Cuma, Ağustos 06, 2010

Evli, Mutlu, Neredeyse Çocuklu

Kit ve Taşpınar gelmiş bebekleriyle Atlanta’dan. Bebek boğum boğum bir Michelin bebeği. 9 aylık. Dünya tatlısı. Yazık, anneannesinin apartmanına mantolama yapılıyor diye klimanın cephe dışında kalan ünitesini sökmüşler. Kullanamıyorlar. Bu sıcakta yavrunun boğumlar kızarmış. Ama bana mısın demiyor. Zıp zıp ve de zıp. Bir kere Lady Gaga seviyor. Bad Romance’ten bir bukle geçiyorsun, ‘ra ra ra ra raa’ diye, hemen kendini atıyor ortalığa yavru.

Kit, Şövalye’ye doğum koçluğu tecrübelerini anlattı güya. Söylediği tek şey, ‘bebek çıkınca bebeği takip et, sakın çıktığı yere bakma’ gibisinden kendine müslüman söylemlerdi. Kendisi hala unutamıyormuş gördüklerini. Hiç tavsiye etmiyor yani. Ben de geçenlerde tuttum hem normal hem de sezaryen doğum videoları izledim. İkisi de birbirinden fenaydı. Yine de birini seçmem gerekirse epiduralli olmak kaydıyla normali seçerdim zira kesilmek ve neler olup bittiğini anlamadan edilgen durmak fikrine dayanamıyorum. Bir de kateter yok mu? Ay o kateter en fena şey şu hayatta. Bazen şeker yükleme falan yaptırdığımda saat başı iğne yapmak yerine kateter takmak istiyorlar. Aman diyorum, yok. Dakika başı delin beni. 4 saat o kateteri elimde, kolumda, gözümün önünde istemiyorum.

Ben Şövalye’nin doğuma girmesini isterim istemesine de adam ayılır bayılır, en olmadı iğrenir ortamdan diye endişelenmiyor da değilim. O tutturdu giricem diye. Girsin bakalım. Tutturuğunu kırmak zor. Ama bana hamilelikte çektirdiklerini doğumda da çektirirse vay halime.

Mesela evimiz hala eşyasız. Marangozlar kalp krizi geçirdi, ustaların babaları öldü falan. Ne kadarı doğru artık, bilemiyorum ama bildiğim hepsi bana patladı. Sıcaklardan yana, bel ağrılarından yana, uykusuzluktan yana da artık feci dertliyim. Evde bir klimam var, bir pervanem. Onlar da olmasa kendimi öldürücem. O derece. Derken geçen Cuma eve bir geldim, baktım, elektrikler kesikti. Binada elektrik var, ama evde yoktu. Meğersem Şövalye elektriği üstüne geçirmediğinden boşta kalan tesisatı gelip kesmişler. Öfkemin haddi hesabı olamadı tabii. Bana ta haftalar önce faturaları üstüne geçireceğini söylemişti çünkü. Hatta işten izin bile almıştı o gün. Yapmamış meğerse. Mıklanınca da mıklandığına uyuz oluyor, günlerce trip yapıyor. Kimsenin tribi de umrumda değil. En birinci klimayı seviyorum ben. İkinci pervaneyi. Üçüncü cereyan yapan açık pencereleri. Şu ara başka hiç kimse, başka hiçbir şey umrumda değil. Eşyasız evimde elektriksiz de kalınca toplandım Yonc’a gittim. O da hırsız girer diye her tarafı kapatıp yatıyor, deli. Ben onun görmez tarafından açıyorum geri. Hırsızdan sıcaklar kadar çekinmiyorum çünkü.

Şövalye ben Yonc’a gittikten sonra meğer mühürü kırıp elektriği geri açmış. Ama bana uyuz olduğundan dönüp klimamla hasret gideremeyeyim diye haber de vermemiş. Cezamı çekeymişim.

Ertesi sabah doktor randevum vardı. Ona da gelmedi Şövalye. Herkes kocası, anası, danasıyla muayeneye geliyor, bebeğe bakmaya. Bizimki yoktu işte, ben cezalı olduğumdan.

Elektrik kesintisine sebep olmasına ve beni zora sokmasına rağmen ona huysuzlandım diye o da bana trip yapıyordu.

Döndüm baktım, evde bizimki. Klimayı çalıştırmış, serin duşunu almış, National Geographic seyrediyor. Doktor randevusunu da unutmuş.

Vazgeçtim, dedim. Sen doğuma da gelme. Ben kendi kendime doğururum.
Madem ceza. Al sana ceza. Çocuğu da göstertmiycem.
Birkaç gün küstük.
Sonra yeniden barıştık.
Şövalye hala elektriği üstüne geçirmedi. Bir sonraki kesintiye kadar evli, mutlu ve neredeyse çocuklu takılıcaz.

4 yorum:

Adsız dedi ki...

Hafiye ya,

Bu Şövalye gerçekten anlattığın kadar gıcık, dövülesi biri mi? Lütfen değil de. Senin yazdıklarından neredeyse kin güder oldum adama, bir yerde görsem -nerede göreceğim, görsem de tanımam zaten ama- çantayı kafasına geçireceğim neden üzüyorsun, yoruyorsun bu kızı bu kadar diye. Bi de hamile hamile. Bana gel, bende kal valla, klimam, üzerime geçmiş elektrik faturam, eşyam, jeneratörüm var. Ben seni pamuklara sarmalar sarar, öyle bakarım. Yeter valla, bu ne ya böyle. Okudukça şişiyorum.

Bir okurun.

Yesim Arpat dedi ki...

Evet, çok gıcıktır. Ama her nedense herkes pek bir sever onu. Ben de bu duruma gıcığım.
Saçımı süpürge eden ben. Her işin altından kalkan ben. Herkesin gönlü olsun diye uğraşan ben. Herkesçe sevilen o.

Adsız dedi ki...

ben şövalyenin tarafındayım. kocasını bu kadar alenen çekiştiren biri kimbilir evde neler yapar diyorum. üstelik ben bu bloga bir gezi sitesinden ulaştım tesadüfen ve şövalyenin blogu ve kişiliği muhteşem. esprili, gayretli yorulmayan biri. gezi bloglarına bakın derim

Adsız dedi ki...

ben şövalyenin tarafındayım. kocasını bu kadar alenen çekiştiren biri kimbilir evde neler yapar diyorum. üstelik ben bu bloga bir gezi sitesinden ulaştım tesadüfen ve şövalyenin blogu ve kişiliği muhteşem. esprili, gayretli yorulmayan biri. gezi bloglarına bakın derim