Çarşamba, Kasım 14, 2007

Beyoğlu'nda Cuma Gecesi

Elyan Ankara’da yaşarken uçaktı, yoluydu, 2 saatte görüşebilirdik. Şimdi aynı şehirdeyiz. 3,5 saat sürüyor. Uff. Buluşmakla çileler bitmiş de sanmayın. Hepi topu oturup iki kelam edicez. Popomuzu koyacak bir yer bulamadık, anasını satiym. Koko mekanda da yer yoook, salaş kahvede de. Elyan da topuk yapmış benim gibi. Ayaklar mahfoldu yamuk asfaltlarında sokakların. O kadar ki hava buz gibi olmasına rağmen dışarda oturmaya razı olma kıvamına geldik. Soğuk bana o kadar da korkunç gelmiyor çünkü Şövalye’nin yeni aldığı dağcı-kayakçı outdoor parkası var üstümde. Bu koko iş kılıklarının, 11 santim topukların üstüne de giyiyorum artık mecburen. Tuhaf olsa da. Onun hediyesini kullanıyorum diye o kadar seviniyor ki onun sevindiğini görmek yeter. Maymun olmuşum, rezil olmuşum zaten takmam, bilirsin, bildiğin pazen, üzerinde aydedeler olan pijamayla sokağa çıkan bir insan olaraktan.

Neyse işte orası almadı, burası almadı derken ittir kaktır bir yere konuşlanabildik. İzbe, dumanlı, gürültülü, balık istifi kalabalık bir yer. Annanemin kömürlüğünün bile bir çekici yanı vardır, bu mekanın yok, öyle diyim. Ne menü bir yöne bakıyor ne sandalyeler. Tarz marz, hikaye, servis hak getire. Yan masayla o kadar kucak kucağayız ki yani Özlem bile bana bu kadar sokulsa irrite olurum, o da fırsat bu fırsat eğlenir benle. Mecburen bağıra bağıra Elyan’la konuşuyoruz. Dedim yeter, kalk gidelim. Kalk kalk kalk. Bu ne yahu?

Bizim şapti girişimciler hala kasandra da kasandra ’perfect’ hale getirmeye çalışsınlar sitelerini, dükkanlarını, konseptlerini, restoranlarını, ne menem şeye giriştilerse onu. Kardeşim, kilerini kümesini piyasaya aç, tutsun. Burası öyle bi yer. Yeniden sokaktayız. Tesadüfen sakin küçük bir yerden bir grup kalkıyor gibiydi, hemen girdik mekana. Süper elit bir mekan. Tarzdan yıkılıyor. Kalkmaya hazırlanan ekipte Ayşe Kulin var. Elyan gitti kadınla samimiyete oturdu. Kendini tanımam. Romanlarını da sevmem. Hepsini okumadım ama en son Bir Gün’ü okumuştum. Şu biri doğulu ve kasabalı, biri batılı ve şehirli iki kadının oturup nezarette dertleştiği şey. Batılı kadın şımarıktır, doğulu mütevazidir. Batılı eğitimli ve kariyerlidir; doğulu kadın ise bütün eğitimsizliği ve bastırılmışlığına rağmen öyle baba laflar eder ki şaşırırsın falan klişeleri. Kurguyu oturtacam diye o basit Yeşilçam filmlerinin ‘hoppala, bu kör gözüm parmağına diyalog da nerden çıktı?' dedirten türden hareketler de doluydu üstüne.


Bence ‘tezat’ en basit kurgudur. Komedide de öyle. Dramda da. Bol malzeme çıkar burdan. Çok da bilindik bir temeldir. Ama ben sevmiyorum. Benim gözüme batıyor. Avrupa Yakası da bol tezatları yüzünden sevemediklerim arasındadır zaten. Siz yine de tüm bu yorumlarımdan bir hipokritiklik çıkarın. Şövalye’yle aranda geçenler de hep tezat temeline sahip hikayeler, diyin. Neden yazıyorum peki? Çok reyting alıyor da ondan. Ayşe Kulin ve Avrupa Yakası gibi. Neyse güzellerim, Türkiye’de sanatsal anlamda satıp duran üç kişi var işte. Onlar da süper yetenekli olduklarından diil, averajlar. Kaliteli yokluğunda sivrilmişler. Mekanlar da öyle. İyisi yok. Ne varsa ona tevekkül. Ondan bu hınca hınçlık. Başarıdan diil. Ha, iyisi olduğunda da iyiyi algılayabilir miyiz, bilemem. Endişeliyim hatta.

Ayşe Kulin ve ekibi mekandan ayrıldı. Elyan arkalarından, “Kulin’in çantasını gördün mü? Miu Miu’ydu. Enfesti”, dedi. Ben bir bitki çayı söyledim. Üçte bir bardak geldi. Garsonu çağırıp "Eueeu, şimdi bu eksik mi gelmiş, yoksa tarzı mı bu?” diye sordum. Güldü ve 'tarzı o', dedi. Tarz uğruna otları sıcak suya attıkları bodumu getiriyorlar önüne zaten. Sen presle ve bardağına dök diye. İki parmak çaya 8 kaat para verdim. Yok yok, vermedim. Elyan’a ödettim.

2 yorum:

melontheroad dedi ki...

yazdıklarına ayşe kulin romanı ve hele de hele avrupa yakası muamelesi yaptın ya aşkolsun. bırak aynı cümleyi aynı yazı içine bile koymamalıydın ey hafiye eyyyyy...teyyy teeeyyyyy...

Adsız dedi ki...

Hakkaten ya, ben de severim Ayse Kulin'in kitaplarini. Bir tat vardir hepsinde. Avrupa yakasi? valla burda artik herkes 83 ve artci yillarinda dogmus, hepsi bir Avrupa yakasinin pesine dusmus gidiyo. Bense hala House'umu, Prison Break'imi ve occasional Buffy'mi izliyorum :-)

Gozde