Perşembe, Mart 18, 2010

Üç Buçuk

Başka doktorlara da gitmek isteyen Şövalye’nin kalan beynini de yedim. Tamam, git ama şimdi üçüncü doktor ameliyat gerekmez dese, tamam diyip oturacak mıyız? Bu adam iyi işte. Başka doktora gitsek bile ajandasına girseydik ya ameliyat için. Sonra fikrimizi değiştirirsek değiştirirdik ?

Arada Düella’ya da haber verdim. Bu da ameliyat diyor ama bizimki başka doktorlara da gidecekmiş, diye. Düella yine klasik bana kızdı. Şövalye’nin hayatıymış da, tabii ki gidecekmiş de. Ben nasıl böyle atlıyormuşum da ameliyat kararına da.

Abicim, kocaman bir şey var adamın kafasında. Sağ tarafının damarları o şeyin etrafından dolanıyor. Sol tarafı gıcır. Bir nane var işte. İnkara ne gerek var? Bu adam da en iyisi. Başka beyin cerrahları bile ona yönlendiriyor. Daha n’apabiliriz ki?

Yine bana çemkirilindi. Benim düşen bebek Kerevit için gitmediğim kadın doğumcu kalmamışken nasıl olur da Şövalye’yi iki doktorla bırakırmışım. Şövalye de normalde Düella’yla takışır didişir. Haydiiii, bir kaynaştılar bunlar, ben düşman oldum. İnsan kendi hayatından kendi sorumluymuş da, ben karışamazmışım da, bu Şövalye’nin vereceği kararmış da. Da da da.

Ben kimseyi iki doktorla bırakmıyorum bir kere. Adamın ajandasına bir girseydik diyorum. Sonra yine kimi görürse görsün Şövalye. Kaldı ki Kerevit’e hamileliğim boyunca kanama episodları yaşadığımda x bir hastaneye koşturuyordum. Nöbetçi doktor kimse, adını bile o dakika öğrenip ona görünüyorduk. Maksat ultrasona girip Kerevit yaşıyor mu diye bakıp merak gidermekti. Hiçbiri dünyanın top bilmem ne jinekologu değildi. Çoğu da uyuzdu hatta. Şimdi bunu gündeme getirip konunun çarpıtılmasına ne gerek varsa? Zaten herkes çemkir çemkir çocuğuma. Kimse istemiyor onu. Şövalye de istemedi hiç. Ben hep ittir kaktır becerdim ne becerdiysem. Jelibon doğsun büyüsün de bu yazıları okuyup onu çok muhtemelen çikolataya ve oyuncağa boğup hayatı harikalar diyarı gibi gösterecek adamın aslında ne kadar inkarcı ve umursamaz olduğunu anlasın.

Yine aracılar ricacılarla bir üçüncü doktordan daha randevu aldık iki gün sonra, sabahın 7’sinde. Adamın 8’deki ameliyatının hemen önüne. Hemen akabinde bir başka doktordan daha. Aynı gün içinde beyin cerrahı manyağı olalım da Şövalye ikna olsun diye.

Bu arada kaynata Şövalyeler’e de durumu anlatmak lazım gelir, dedim. Şövalye direndi. Ameliyat olsun, herşey iyi geçsin, iki gün sonra söylermiş. Endişelendirmemeliymişiz onları da. Eğer onlara söylersem benden boşanmakla tehdit etti beni.
Kendi çocuğumun kafasında tümör olsa ve bana söylenmese ne kadar sinir olacağımı düşündüm. Hem Allah korusun Şövalye’nin başına bir şey gelse kendi başınıza iş yaptınız olur, suçlu ben olurum bu sefer. Zaten beraber yemeğe de çıkacaktık ertesi akşam. Önden gittim söyledim. Ameliyat gerektiğini ama korkulacak bir durum olmadığını, isterlerse ertesi sabahki randevularına bizimle gelmelerini ve durumunu doktordan kendi kulaklarıyla duymalarını söyledim.

Anne Şövalye biraz ağladı. Baba Şövalye bir beyin cerrahı arkadaşlarını aradı. O da Uğur T’yi tavsiye etti.
Şövalye gelince konudan bahsetmemeye karar verdik. Yemeğe oturduk.
Gece evlere dağılırken sabah bizi 6:30’da evden alacaklarını söylediler. Şövalye çaktı durumu. Kızdı kızdı kızdı. Ben gelmiyorum, dedi. Benle de küstü.

Şövalye'yi öptüm okşadım. Yalvardım, malvardım. Ertesi sabah Dr NP’ye gittik hep beraber. Hastayla beraber en fazla iki kişi alabiliyorlarmış muayene odasına. İçeri kanuni olarak en yakını olduğum için beni aldılar. Bir de babasını. Hoca 60'larında tombul bir adamdı. Kibar konuşuyordu. Biz de saygılıydık. Ameliyat, dedi anında. Ne duyacaktıysak başka?

Sonra soru-cevap fasıllarına geçildi. Riski nedir, diye sordum ben de. Klasik.
Sanki bu soruyu sormamamız gerekiyormuş gibi terslendim hemen. Gelen giden bana çemkiriyor, ha. Çocuğun kafasını açıp, beynini kaldırıp altından tümör temizleyeceksin. Ucunda ölüm kalım var, felç var. Tabi sorucaz heralde. İnsan camlarını sildirecek kadına bile daha çok soru soruyor. Alla allaaa.

“Yau”, dedi. “Ben şimdi bel fıtığı ameliyatına giricem. Bel fıtığı der önemsemezsin ama her fıtık ameliyatında bile benim g.tüm üç buçuk atıyor, adamın o sinirine mi girdim, bu damarını mı çektim, diye,” dedi.
Hem de yumruğunu yan gösterip avucunu sıkıp bırakarak g.tünün üç buçuk atmasının animasyonunu bize izleterek. Sonra da kendi işinin zorluklarından, sabahtan akşama kadar hastanede olmasından yakındı.

Bu adama ameliyat olmayacaktık. Uğur T’de iletişim bozukluğu var diyorduk, hale bak, gelen gideni arattı. NP’den sonra adam gözümde iyice büyüdü. En azından muhabbeti kendine çevirmedi. Deli mi ne?

2 yorum:

Adsız dedi ki...

ailemizin kisisel tarihi oldu bu blog iyice:)

operim canim arkadasim:P

d.

Ruty dedi ki...

Yurdum doktorlarinin bana hicbi sey sorma tavri da sinir bozucu canim...