Pazartesi, Kasım 20, 2006

Aman AMMAN - 2

Gecenin ikisinde karşıladı Ala. Otele götürdü. Sürünmekten konuşamadığımdan yavaş git, diyemedim. Abi bir kelime İngilizce bilmiyormuş zaten. Birinden zar zor fısıltılı bir "şuvey şuvey" çıktı. Ala dinlemedi. Sonraki günler sabah 6, öglen 1, akşam 7, gece 1 falan da dinlemedi. Birbirinden farklı programlara sahip onlarcasının kahraman şoförü oldu.

Her şoför Ala gibi olmadığı gibi Ala da her dakika bize ait değildi. Daha önemli konukların daha acil ulaşımları söz konusu olduğunda mesela. Bir akşam alışveriş merkezine gidesimiz geldi. Şoför taksimetreyi açmadı. Önceki akşam açık taksimetreyle aynı rota 17 dinar tutmuş Bora'ya. Daha fazlasını vermeyiz, dedik. Bir dil sıkıntısı yaşanırsa atarız parayı gideriz, dedik. Tamam. Plan bu. Alışveriş merkezine geldiğimizde sorduk, kaç para, diye. '5 dinar', dedi.

Asla kazık yemediğiyle övünen ve hatta bilakis çok fahiş fiyatlara sattığı mallarla medyamızca da tanınan Bora'ya, hah işte, el mi yaman, bey mi yaman? Dedik. Önceki akşam yediği 12 dinarlık kazıkla eğlendik.Bora cinnet.

Alışveriş merkezinde ekipten ayrılmak zorunda kaldım. Daha doğrusu ekip benden ayrıldı. Ömürleri şantiyelerde geçmiş erkeklerle gezmek biraz zor. Hiçbiri benle ayakkabıcı vitrinlerine uzun uzun yapışmak istemiyor. Onlar elektronik dükkanlarında Dubai ile karşılaştırmalı fiyat analizi yaparken ben 4. kahverengi ve fakat 9. çizmemi sardırıyor, toplam ayak giyecekleri adedimi böylece 128'e çıkarıyordum.

Ekip yeni pabuçları duyunca karılarından veryansın etmeye başladılar. Mesela Bora'nın karısı, benimkinden biraz daha büyük bir pazara hakimmiş. Annesinin ta balayında Hindistan'dan getirdiği yılanderisi parçaları bile ayakkabılatmayı başarmış Beyoğlu pasajlarında. Çok analitik ve titiz de bir insan anlaşılan. Hatun sen tut bütün ayakkabılarını kutulara yerleştir, kutuları numaralandır, hangi numaralı kutu nerede diye haritala. Kutulamadan önce de fotoğraflarını çek ve hangi ayakkabı hangi numaralı kutuda diye notlandırarak bir dosya haline getir. Efsane bir hatun. Hemen bir resmini görmek istedim. Vesikalıklar çıktı cüzdanından. Çok süründürmüş bizimkini. Evlenmek için Bora çok uğraşmış, uhuu, hikayeleri de efsane. Hatun gözümde ilahe mertebesine çıktı. Acilen tanışmamız lazım. Pansiyon'a layık bence.

Dönüşte bir taksi daha çevirdik. Taksimetre açık bu sefer. Otele vardığımızda fiyat 1.685 idi. Yani 1 nokta 685 dinar. (1 Ürdün Dinarı= 1.40 USD) Yani 2.5 dolar bile değil! Şimdi şöyle: Ürdün'de ondalık sayı hanesinde üç rakam kullanılıyor. Dünyanın –ayak bastığım- her yerinde ondalık hanedeki rakam adedi ikiyi geçmezdi. Noktadan-sonra-iki-rakam'a alışmış bünyeler taksimetrenin küçücük dijital ekranına sıkış tepiş zar zor sığan fontu bol bir 1.685'i 16.85 olarak algılamaya çok müsait. Hele de gidilen mesafe uzunsa 1.685 pek ucuz geliyor.

17 yerine 5 dinar ödediğimizin sevinci kursağımızda kaldı. O seferde hepimiz birden kazıklandığımız için Bora'ya yüklenmedik. Savunma mekanizmalarımıza tam gaz yüklenerek 'en azından hızlı bir öğrenme eğrimiz var,' dedik.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

su taksici milletinin dunyanin heryerinde ayni oldugunu dusunuyorum. Dublin'deyken hic unutmam, yaw biz burdan gecmedik mi daha once diye herife iki defa sordugumu hatirliyorum. Tabii "expense" yapacagim icin cok aldirmamistim ama kesin dolandirdi yani herif beni. TRde de trafik hikayesi: "abi Barbaros bulvari kapalidir, sahilden dolasalim mi?". Ulan sahil yolunun acik oldugu nerde gorulmus zirzavat! Neyse iste heryerde ayni bence bunlar...