Çarşamba, Ağustos 03, 2011

Kaynayan Kurtlar

Bir yere gittiğimizde gözüm hep başkalarının bebeklerinde. Milletinki pusetinde oturuyor bütün gün. İki tane oyuncakla takılıyor. Üstelik bu kadarcık aktivite ile çocuklarının hareketli olduğunu iddia ediyorlar.

Oysa Jelibon hareketliden de öte, kuduruk bir oğlan oldu çıktı. Bir saniye yerinde durmuyor. 9 aylıkken, daha akıl yokken yürüdüğü yetmediği gibi hala akıl yokken, 11. ayında da merdiven tırmanmaya başladı. Hatta merdivenler onun en büyük obsesyonu artık. Bu da yetmedi, özellikle önü açık asfalt yol buldu mu uzun soluklu koşuyor da. Kondüsyonu şahane ama yurdumun girintili çıkıntılı asfaltlarında sık sık düşüyor. Dizleri kan içinde kalıyor. Bir dur, bir ağla, di mi? Yok, kalkıp koşmaya devam ediyor.

Artık bebeklerde hiperaktivite var mıdır, diye gugıllamaya başladım. Yokmuş. Bebekler zaten doğaları gereği hareketli olurlarmış. Benim kendimi bunun ‘normal’ olduğuna ikna etmem gerekiyor yani. Baktıkları bebeklere öksürük şurubu verip sakinleştiren bakıcıları anlamaya başladım.

Jelibon, Baby TV’yi bari beş dakika kadar seyredebiliyor. Bu yüzden bir mola istediğimde koyuyorum adamı televizyonun önüne. Bir nefes olsun almak için. Çocuklarınıza TV seyrettirmeyin diyenlerin çocuğu yok kesin.

Hareketliliği bir yana, istediği olmadığında da ciyak ciyak bağırıyor Jelibon. Ben bir höt diyorum, ağlıyor. Sonra susuyor. Ama babası. Ah, o babası. O oldu mu bağırması, ağlaması asla bitmiyor. Çünkü babası eninde sonunda ne istiyorsa yapıyor.

Şövalye, diyorum. Yapma. Şımartma.
Ama çok seviyormuş Şövalye. Dayanamıyormuş. Öyle dudaklarını büzüp titretip gözyaşlarını akıttığında içi kıyılıyormuş.
Ben bütün bu ‘vicdansız’ duruşumla aslında çocuğumu sevmiyormuşum.

Tabii Jelibon babasında işe yaradığını çok iyi bildiği titrek dudaklar eşliğinde gözyaşlarını sıklıkla akıtıyor. Bana da aynından yapıyor ama işe yaraması umuduyla o kadar uzatıyor ki artık yirmi yedinci kez üstü üste babaanne yazlığının yola çıkan bahçe merdivenlerine tırmanmasına izin vermediğim için on beş dakika katıla katıla ağladığında, ‘yeter, Jelibon yeter’, diyip çaaat diye eline vurdum bir tane.

İlk dayağını yedi bizimki. Ben de zamanında şiddete maruz kalmış herkes gibi şiddet uygulamaya başladım. 11 ay sürdü kendimi tutmam.

Ama Jelibon bunu da bir oyun sandı ve şimdilerde bana koşturup vurmam için elini uzatıp duruyor.

PS. 'Maaşallah' diyin tabii. Herkes öyle diyor Jelibon'a. Bence de hareket edebilmesi ne güzel ama bu kudurukluk seviyesindeki aktiviteye neden 'maaşallah' dendiğini inanın ben de anlamıyorum.

3 yorum:

Gozde dedi ki...

Aman kıça iki şaplak, ele 2 şaplak şiddet diil şekerim. Kıçına şaplak yememiş insandan adam olmaz :)

Esin B. dedi ki...

Ben de şiddet yanlısı değil bilirdim kendimi. Ta ki gözümün nuru yeğenim beni delirtip senin misal dayanamayıp eline bir şaplak indirene kadar. Çocuk mu daha çok şaşırdıydı ben mi emin değilim. Ama bana bir acıklı bakış fırlattıydı ki üzerinden iki sene geçti hala unutmam. Bakalım bu suçluluk duygusuyla benimkine şaplatmam ne kadar sürecek.
Bu arada...
Yaşasın Baby TV!

selen catili dedi ki...

Bodrum ve bu yazilari ben yazmisim gibi, cok acaip! Benimki 16 ama cok benziyor durumlar, tepkiler vs