Perşembe, Aralık 13, 2012

İkinci Doğum

İkinci doğumlar kolay olur derlerdi. Kolay olmuş olabilir ama çektiğim acıları kıyaslayınca bu seferki çok daha zordu. Belki de çok daha kolay geçeceğini beklediğim için psikolojik olarak hazır değildim ama yoo, yoo. Doğum olayı manyak bir şey. Hele de anestezi almıyorsanız.

1 Aralık sabaha karşı 5 gibi nişanla beraber sancılarım başladı ama çok hafifti. 8’e kadar evde bekledim. Hala çok hafifti. İkinci doğumunda az biraz sancıyla açılıverip epidural almaya fırsat bulamayan arkadaşımın hikayesi yüzünden yine de hastaneye gittik. NST’ye bağladıkları anda sancılar da iyice azaldı. Kesin bizi eve yollarlar diyordum ki 5 cm açılmışım bile. Epiduralinizi takalım, dediler. Jelibon’da 5 cm açılıncaya ve epiduralimi alıncaya kadar 12 saat acı çektiğim için bu sefer ne kadar kolay oldu bu iş diye göbek atıyordum.

Epidurali verdiler ama yalan bir şeydi. Sancıları yine de hissediyordum. Test dozu bu dediler. Doktorunuz söyleyince tam dozu vereceğiz. Doktorum da bekleyin ki gelsin. Yok muayenede, yok yemekte, yok size daha erken derken geldi ve bana epidural için gecikmiş olabileceğimizi söyledi!!!

Sırf epidurali kaçırmamak için hastaneye erken gelip hastanede yata yata epidurali kaçırmak ne demekti? Doktorun yakasına yapıştım. EPİDURAL İSTİYORUMMM, diye haykırdım. O da yaptı güya bir şey ama ya beni kandırdı ya da anestezim tutmadı. Her ne olduysa oldu ben bağıra çağıra, tüm hastaneyi inlete inlete doğuma gittim.

Epiduralim var sanıyordum. Yoktu. Ikınırken sancılar gidermişti. O da yoktu. Sancıdan ıkınamıyordum bile. Ikınmak istiyordum ama acıdan yapamıyordum.

Bebek küçük demişlerdi. 4 kiloluk çocuk doğurmuş bir kadın olarak bu ufaklığı fırlatıp çıkaracaktım. Ama takıldı. Orada takıldı. Omzu takıldı. Çıkarın, çıkarın, diye bağırıyordum. Bir şekilde çıktığında bebeğin 4150 gram olduğunu öğrendik. Bütün bu süreç aslında yarım saat sürmüştü ama insan acı çekince yarım saat yarım asır gibi geliyordu.

Bebek doğduğunda sağlıklı olacağına dair inancım yoktu ama çok şükür iyiydi. O dakikadan sonra rahatlama geleceğine bilakis acıyı daha da çok hissediyordum. Bir dünya iğne yaptılar ama bana mısın demedi. Kesilip dikildiğimi, bütün dikişleri tek tek hissettim. Doğumhaneden çıktığımda sanki savaştan çıkmış gibiydim ve haftalarca hasta yatacağımı, bir daha hiç iyileşemeyeceğimi sanıyordum. Öyle olmadı tabii. Totom acısa da hemen ayağa kalkabildim. Ertesi gün hava o kadar güzeldi ki yürüyüş bile yapmak istedim. Hatta faturamızda hata yapan hastane muhasebesiyle kavga edemeyip milyarlık fazlalığı ödemeye yeltenen Şövalye’yi ekarte edip kavgaya bile gittim. Işi hallettim. Hey Allahım dedim, Şövalye’ye. Ölü halim bile senden daha çok iş bitiriyor.