Pazartesi, Aralık 17, 2007

Düğün Hazırlıkları: Gelin Çiçeği

Gideriz köşebaşındaki çiçekçiden kaparız bir buket sanmıştım. O da meşakkatli bir iş çıktı. Anne Şövalye’nin 'Nasıl bir şey düşünüyorsun?’ sorusuna, 'Ne biliym, şöyle sarkık bir buket olabilir’, şeklinde cevap verdim. Aman da ne çok derdi varmış sarkığın. Bir kere çok yeşil yeşil oluyormuş. Orman gibi. Dalları oluyormuş sarkabilmesi için. O dallar da gelinliğimin tül eteğine takılırmış. Tamam, tamam, öylesine demiştim zaten. Sarkık olmasın o zaman.

Şövalye uzun boylu olduğum için sarkığın daha çok yakışacağını söyledi. Bu yorum olmayan bir bombanın infilakı gibiydi. Boy, uzun, yakışmak, buket, sarkmak. Bu kelimelerin bir cümle içinde kullanılması. O dakika sanki zaman durdu. Nasıl yani? Sen, dedim, nerden biliyorsun bunu? Senin bunu bilmene imkan yok. Doğruyu söyle. Nerden?

Can sıkıntılı anında gugıllamış gelin çiçeklerini de öyle bir sitede okumuş. Şövalye bile müdahil oldu bu araştırma işine ya, pes. Hoş, onun bu işe katkısının ancak bu yorum kadar kaldığını sonradan anladık ama anlamazdan önce bayağı şaşırdık işte. Sanki bu düğün işini başımıza ben sarmışım gibi her işiyle ilgilendim ama şikayetçi mıkmıkları o yaptı. Adam vize için toplanası belgelere arızalandı, balayından vazgeçti. Ki balayı istemeyen bendim. Adam siyah bir takım/smokin/tuxedo/frak vs giymem yaptı. Ben sadece ’e, giymee’ dedim. Adam davetiyeleri dağıtmam dedi. Onu da son dakikada dedi. O iş de bize kaldı. Mekan, menü, pasta, DJ, hepsi, ama hepsi benim elimden çıktı. Acaip hınç doluyum. Ya bunları sonra anlatırım. Düğün hazırlıkları çok girift olduğundan yazıyı tek konuda tutmak zor oluyor. Bugünkü konu çiçekler. Onda kalalım en iyisi mi.

İş yerinden kızlar bahsetti geçen gün. Gelin çiçeğini gelinin en yakın kız arkadaşı hazırlarmış. Özlem de tutturmuştu o sabah, bana böbreğini verir misin, diye. İhtiyacı olursa ona böbreğini verecek çıkar mıymış şeklinde sanal bir ’beni ne kadar seviyorlar bilmem lazım’ testi midir nedir. Veririm ayol, dedim. Hatta da zorla veririm. Ölmeye falan kalkarsın maazallah. Kader mader diye. Sen içme o suları. Kurut içini. Böbreğin çalışamaz olsun. Ben yine de zorla vermelere kalkışırım. Orada da bir arıza yaşarız. Aman dedi, sen böyle bıdı bıdı yapacaksan hiç verme daha iyi.

Peki dedim, sen bana gelin çiçeği hazırlar mısın? Sen düğününe geleceğime dua et, dedi. Hiiiç bişiy hazırlayamazmış. Ben ona böbreğimi veriym, o bana bir buket çiçek yaptırmasın. Daha nasıl bir ispat gerek karşılıksız sevgimize, ben anlamadım.

4 yorum:

Adsız dedi ki...

hıı, karşılıksız sevgi tabi:) sevgiyi göstermenin değişik yollari vardır manyak kadın. sabaha kadar kim çeker senin dırdırını benden başka. yok sakalın üstünde niye bıyık var, yok bu olayın ardındaki sır perdesi ne, yok bok yok püsür.

zavallı şövalyenin karizmayı dağıttın zaten yeterince, benimki kalsın bari yerinde. hiiiççç işim olmaz öyle gelin çiçeğiymiş, shower'mış, bilmem neymiş. nüfus cüzdanımı alıp gelicem işte. en kralından çakarım imzamı deftere, oldu da bitti maşallah:)

bi de korkarım şu böbrek muhabbeti sonunda bana patlicak. kime sorsam veririm dedi. bende bu kader varken, taş gibi böbreği sırf ayıp olmasın diye vericez galiba sonunda. lütfen kayıtlardan tüm bu muhabbet silinsin. herkes böbreğine sahip çıksın kardeşim.

özlem- birazdan fas'a doğru yollara düşecek kötü best friend

melontheroad dedi ki...

eskiden,ben ankarada yaşarken,bir program vardı,düğünlerle,gelinlerle ilgili.
izlemeden evlenmeyin derdi ağzı kulaklarına varan bi teyze.
onu izlemeyi unutma bir de,tabi halen varsa.

selma şevkli dedi ki...

Dur dur dur, valla şoktayım şu an! Sadece şu kadarını söyleyebilirim ki aynı familyaya ait olduğumuza dair kuvvetli bir kanaat, yoğun bir duygu şeysine kapıldım.

Gene gelicem, çok az okudum.

Düğün hazırlıklarında kolaylıklar

(herif fena yıkmış bütün işleri başına ama)

Yesim Arpat dedi ki...

Arızalı kadınlar familyamız koskocaman olma yolunda. Heyoo!