Salı, Ekim 25, 2011

Behzat Ç'nin Filmi

Medyada yönetici kankalar sağ olsun, Behzat Ç’nin sinema filmi, Seni Kalbime Gömdüm’ün galasına gittim dün. Daha önce hiç galaya gitmemiştim. Türk işi milyon tane organizasyon problemi yaşadık ama olsun. Hayalet, Akbaba ve Harun’la janti pozlar çektirdim mi? Çektirdim. Bu bana yetti de arttı.

Behzat’a ulaşmak çok zordu. Bin gazeteci ve kameranın arkasında ona ulaşması çok dertliydi. Zaten ben en çok sevdiğim karakterlerle kareleri kapmıştım. Gerisine kasmadım. Hayalet ve Akbaba gerçekte de süper şeker tiplerdi. Harun ve Cevat ise ukalalardı. Cevat o kadar ukalaydı ki kendisiyle resim çektirmekten bile vazgeçtim. Halbuki kendisine acımayla karışık hisler besliyordum. Bundan sonra hiç acımam.

Filmden pek etkilenmedim açıkçası. Dizide filmden daha iyi bölümler seyretmiştim. Filme biraz daha çok para harcamışlar sadece. Bir araba parçalamışlar. Olay yerinin yeni amiri olaraktan Cansu Dere’yi falan oynatmışlar. Behzat’ı homme-fatal adam yapmaya çalışıp Cansu’yu ondan hoşlanır hale getirmişler. Olmamış ama. Yani ne Cansu polise benziyor ne de Behzat böyle kadınların uğruna kendini parçaladığı bir tip olabilir. Zorlamaya gerek yok.

Filmde dizinin dayattığı kısıtlamalardan kurtulunmuş. Behzat böylece devamlı rahat rahat sigara içiyor. Ofiste zulasından votkalarını çıkarıyor. Daha çok küfür ediliyor. Behzat daha kafayı yiyik bir tip olmuş. Ölmüş kızı Berna’ya dair halüsinasyonları daha sık görüyor. Evinde aslında var olmayan bir tavşanı besliyor.

Filmi diziyi sevdiğim için mutlu mesut seyrettim ama açıkçası bu filmin amacını anlayamadım. Anlayabildiğim kadarı ise çok ticariydi . Televizyondan alamadıkları parayı filmden toplamaya çalışmışlar. Böylece diziyi hiç izlememiş olanlar da filmi izleyebilir kılınarak yeni dizi seyircisi yaratılmış olur. Diziyi inadına beleş mecra internetten takip eden ciddi fan kitlesinden bari üç beş kuruş para da toplanabilir. Dizinin ikinci sezonunun başlangıcı filmin gişesi için iyice uzatıldı. Bu durumda diziyi çok özleyen fanları filme illa gidecektir.

Filmin ticari olmasından yana hiçbir şikayetim yok. Liboşum ben. Şu hayatta neredeyse her şey ticari olmalıdır zaten ama daha adil ticaret adına, bari diziden daha değişik, daha görsel şenlikli, festival tadında bir şey olsaydı. Mesela Sex and the City’nin de filmleri çekildi ama film çekildiğinde dizi biteli kaç yıl olmuştu. Millette karakterlerin hayatlarında neler olduğuna dair bir merak oluşmuştu. Dizi karakterlerinin günümüzdeki halleri ele alınarak bir merak giderilmiş oldu. Behzat ise henüz sonlanmamış, iki sezon arasında kalmış bir dizi. Millet daha ilk sezon finalinde pikte bırakılmış merakını giderememişken bu film dizi izleyicisinin merakını gidermediğinden sadece diziyi izlememiş, dolayısıyla merakı da olmayan sinema izleyicisine anlamlı gelmiştir heralde.

Sex and the City'de, metropolitan kızlarımızın giydikleri, gezdikleri hep fenomendi. Filmde modanın, tasarımın, alemin doruklarına çıkıldı. Baktılar ticari başarı akıyor. İkinci filmde Abu Dhabi’ya gidildi. Değişik egzotik ortamlar sunuldu. Beğendik, beğenmedik, o ayrı ama dizisinden değişikti işte. Dizinin iki bölüm uzantısı olsa evinden kalkıp sinemaya gitmiş, kızları görmek için bir çabaya girmiş insanlara haksızlık olacaktı. Yapımcısı, yönetmeni, oyuncusu, tüm ekibi halihazırda süper bir lezzeti hali hazırda dizide sunarak seyircilerini şımartmışlardı belki. Ama şımardı işte seyirci. Sinemada ya daha değişik ya da aynı lezzetin daha grand halini ister. Yoksa kırdığın hayalle kalırsın. Dizi bitmeden devam filmlerini de çekemezsin.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Ben diziden çok önce iki romanı da okumuş biri olarak diziyi de, filmi de çok beğendiğimi söylemek istiyorum. Behzat Ç.yi çeken ekipte birkaç arkadaşım var. Düşündüğünüz kadar ticaret kafasıyla çalışmıyorlar. Gerçekten amatör ruhlu ve iyiniyetli insanlar. Kitabı okumayanlar filmi biraz özensiz ya da ticari bulmuş olabilir ama bence tek sorun kitaba uymaya çalışırlarken kurgunun aksamış olması. Okuyanlar bilir, romanlar da dizi ve film gibi dağınıktır biraz.
Ama Cansu Dere konusunda haklısınız. Zoraki ve inandırıcılıktan uzak. Bununla beraber Red Kit ve arkadaşları tek kelimeyle muhteşem olmuş, keşke karakterleri biraz daha işleselermiş diyorum. Kitabı okumayanlar red kitin pembonun gorbaçovun buruk hikayesini tam olarak anlamıyor olabilir çünkü yeterince veri yok, ama filmi uzatmamak için bir yerlerden kırpmaları gerekiyormuş...
Dizi bitmeden filmin çekilmez diye bir kural da yok Sevgili Hafiye; yurt dışında dizi sonrası çekilen uzun metrajlar daha çok reytingler yüzünden iptal edildikleri içindir. Planlandan çok önce apar topar bir final çekildiğinden pek çok konu havada kalır, derleyip toplamak ve ticari anlamda son kez ekmek yemek için bir film çekerler...
House MD ile Behzat Ç.nin karşılaştırılması meselesine gelince, bildiğim kadarıyla yapımcılar bu karşılaştırmadan hoşlanıyorlar, neden hoşlanmasınlar, benzettikleri dizi dünyanın en başarılı çalışmalarından biri ama Emrah Serbes'in kitabı yazarken, öyle bir karakter yazayım ki aynı House olsun diye düşündüğünü sanmıyorum. Dediğiniz gibi herhangi bir polisiye House'a ne kadar benzetilebilirse Behzat da o kadar benzetilebilir. Evet behzat da house da antikahraman, ikisi de acılı ama bence aralarındaki en temel karşıtlık gregory house'un ve behzat'ın etik ve ahlaki perspektifleri. House, hemen herkese bencil ve acımasızca yaklaşırken Behzat sadece kötülere karşı kötüdür. House, kendi halindeki sıradan insanlardan irrite olup onlara kasten saldırırken, Behzat tam tersine garibanı korur kollar. House, snop bir kolleksiyoncudur acı çeken ruhunu oyalamak için çözülmesi zor ilginç insanlar vakalar peşindedir, ortalama olan herşeyden nefret eder. Oysa behzat kendisine gelen cinayetler karşısında edilgendir, seçme hakkı yoktur, olayların karmaşıklığı altında ezilir, zaten bozuk olan psikolojisi iyice dağılır...