Cuma, Eylül 21, 2007

Memleket Molası

Birkaç günlüğüne Istanbul’a döndüm. Aa, kış gelmiş. Evimin sokağında kazı ve kaldırım döşeme çalışmaları başlamış. Otoparkım iptal olmuş. Bir de çılgın bir iş temposu, çılgın bir misafir trafiği içinde buldum kendimi. Bir gün, sadece bir güncük işten mantıklı bir saatte çıktım. Ki eve gidip çalışma niyetindeydim. Pijamalar içinde. Daaan, arkadan gene girdiler arabaya TEM’de. Üç ayda bir düzenli biri dalıyor arka tampona. E, kenara çektik. Bir trafik polisi aracı geldi. Bizi otoyolun dışına çıkardı. Emniyet şeridinin de sağında toprak zeminli bir inşaat alanına çektik. Sonra bize bekleyin dedi, gitti.

Bekle allah, bekle. Ne gelen var ne giden. 155’i arıyoruz. Tabii ki düşmüyor. Evde beni bekleyen Şövalye iki kez numarayı düşürmeyi başardı. Anında iki kez trafik polisi geldi. Yavaşladı. Yavaşladı derken tamamen durmadan hızlanarak uzaklaştı her ikisi de. Kaza ufak. Bişi diil. Ufak kazayı gören polis vakit harcamıyor bizle. Beklerken zaten 100 metre ötemizde sağlam bir kaza oldu. Bir minibüsle bir kamyonet kucaklaştı. Trafiği de tıkıyor tabii o kaza. Bize kimse aldırmıyor.

Çarpan abi efendi bir oğlana benziyor. Hem kazanın küçüklüğü hem de iftar saati yakınlığı yüzünden polisin çok gecikeceğini söyledi de söyledi. E, dedim, n’apiym. Para vermeyi önerdi. Ya ben bilmem ki nasıl olur? Araba benim değil, şirketin. Zaten yok kullanım hatası, yok zırt çiziği ha bire maaşımdan kesip durulan araba masraflarına gıcığım. Şimdi bu parayı alırım, gerçek masraf çok daha fazla derler, patlarım. Arıyorum araç sorumlularını. Şuncacık hasara en az 500 YTL eder, diyorlar. Efendi kaza abi 100 YTL diyor. E, madem. Bekledik de bekledik. Bekliyoruz diye gıcık oluyor değilim fakat. O keşmekeşte ben polis olsam ben de beni iplemem. Şeritler tıkanmış, kavgalar edilirken biz efendi iki tip yol kenarında blackberry’lerimizle sağa sola emailler atıyoruz sakin sakin.

İki saat sonra bir trafik polisi aracının önüne kendimi attım mecburen. “Durmam. Beni takip edin”, dedi. Ettik. İlerdeki minibüs-kamyonet kazasına gidiyormuş. Biz de gittik. Sağa çektik. Dışarı çıkıp izledik bütün olan biteni. Minibüsle kamyonet birbirlerini yiyor. Tekmeler, yumruklar havada uçuşuyor. Yaka paça bir tarafa gitmiş. Namusuna laf söylenmemiş aile ve ecdat kalmamış. Bizim Memur Bey bıdık ve çok komik bir adamdı. Ayırdı bunları bi güzel. Barıştırdı. Raporlarını yazarken minibüsle kamyonet birbirlerini abi-kardeş ilan etmiş, öpüşüyorlardı. Türklerin yanar dönerliğine anlam verememekle beraber seyretmesi müthiş zevkli.

Derken iftar saati geldi. Polisler hemmen sigaralarını yaktılar iftar niyetine. Elemanlardan biri gitti bir şehirlerarası otobüs durdurdu. Muavinden kaşla göz arasında bir şişe su ve plastik bardaklar yetiştirdi. Sonra bize alkol muayenesi yaptılar. Sonra klasik sorular başladı.


Geçen yıl yine bu zamanlarda böyle bir anımı paylaşmıştım sizlerle. Kaza raporlarında eğitim durumu soruluyor. Lisansüstü, dedim. Bizim polis meraklı. Hangi bölüm, nereden, diye sordu. Söyledim. Bana çarpan abi, ‘aaa, ben de’ dedi. Farklı bölümler ama yıllar yakın. Sorular birbirini kovaladı. Bir dünya ortak kankamız çıkmasın mı? Parayı alıp gitmeyip onu iki saat orada dikelttiğim için bana kıl olan abiyle aramızda bir samimiyet doğdu ister istemez.

”Yaaani. İki saat bekleşirken konuşmadınız da rapor anını mı beklediniz? Pes valla,” dedi Memur Bey.
Haklıydı. Biz uyuz Türklerdendik. Bizi seyretmesi hiç eğlenceli değildi. İki saat boyunca paraya bağlasak da dağılsak veya ertesi sabah X karakolunun önünde yeni kaza yapmış gibi yapsak da öyle rapor tuttursak muhabbetleri dışında herkes kendi arabasında uslu uslu oturdu. Kimse kimseyi merak etmedi.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Aaa. UGA'den mi abi? Kimmis?

Kucuk dunya...

Adsız dedi ki...

"Beyaz Turkler" zamanla evrim gecirerek --> "Biz Buyuz Turkler" olurlar --> en son asamada ise diger Turkler'in kendilerine uyuz oldugunu farkederek --> "Uyuz Turkler" mertebesine ulasirlar. Eki eki.


De benim bu hikayede en cok sasirdigim sey, ogrenim durumun trafik kazasi raporu icin sorulmasi. Medeni durumunuzu da sordular mi bari? Hani hazir bulmusken yakin sizi basgoz etselerdi orada bari. DAK