Salı, Haziran 19, 2007

Gelin Kesesi

Dilocan’ın bekarlığı sona ermeye yüz tuttukça görüşme sıklığımız neredeyse hiçe düştü. İçime sıkıntılarıyla birlikte tabii. Ben aradım, o düğün hazırlıklarındaydı. O aradı, ben yurtdışındaydım. Görüşmeye görüşmeye unutucaz birbirimizi diye gene son bir çaba. Derken aniden çıkageldi kokoş kokoş. Tam onun tarzı. Çat kapı. Kaynanası seviyor olmalı. Tam da Düella ve Çıtır’ın üstüne geldi bir de. Hem de pizzamızı yerken. Cümbüş.

Yani Türk bir insan Ekim ayında ta Temmuz’daki düğününün tarihini koydu da dokuz ay boyunca her boş dakikasını nasıl bunun hazırlıklarına ayırdı, ben anlayamadım. Hayır, öyle yeni ev kuruyor falan da diller. Eniştenin hazır evi var. Oraya iki bavul daha götürecek hepi topu. ‘Düğün’ hazırlıkları, diyorum. ‘Evlilik’ değil.

Ne eksik kalmış? Duvak ve kese, diyor. Kese bakmaktan geliyormuş. Nişantaşı’nda 300 yuroymuş. Şu gelinlerin misafirleri öperken elinde dolaştırdığı, içine altınımızı attığımız bez torba yani. Üç yüz yuro. Biz dikelim sana, dedik. 200’e dikeriz. Bezden büzüp. Biri demiş ki Fatih’te bir Gelinlikçiler Çarşısı varmış. Orada ucuza bulabilirmiş. ‘Aferim Dilocan’, dedim. ‘En azından bir tarafın hala amele kaldı. Bu kokoşluk tüm bünyeni sarmamış henüz. Rahatladım yahu’ demem bitmemişti ki bize Fatih’e nasıl gidildiğini sordu. Ben zaten bilmem. Turist ben. Varsa yoksa iş, ev, Pansiyon, Boğaz. O kadar. Düella da Balat’ta Malat’ta entel nostaljiler yaparken geçmiş içinden. Oralardan başlangıçlı bir yol tarif etti.

Şu ekmek kaç para bilmeyenlerdeniz galiba, dedim. Ki doğrudur. Bilmem. Ekmek yemiyorum ki. Pasta yiyorum. Muzlu rulo olanından. Ya da bol kepekli, lifli dilimli poşet ekmeğinden alıyorum. Onun da fiyatını bilmiyorum. 1,5 yetele de olabülüüü 3,5 yetele de. Gerçekten hatırlamıyorum. Şımarık ve sahte dünyalı cadde kızı mıyız şimdi? Ama Allah var, Amerika’da hepsinin fiyatlarını biliyordum. Markasını da. Lif oralarını da, kalorilerini de. Burada hiçbirini bilmiyorum. Algılarım mı şaştı yoksa diye bir yokladım. Yok. Önceliklerim şaşmış. Artık öyle beş buçukta işten çıkıp sonsuz gibi gözüken akşamüstlerinde süpermarkette saatlerce alışverişle vakit harcayamıyorum. Yerine sonsuz muhabbet koymuşuz. Paso laklak. Konuşmasam da izlemesi çok eğlenceli. İstemesem de çıkı çıkıveriyor illa ki bir yerden.

Ertesi gün öğlen Dilocan mesaj attı. Duvak, toka ve keseyi toplam 100 yetele’ye Fatih’ten almış. Şiddetle de tavsiye etti.

4 yorum:

Adsız dedi ki...

kesinlikle onceliklerle ilgili bir konu bu! Ben de mesela ekmegin fiyatini bilmiyorum yemedigim icin, ama metro 2.75 CAD, hatta ten token birden alirsan 2.1 CAD'ye geliyor, onu biliyorum. Efendime soliim, lunch alicakken, tek sandvic 5 CAD ama soup da alirsan 5.75 CAD falan, bak onu da biliyorum. Yanina elma suyu da alirsan 6.5'a kapatiyon olayi. Hergun yapilan isler oncelikli. Ben nerden biliyim simdi kese kac para, damatlik kac para... Ne gerek var bilmeye, guzelim beyin kivrimlarini mesgul etmeye...

Adsız dedi ki...

Evlilikleri, TEMMUZ REUNION'larini kaciriyorum hep! Anacim, bizler icin de ELLER HAVAYA yapin Bodrum'da... Off daha 2 ay buralardayim yahu... Hepiniz cok ozlendiniz ve de cok opuldunuz...

Off to Chicago on Friday for the Pride weekend. Should be fun fun fun!!! Mucks,

-Moguz Yangin

Unknown dedi ki...

Fatihten 100YTLye aldigim kese ve duvak bombok cikti maalesef. Verdigim 100 YTL'ye mi yanayim harcadigim zamana mi? Bana yine Vakko yollari. Sofor bey domalan da inecek var!

Adsız dedi ki...

Amaan ne kesesi, eski usul, ustune igneleyiversinler iste. Eki eki.