Perşembe, Ekim 23, 2008

Turaç Kuşu

Geçen yıl bir ekolojistle beraber arazi gezmişliğim oldu. Yurtdışında bir projedeydik. Arazideki ve çevresindeki doğal ortamı gözleyip projeyle beraber ortamın ekolojik dengesinde bir bozulma olmayacağına dair bir onay vermesi gerekiyordu. Normalde Türklerin işi olmaz böyle dertlerle ama işte parayı Avrupalı bankalardan alacaktık. Ekolojik denetim onların kredi verme çarklarının bir dişlisiydi. Mecburen onların dediği oluyordu.

Akşam olmuştu. Yemekteydik. Egzantrik bir İngilizdi ekolojistimiz. İşine aşık bir tip olsa gerek. Tatilinde dahi bizzat gözlemek üzere gittiği uzak ülkelerdeki kuşlardan, böceklerden, ağaçlardan falan bahsetti durdu. Sonra konu bana geldi. Memleket nire muhabbeti. Türkiye olduğunu biliyor da bölgesini, vilayetini soruyor. Adam dünya coğrafyasına hakim bir tip. Adana-Mersin diyince bön bakmaz, belli. Adana-Mersin, diyorum. Sinirli kahkasının ardından tıkanma öksürüğü başladığında ağzındaki lokmasını tükürme kıvamına geliyor. Utanmasam kalkıp ‘helal, helal’ diye sırtına vurucam.

Düzeldikten sonra psikozunun sebebini anlatmaya başladı. 1975’te Tarsus’taki Berdan Barajı’nın inşaatı esnasında oralardaymış. Arazi denetimine çıkarken yanına civarı iyi bilen bir köylüyü vermişler. Önce inşaatın bilmem kaç kilometre çapını arabayla, sonra da bu dairenin içinde yaya dolaşmışlar. Tarlalarda bayırlarda yürürlerken bir kuş görmüş bizim ekolojist. Francolinus francolinus. Turaç kuşu yani. Sülüngillerden, İçel’e has bir kuş. Nesli tükenmekte olan nadide kuşlardan.

Turaç kuşunu ilk kez gördüğü için de çok heyecanlanmış. Yol arkadaşı köylüye göstermiş sevinçle. Bak bak, francolinus, diye. İngilizce bilmeyen köylü, neşe içinde kuşa işaret eden ekolojiste jest olsun diye belindeki silahı çıkarıp kuşa ateş ederek düşürmüş. Avladığı hayvancağızı da gururla getirip ekolojiste vermiş. Bizimki kahırdan mahfolmuş. Köylü bu işten hiiiç bir şey anlamamış.

Hikayeyi hatırladıkça hala içim sızlar. Sızıntıdan çıkar, algıların farkı, bilincin seviyesine dair düşüncelere gark olurum. Yazık, derim.

4 yorum:

Adsız dedi ki...

Benim dunurler ve koca da oyle. Bu Avrupali milleti boyle galiba. Aaa bilmemne kusu diye heyeceanlanmalar yasiyorlar. Cicek, bocek, her yuruyus ayri bir macera onlara. Bir de bana soruyorlar, bu ne bitkisi? "Diken". "Adi ne?" "Diken iste, ne bileyim." "Fotografini cekecegim, ne kadar guzel." Fesuphanallah. Vallahi, butun kucuk kuslar bana ayni gorunuyor. Bazilarinin kirmizi, mavi tuyleri falan var; ama aradaki farklari goremiyorum.Utanip, dalgaya vuruyorum. Dak

Serendipity dedi ki...

Bir dayanışma isteği:

Sayın Digiturk yetkilisi,
Ben bir Digitürk Spor paketi ve Blogspot üyesiyim.

Blogger.com ve Blogspot.com'un erişime kapatılması kararının sizin açtığınız bir dava sonucunda alındığını öğrenmiş bulunuyorum. Sakıncalı içeriğin yayından kaldırılmasını talep etmek yerine, Türkiye'den binlerce kişinin internet günlüğünü barındıran Blogger.com ve Blogspot.com'a erişimin engellenmesini talep etmeniz, etmediyseniz bile bu kararı memnuniyetle karşılamanız kabul edilemez bir davranıştır. İletişim sektöründe faaliyet gösteren sizinki gibi bir kurumun sansür konusunda daha duyarlı davranması beklenirdi. Bildiğiniz gibi bugün blogger ve blogspot sitelerini kapattırmakta faydalandığınız yasa, gelecekte size karşı da kullanılabilir. Blogger ve Blogspot'un kapatılmasında oynadığınız rol yüzünden kurumunuzu kınıyor ve bu yasağın kaldırılması için gerekeni yapacağınızı ümit ediyorum.

Aksi taktirde Digitürk üyeliğimi iptal edeceğimi bildirir, dikkatlerinize sunarım.

Saygılarımla
Ahmet Orhan
www.alkarakartal.blogspot.com
www.cinaynasi.blogspot.com

Ali dedi ki...

cok trajikomik bir hikaye. bunun benzeri seyleri o kadar cok gorduk ki. koyluyu de suclamamak lazim adam nerden bilsin. bilincsizlik, farkli deger yargilari, cagdas bir vizyona sahip olamamak gibi seyler bunun sebebi. ah benim yalniz ve guzel ulkem!

kredi kartı borcu dedi ki...

Bu adresten kredi kartı borcunuzu ogrenebilirsiniz.