Perşembe, Mart 31, 2011

Cins(i) Düşünceler

Cinsiyet ayrımcılığım olduğundan değil ama Jelibon’un erkek olduğuna çok memnunum. Hamile kalmadan evvel bir erkek çocukla ne yapacağımı bilemediğimden ve de mağazalardaki kız çocuğu kıyafetlerinin şirinliğine ve çeşit çokluğuna hasta olduğumdan hep kızım olsun istemiştim.

Biz iki kız kardeştik hem. Annem kız kardeşleriyle aynı zamanda da en yakın arkadaştı. İşkolikliği yüzünden evde az vakit geçiren bir babadan başka erkek olmazdı evde. Haliyle bol östrojen ortamından gelmeyim. Kadınlı ortam aşinalığımın kolaylığıydı kız çocuk istemem. Bir de annemle itiş kakışı bol da olsa dayanışmalı bir anne-kız ilişkimiz var. Etrafımdaki erkeklerin ise anneleriyle ilişkileri de hep uçlardaydı. Ya anneler hastalık derecesinde dominant ya da ana-oğul iletişimi haftada bir kuru telefon konuşmasıyla telaffuz edilen ‘nasılsın, iyi misin?’den ibaretti. Ben emekli olunca yetişkin kızımla buluşup sohbetler edip sevgililerini, kocasını falan çekiştirmek, onunla alışverişlere ve tatillere çıkmak hayallerindeydim. Erkek çocuklar –genellikle- böyle yapmıyorlar.

Tabii ki evladını kız, erkek fark etmeden sever herkes. Jelibon kız olsaydı da onu en az şimdiki kadar severdim ama artık hayatını bir kızdan daha rahat geçireceğini zannettiğim için erkek olduğuna onun adına seviniyorum. Biraz tuhaf ama bütün bunların farkına yeni varıyorum.

Aslında hep erkek doğmuş olmayı dilerdim ama bu isteğim, önceleri aile ve toplum baskısından uzak rahat rahat gezip tozmak, yine onlar tarafından evlendirilip barklandırılmak baskısından en azından bir 5-10 sene daha uzak durmak istediğimdendi.

Sonraları çifte çubuğa dayalı aile işini devam ettirmekte ya da kurumsal kariyerde tepe noktalarda hep erkeklerin bir el üstünlüğünün olduğunu ve bu hak edilmemiş ama bahşedilmiş üstünlüğün es geçilmesi için erkeklerden çok daha donanımlı olmak için feci uğraşlar vermek gerektiğini görmemdendi. Ne çok haksızlık sandığım bu şeyler, anne olmanın icap ettirdiği daha tipik kadın rollerini gerektirdiğinden beri anlıyorum ki aslında bunlar hiçbir şeymiş. Anne kadın olduğum için beni daha ne zorluklar beklermiş.

Bir daha anne olursam ve bebeğim yine erkek olursa yine hayatı boyunca yaşayacağı -bir kıza göre- nispi kolaylıklar adına sevinirdim. Kızım olursa da hayatını kolaylaştırmak için elimden geleni yapardım. Ama işte kızın hayatını kolaylaştırmak için yapılması gerekenler var ama erkeğin hayatı eğitim ve ekonomik seviyesinden de bağımsız daha kolay.

Bir kere doğurmuyorlar. Kendilerine biçilen görevler sadece çalışıp para kazanmalarından ibaret. Bu kadar. Sadece ev geçindirecek kadar. Bu devirde öyle savaşmak da kalmadı, yollarda telef olmak da. Bin yıl önceki dertleri ile bugünkünün alakası yok. Oysa kadın her devirde suçluluk ve endişe hissinin ve gündelik işlerin tam orta yerinde. Üstüne üstlük gittikçe artan bir kısmı evi de geçindiriyor. Ev de geçinidiren kısmı üstelik işe gittiği için daha suçlu. Evde otursa kısıtlanan hareket alanıyla sıkıntılı. Birini tercih etme hali, her türlü bir vazgeçiş ve kabulleniş sürecinden geçiyor. Hayatı ha bire değişip duruyor. Erkeğe hiç bir şey olmuyor. Mesaiye kalsa, seyahat etse, gezse tozsa da hiç suçluluk ve endişe duymuyor.

Eşcinselleri ‘üçüncü cinsiyet’ diye asla tanımlamam. Bu yüzden aklıma gelmedi elbette ama yine yukarda anlattıklarıma benzer durumlara sebep olduğu için evladımın ‘gay’ olmasını da istemem. Gay olsun olmasın, onu her türlü severim ve bu halini bir gizlilik, saklılık ya da utanç konusu yapmam. Her türlü onunla gurur duyarım ama gay olduğu için değil, hayatı zorlaşır diye bunu arzu etmem. En azından dünyanın hala büyük bir kısmında kendi gibi olmakta zorlanabileceğini bildiğim bu devirde bunu istemem. Fakat gaylerin bile en azından dönemler devirler geçtikçe hayatı kolaylaşıyor, daha da kolaylaşacak ve gaylikleri saçı kara, gözü yeşil gibi sıradan bir bilgiden ibaret olacak, biliyorum. Hatta içlerinde kadın gibi olmayı tercih edenler belki de ilerde kadınlığın bütün hoş yanlarını alıp biyolojik olarak erkekliğin konforunu yaşayacak. Fakat kadının hayatının kolaylaşabileceğine dair umudum pek yok. Bu mantıkta en kısa çöpü de tersine, erkek hisseden kadınlar çekecektir heralde.

Not 1:
Yazımda bahsettiğim herşey genellemeler üzerine kuruludur. İstisnalar vardır elbette. Süper kadınlar, feminist adamlar, anneleriyle mükemmel ilişkisi olan erkek çocuklar vardır. Hayatı benimkinden çok çok çok daha zor kadınlar da var ve benimki onlara nazaran gül bahçesi, onu da biliyorum.

Not 2:
'Evladım sağlıklı olsun da gerisi mühim değil' lafı basmakalıplaştıysa da hakkaten doğrudur ve katılıyorum. Ben, temel ihtiyaçları karşılanabilen sağlıklı bir ailem olduğu için (çok şükür ve maaşallah) artık kavramlar ve konseptler ve insanlığın halleri üzerine kafa yoruyorum. Temelimiz sarsılırsa (Allah korusun) fokusumun kaymışlığından sanılıp 'oh olsun' olmasın lütfen. Yoksa biz de yiyip içip dua edip seviyoruz elbette.

2 yorum:

melontheroad dedi ki...

Ha ha Notlara çok güldüm
ben ilk 40 gün her gece iyi ki erkek doğurmuşum diye dua ediyordum be sen ne diyorsun...

Adsız dedi ki...

Ben su parktaki beyaz Turk ile konusmani yazmani bekliyorum.

Benim gordugum kadariyla insanlar kizi olursa, oh iyi ki kizim olmus, erkek olursa, oh iyi ki erkek olmus diyorlar. Ikisine de bulacak yeterli sebep var nasil olsa. Saglikli olan da bu bence. "Allah'im neden kizim olmadi, ben ona pembe pembe elbiseler giydirecektim" diye aglayan manyaklardan olmak var bir de.

Dak