Çarşamba, Mart 17, 2010

Kısa Muayene

Şövalye laf olsun, rock olsun diye değil; gerçekten AN’ı yaşıyor. Onun için geçmiş yok, gelecek de yok. Şimdi mutluysa tamamdır. O yüzden sevmediği yeşillikleri, sebzeleri sırf elli sene sonra hayatta olabilmek için yemez. Onun için yemeği yediği anda aldığı haz önemli. Bunun ona kolesterol ya da diyabet olarak döneceğini asla düşünmez. Belki de kolay kilo da almadığındandır, kimbilir. Onun için işte ameliyatına yollanana kadar zerre endişe duymadı. Doktor randevularına kasmadı. Sıkıcı işler diye.

Cerrah kankası başta olmak üzere birçok sağlıkçıdan beyin cerrahı Uğur T. adını almıştık. İlkin ona kastık. En erken randevuyu iki hafta sonraya alabildik diye araya tanıdıklar sokuldu ve iki gün sonra güç bela göründük kendisine. Muayeneye gitmeden önce adamı çılgın gibi gugıllamıştım. Gazi Yaşargil’in ekürisiydi. Dünyanın en iyi 50 beyin cerrahı arasına girmişti ve o kulübe giren en genç elemandı. Havalı yurtdışı üniversitelerinde paso sunumlar, konferanslar veriyordu. Hakkında bir de Amerikan gazetesinde çıkmış bir haberi okuyunca saygı dozu yükseldi.

On yıl önce beyninde ender bir tumor bulunan Jacob’u ailesi artık 80’ine merdiven dayamış Yaşargil yerine yine en az onun kadar meşhur Dr Grant’e ameliyat ettirirler. Grant tümörün sadece %10’unu temizleyebilir. Aile bu sefer Arkansas’taki Yaşargil’in kapısını çalar. Yaşargil ikinci uğrak olmasından yana serzenişte bulunur ama Jacob’ın tümörünün %80’ini temizlemeyi başarır. Bu, durumu uzun sure idare edecektir. Fakat kalan %20’nin zaman içinde yeniden büyüme ihtimali vardır. Yaşargil, on yıl sonra yeniden ameliyat olması gerekebileceğini, öyle olursa Türkiye’ye gidip Uğur T’ye görünmelerini söyler. Aradan on yıl geçer. Jacob artık üniversite öğrencisidir. Tümörü de zamanla yeniden büyümüştür. Aile toplanıp Istanbul’a gelir. Uğur T, tümörün %97’sini temizler. Bu rakam tümörün artık ameliyat seviyesinde büyümeyeceğinin de garantisidir. Bu tümör temizleme oranları cerrahların skoru gibi bir şey sanıyorum. Bu oranlarla değerlendiriliyorlar hep.

Yurdum cerrahlarının böyle başarılarını okumak gururumu okşadıysa da çocuklarının ölümden döndürüldüğü Istanbul’dan Amerika’ya dönen ailenin Türk Hava Yolları uçağınından sağ çıkmayacaklarını düşünmeleri ve bu konudaki endişelerini de kaleme almaları ayrıca dikkat çekiciydi. Yani, yurdumun yarı-tanrı cerrahlarının bizi hayata bağlarken türlü dandikliklerle anında öbür tarafa gidebileceğimizi de tekrar hatırlamış olduk.

Uğur T’yi randevu saatimizden bir buçuk saat sonra ancak görebildik. Yanında iki asistanının adeta öl dese ölecek pozisyonda yanında durduğu, fazla konuşmayan kumral bir adamdı. Ameliyat şart, dedi. Meningioma olabilir, dedi. Önündeki kafatası maketinde beyni çıkardı altını gösterdi. Burada, dedi. Göz çukuru kemiğini de kazırız biraz, temizleriz yani. Olur, dedi. Gel yat haftaya, üç güne çıkarsın. Dördüncü gün işine gidersin, dedi.

Adamın rahatlığı biraz su serpti serpmesine de pek göz kontağı kurmayan, elini gevşek sıkan ve mır mır konuşan hali pek de güven veremedi. Hani şöyle biraz heybetli dursa, hallederiz koçum, dese, sırtımıza pat pat yapsa sanki daha iyi olacaktı.

Riskini sordum. Tipimden anladı sanırım gugıl düşkünlüğümü.
"Şimdi internetten okuduğunuz oranları falan bana sormayın. Her ameliyat kadar riski var işte", dedi.

Ben de sorumu çevirip sordum bu sefer.
“Peki sizin şimdiye kadar yapmış olduğunuz ameliyatları düşük, orta ve yüksek riskli olarak üç gruba ayırsak, Şövalye’nin durumunu ‘düşük risk’ grubuna sokarsınız demek mi oluyor bu?”

Hoca sıkıldı.
“Evet”, dedi. “Düşüğe koyarım”.

Uyuz olmasın diye şoparma taktiğini denedim.
“Peykiii”, dedim. “İnsanın huyu değişir mi beyin ameliyatlarından sonra? Bu durum efsane mi, gerçek mi?”

Pek eğlenmedi. “Bunu ben bilemem” diye belli belirsiz gülerken asistanı da bize kapıyı gösterdi.

Girmemizle çıkmamız beş dakika sürmedi. Hazretleri bize bu süreyi yeterli görmüştü. O da haklıydı aslında. Sırada muayene bekleyen bir dünya insan vardı ama Şövalye beş dakikada ikna edilebilecek bir adam değildi.

1 yorum:

Oyuncak Tren dedi ki...

Edebinizle gittiğiniz için doktorlar arasında itibarınız düşük elbette. O tümör burundan dışarı filan fışkıracak ki ilgi, alaka göresin. "Hmmm, ilginç bir vaka" olasın. "Haline şükret, debelenme, kapa o bilekböriyi asbımı bozma" dışında bişey duyasın.