Çarşamba, Ağustos 09, 2006

Istanbul Roller, Ben Coaster

“Bak baştan söyliyim. Bebek Yokuşu’ndan beni hiçbir kuvvet çıkaramaz. Kaptırıp gideceğim garantiyse sorun yok ama önümde zınk duruyorlar. Sonra kayar mayarım. Yarım debriyaj, el freni, gaz senkronizasyonu, o bu. Dayanamaz bünye”, dedim Hisar’dan Çıtır’ı evine bırakmak isterken nasıl bir rota izleyeceğimize dair tartışırken. Aşiyan’dan çıkmaya karar verdik. Yalnız Boğaziçi’nin kapısından aşağı BÜMED’e inen yokuşu taşlamışlar çıkık çıkık. Eski Romamsı duruyor. Görünüş pek nostaljik lakin takır takır yokuş aşağı inerken bir yandan da çene çalmak olamadı. Dilimi ısırdım birkaç kez. Bu çok şeyi aynı anda yapma yetimi mi kaybettim, nedir?

Hisar’ın arka sokaklarında ilk posta kaybolduk. Çıtır’ı evine bırakmak üzere bu seferki engelimiz Uçaksavar’ın aşağısında bir yerde hööö bir yokuşu çıkmak idi. Ya uff mevkiyi bilemiyorum. Ben sadece sürüyorum arabayı. Bazen insanlar TEM trafiğime çareler olmak için işte atıyorum Bağcılar’dan çık, E5’e bağlan, sonra Kağıthane’den tekrar TEM’e girersin gibi laflar ediyor. Hiç kaale almıyorum. İşe giderken havalimanı işaretini, dönerken de Kadıköy/Ankara işaretlerini takip ediyorum sadece. Oklar beni nereye götürürse. Bazen biri arıyor. Şöyle diyaloglar yaşıyoruz:

-Nerdesin, Hafiye?.
-Yoldayım. TEM’de.
-Neresindesin?
-Eueee...Bilmeeem. Karşımda iki tane mavi yüksekçe apartman var mesela. Bildin mi?
-Hay...uff
-Salla
-E, mecburen

Ne diyordum? Hööö yokuş işte. Bebek’ten kaçıp buna tutulduk. Tam olarak yerini bilmiyorum. Çıtır önceden uyarmıştı. Ben bir kaptırmak. ‘Aaaaaaa’, diye de bağırıyorum bir yandan tırmanırken. Caponya’da binemedik ama burda roller-coaster efektini yaratmak mümkün böylece. Aaaaaaa! Çıtır’ı gülmekten hıçkırık tuttu. Tarif edemez oldu yolları. Üç-hık-üncü-hık-sol-hık. Kontrolcü kişiliği bundan rahatsız. Araba kullanmayı bilmediğimi sanar oldu iyice. Yaya geçiyor, yavaşla. Kırmızı yanacak, bekle, gibi uyarılar uyarılar.


Neyse, Çıtır'ı evine ulaştırdım. Dönüşümü de tarif etti. Yalnız gerçekten kaşıntılıyım. Hani başıma gelen her ama herrrşeyden ben sorumluyum. Kabul artık. Kardeşim, paşa paşa git di mi tarife uygun. Yok, acaba su sokak buraya bağlanır mı, o mu bu mu derken kendimi Levent içlerinde bir dassdaracık sokakımsıda buldum. Arabam zor sığıyor. Bütün sokağı kaplıyorum. A, bir de ne göreyim. Bir güvenlik görevlisi çıktı karşıma kollarını çaprazlayarak sallıyor. Giremezsiniz, niyetine. Durunca da ‘geri git’, niyetine kışkışladı elleri. Anarya* yaparsın da..sokağın bittiği yerde yamuk yumuk park edilmiş araçların arasından anarya çıkmak. Olmadı tabii ki. Bir abi koşturdu artık. Verdim arabayı. Çıkarsın diye. Şirket arabası. Çalınırsa çalınsın. Hehe. Fakat geceyarısı. Karanlık bir yol. Mini etekli yalnız bir kadın. Ürkek değilse de beceriksiz.

Aldım cebi elime. 1 ve 5’i tuşladım. Abi saldırırsa 5’e basıcam, 155’e tamamlanacak da telefon sinyallerinden yerim tespit edilecek de kurtarmaya gelecekler. Diye. Güya. Amerika’da 91’i tuşlayıp her an 1’e basmaya hazır koşmaya çıktığım vakitlere dayanmışım. İşte Amerika’dan kalma alışkanlıkları, diyorum, terketmek acılı mı olacak acısız mı olacak, kanlı mı olacak kansız mı olacak, hep beraber göreceğiz.

*Anlamını Adanalılar’a sorun.

8 yorum:

Yesim Arpat dedi ki...

Özel ortama maillerde yorumlar falan geliyor. Yanlış anlaşılmasın. Kendimi açıklama ihtiyacı duydum, efenim. 9 yıllık ehliyetim var. 7 yıldır da en az günde ortalama 100 km'den araba kullanmışlığım var. Olayımız Istanbul'un girift sokakları, yokuşları, park yersizliği ve trafik insanlarıyla tam bir Atlanta zıttı oluşudur. Bir adaptasyon sorunu yani kısacası.Bundan bir cinnet de duymuyorum-şimdilik. Çok eğlenceli hale gelebiliyor bazen bu tezat.

Adsız dedi ki...

Az mi ciktik o bebek yokusunu :-) Korkma debriyaj, el freni kalkarsin. Korkunca daha bi kalkilamaz olur o yokuslar. Bebek yokusu bisey degil, Besiktas'ta bir yokuslar var 90 dereceden biraz az!Inerken de cikarkende "aaaaaaaaaaaaaaa" diye bagirmak istiyo insan, sanki araba takla atacak, havalanacak gibi geliyo :P Atlanta'm duuuuuuuz. Benim bogaz yavas yavas geciyo, hafta sonu ariycam seni. Cok ozledim valla!1 aya geliyorum Allah kismet ederse, gorusuruz:-) Operim kocaman! Gozde

Adsız dedi ki...

e, "anarya"yı birisi açıklayacak değil mi? tarattırmayın şimdi bana Tarama Sözlüğü'nü...

BY

Adsız dedi ki...

Eksi sozluk sagolsun :

1. türkiye'nin doğusunda geri anlamında kullanılan kelime. ("geri gitmek" yerine "anarya gitmek" deniliyor.) yıllar sonra fransızca öğrenince, bunun fransızca'daki "en arriere" ("an arier" diye okunuyor, "arka" anlamına geliyor.) kelimesinden geldiğini farkedince dumur olmuştum.
2. adana ve hatay yoresinde 'geri vites' anlaminda kullanilir. fransizlar'in bu bolgeyi isgal ettigi dusunuldugunde bu kelimenin fransizca'dan gelme ihtimali de mantikli geliyor.
3.geri fites demektir.
Ve benim favorim:
4.adanada göt manasında da kullanılır

Adsız dedi ki...

yararlı bilgiler için teşekkürler... blog'a yazan sadece 2 Adanalı var sanıyordum. + 1 anonim Adanalı daha, etti 3 sanırım.

Şahin, yoksa sen misin yine? :-)

c u,

Bora Y.

Adsız dedi ki...

Ben malülen emekli oldum Bora. Yalnızca takib ediyorum, bana sorulursa yanıtlıyorum.

Ş.

Adsız dedi ki...

"anarya" ne kizim? Ben de adanaliyim diye geciniyorum burda..

Adsız dedi ki...

a tamam simdi okudum diger yorumlari. Saolasin hemso.