Çarşamba, Haziran 29, 2011

Ne Nefret Et Ne De Acı

Survivor Ünlüler ve Gönüllüler’in finalini izledim ve keşke tamamını dönüp izlemiş olsaydım diye düşündüm. Nihat Doğan’I seyretmek çok keyifliydi. Oturması, konuşması, kurnazlığı, çirkefliği, konuşurken yanındakini elleyip durması. Harika bir elemanmış. Hatta ona oy sms’i bile atacak oldum. Şövalye kızdı. Derya daha efendiymişmiş.

Bu efendilik yarışması mı ki? oldum. Survival yarışması idiyse Nihat daha çok yarış kazanmış dendi. O daha survivor yani zaten Derya’dan. O zaman zaten Nihat kazanmalıydı. Ha, bu fasulyeden hayatta kalma mücadelesiydiyse ve bir şovdan ibarettiyse Nihat Doğan beni bayağı eğlendirdi. O zaman yine onun kazanması gerekti.  I loved to hate him, yani. Bülent Ersoy gibi. Paris Hilton gibi. Hiç tasvip etme ama bak ve eğlen. Eğlendirmek de bir başarı. Efendilik’in ne mücadeleyle ne şovla ilgisi var.

Bir arkadaşım gençlere seyahat bursu veren bir organizasyonun parçası oldu. Seyahat bursuna başvurma şartları genç olmak, öğrenci olmak ve seyahat etmek istemekten ibaret. Ama kazanmak için seyahat etmenin hayatındaki anlam ve önemini belirtmen, idealindeki seyahati tanımlaman ve bunları düzgün ve düzenli bir şekilde yazılı olarak bir blogda tutman gerekiyor. En iyi ifadeler, planlar bursa katkıda bulunan çeşitli seyahatsever tarafından puanlanarak değerlendiriliyor. Toplanan miktara göre artık en iyi 3-5-10 kişi seyahate çıkıyor.

Başvurular arasında ajitasyonu bol tutanlar kimi jüri üyelerinden yüksek puanlar alabiliyor . Hiç seyahatin anlamına, önemine bakılmaksızın ‘yazık, bu çocuğun parası yokmuş’, ‘yazık bu sürünmüş’, ‘yazık bu çocuk bu seyahate çıkamazsa ömründe seyahate çıkamaz zira düşük gelirli olmaya pek müsait’ vs gibi sebeplerle başvuran gencin seyahat olanaklarına bakarak değerlendirebiliyorlar. Oysa bu burs, seyahat etmeye maddi engeli olanlara el uzatma amaçlı ortaya çıkmadı ki. Amacı gençlere özellikle salaşından sırt çantalı seyahati sevdirmek, tek başına uzaklarda olmaya alıştırmak ve bunu az miktarda parayla pekala yapılabildiğini, niyet etmenin yettiğini duyurmak.

Seyahatin anlamına varmış, bunu da çok güzel ifade etmiş ve büyük kitlelere de duyurma imkanı yaratmış gençler daha doğrulardı bence ve onlar için kolej mezunu bu, zaten seyahat eder, demek aslında ortaya çıkarılmaya çalışılan şeyin daha geniş kitlelere yayılmasına engeldi. Zaten aslında bizim ‘imkan’dan kastımız istek, azim ve ifade gücüydü. Bunlar imkanlara sahip kişiler aynı zamanda maddi güce de sahiptiyse bile bu durum jürinin ka’ale almaması gerekirdi. Tıpkı Derya’nın efendiliğiyle hayatta kalma becerisinin alakasızlığı gibi. Pek bahsi geçmese de muasır medeniyetler seviyesine gelememizde de bu amacımızdan kopup duygularımızla hareket etmemiz de geliyor bence.

Arkadaşıma bundan bahsettim. O da aynı benim gibi düşünüyormuş. Bunu da oylarımızın benzerliğinden anlayabiliyormuşuz. Bir de Nurçin bize benziyormuş. Rasyonel arkadaşlarım benim, dedi.

Yonc, mesela, direk en gözü yaşlı olana basmış puanları. Halbuki bir yandan en acımasızımız da odur. Duygu dediğin şey her yöne gidiyor işte.

5 yorum:

Adsız dedi ki...

Valla survivor demek last man standing'tir. Ne olursa olsun hangi kural uygulanırsa uygulansın. O yuzden bence survivor, oyunu kazanandır. Nihat physical survivor sa derya da mental survivor dı. Hala aklım almıyor insan bu kadar aptallığa bu kadar sozsel hakarate nasıl katlanır diye. Ben orada olsam Nihata ucarak dalmıs olup Dominik hapishanelerinde anılarımı yazmakta olurdum. İs hayatında rastladıgım buna benzer insanlarla is yaptıgım veya bu kişilere is yaptırmaya calıstığım zamanlar aklıma geliyor da, dusuncesi bile ruhumu darlandırıyor. Modern cagın survivor lıgı bu iste.

Gozde dedi ki...

Dostum, Nihat Doğan'ı bir kaşık suda boğmak isterim.

Derya kesin survivor çünkü adsız'ın dediği gibi ben 3. gün yolmuştum Nihat'ın saçlarını, Derya o kadar tacize rağmen peygamber sabrıyla dinledi dangalak Nihat'ı.

Nihat cahil olup kendini akıllı, bilgili, filozof sanan bi insan yani en tehlikeli insan türü.

Ayrıca Acun'un survivor'i türk kültürüne uyarlanmış. Amerika'daki survivor'da "oyun kazanan" adam genelde kazanamaz yarışmayı. Outlast-outwit-outplay. Adadaki insanlar oy verir "halk" değil.Çünkü bir adada survive edebilmek için tribe mate'lerinle iyi geçinmen lazım. Valla Nihat'ı bi kabilenin içine koy karakter(siz)liğiyle 3. gün uykusunda öldürülmüş bulunur :)

Öbür taraftan seyahat konusunda katılıyorum sana.

Öperim,
Gözde

Yesim Arpat dedi ki...

Ne Amerika'da ne de Türkiye'de Survivor izlemediğim için gerçek formatın ne olduğunu da bilmiyorum.

Issız adada aç bilaç ortamda dayanıklılık gerektiren oyunların kazanılmasıydıysa olay - ki ben öyle anladım- yarışmayı Nihat'ın kazanması gerekirdi.

Yarışmada da herşey mübahtır işte. O da mental anlamda beyin didikliyor ki rakipleri yorulsun. Günümüzde karşındakine fiziksel saldırı pek kınanıyor, malum. Halbuki gerçek ıssız ada ortamında bu kadar medeniyet de kasılamaz. Aynen özüne dönüp vahşileşirsin.

Gozde dedi ki...

İşte aç bilaç hem fiziksel hem mental ayakta kalman gerekiyo :) İnsanlar özüne dönseydi ve Pascal Nouma'yı korumalar tutmasaydı Nihat Allah'ına kavuşmuş olacaktı adada :)

Adsız dedi ki...

Duella bursunu reality TV formatina cevirsin bence. Kazananlar bursu alsin. Kolejli bebelere karsi, junior Nihat Doganlar. Tutmaz mi allahaskina?

DAK