dairesinde oturan ve ertesi gün 15 saat uçacağı egzotik tatiline çıkmak üzere olan arkadaşının nasıl bir ortalama olduğunu sorguladı.

Ama JJ’in gözden kaçırdığı şeyler vardı. Düella’nın da Şövalye’nin de standartları çok yüksekti. Düella kendine ev bakarken Büyükhanlı Sitesi’ni ‘mütevazi’ bulmuş, Eyüp’te naïf bir haftasonu gezintisinde karşılaştığı piknikçi kalabalığın mangallarında tavuk kanatlarından başka bir şey olmamasını kanatların çok popüler olmasına bağlamıştı.

1 yorum:

Ogrenen Anne dedi ki...

Hafiye öncelikle son 3 haftanın keyfini çıkartmanı dilerim :) Kolay gelsin. Ben daha başındayım bu serüvenin.
"Ortalama Türk" olayına gelince, ben ortalama olmayı maaşla sınırlamamak gerektiğini düşünüyorum çünkü bazı mavi yakaların beyaz yakadan fazla kazandığı doğru fakat yaşam kalitesine baktığımızda bu tabaka yine de altta kalıyor. Buna göre, mesela eğitim seviyesi, yabancı dil/ diğer kültürde yaşamı bilme, istediği işi yapıyor olma, tatile gitme seçeneği, boş zamanlarda hobi sahibi olma gibi seçenekler de sosyal toplumdaki yeri belirliyor. Bence ortayı üstten ayıran da birkaç belirleyici var, mesela yüksek sayıda işçi çalıştırma ve sorumluluk sahibi olma bunlardan ilk aklıma gelenler. Yani beyaz yakaysan ve çocuğa bakıcın varsa, orta sınıf için bu bir lüks değil gereklilik aslında..