Çarşamba, Ekim 18, 2006

Hafiyenin Karakterleri

2: Pansiyon, Özlem Pansiyon

Pansiyon aslında Levent'in en merkezindeki yeşil apartmanın ikinci katındaki dairenin ismiyken zaman içerisinde kişileştirilerek evsahibine de mal edildiği olmuştur. Dairenin özelliği misafirinin bolluğu ve çeşitliliği, gelen misafirin kendi derdine yanması gerekliliği, ikramın izzetin olmadığı ama civardaki kebapçılardan rahatlıkla sipariş verilebilirliği falan. Mesela, ampüller mi patlak? Ya karanlıkta oturursun ya kendin değiştirirsin ya elektrikçi çağırırsın, o yapar. Ama elektrikçiye mutlaka yanında merdiven getirmesini söylemelisiniz çünkü evde sandalye yok. Evde masa da yok. Yemek yemek için dibine yastık yapıştırılmış tepsiler var. Tembel usulü. Kucağınıza alıp yiyorsunuz. Zaten yediğiniz dürüm. Öyle alengir yemek takımı malzemelerine gerek yok. Havlular mı kirli? Ya kendin yıkarsın ya da kağıt havluyla kurulanırsın. Çay-kahve mi istedin? Gidip kendin pişirirsin. Ha, gelirken evsahibine de bir bardak koymayı unutma! Yiyecek-içecek işindeki esnaf artık caller-id'li telefon sahibi olmuş. Arayınca evsahibinin ismiyle hitap ediyor direk. Öyle bir tanınırlığı, bilinirliği var Pansiyon'un. Bir marka adeta.

Evsahibi bir dönem çok bunaldı. Dedi ki ben gidip dolaşayım bir Güney Amerika'yı falan, rahatlıyim. Pansiyonun azılı müdavimlerinden biri de bir dönem çok bunaldı. Dedi ki memlekete döneyim. Denk geldi, Hafiye Pansiyon'a geçici yerleşti. Zaten bildiği ortamdı. İyi oldu. Alışması hiç problem olmadı. Yalnız gel zaman, git zaman, Hafiye evsahibini özledi. Gel gel, dedi. Cevap alamadı. Çemkirdi artık. Ancak öyle cevap alabildi. Evsahibi kavgayı pek seviyor. Al işte madem:

Bir cevap lütfetmiş. Diyor ki, Hafiye'nin uyum sağlaması kolay olmuş memlekete, ne mutluymuş ona ama asıl o döndüğünde nasıl alışacakmış, bilemiyormuş. Çok endişeleniyormuş. Hafiye'nin tastamam 6 yıl, 11 ay, 3 gün sürmüştü yoklama kaçaklığı. Pansiyon üç aydır yok yahu. Eskiden okulların yaz tatilleri bile daha uzundu. Okullar açılınca bir haftada alışır giderdik yani. Aaa!

A, bir de, bir de diyor ki, parasız kalmış. Dönünce zorlanacakmış kira mira, yaşam masrafları felan. Ne kadar parası olduğunu biliyordum yola çıkmadan. Elalem, ki linki bile var o elaleme sayfasında, bir sene gezdi o parayla. O üç ayda yedi mi yani hepsini? Belli ama zaten. Hep bir taksici hikayeleri. Ben bilirim onu, yürümemiştir kesin. Elalem'e sordum. Ya biiir ya iki kez, o da birileriyle paylaşırsa ancak, taksiye binmiş gezginliği boyunca. Koko otellerde de kalmıştır. Zaten hikayeden belli. Bir bakıyorsunuz jungle'da, birtakım yerlilerle ormanın ta içinde. Sonra bir yerde diyor ki gördüğü zımbırtıları otelinde hediyelik eşya olarak satıyorlarmış da çok pahalıymış da. Alo, ne oteli o öyle pahalı şeyler satan? Hadi diyelim var. Ne demeye kalıyor ki orda? O kiiiim, bitli turistlik kim? Şimdi Çiçi de gelmiştir yanına. Artık konaklarlar geceliği 300 dolarlık rizortlarda. Benim için de caipirinhalarınızı yudumlayın bari havuzbaşında, lobide, mobide.

3 yorum:

New York Muhtari dedi ki...

hafiye koparttin ya.. Boylece Ozlem'in hikayesini de ogrenmis olduk sayende. Bu arada Ozlem'in blogunun siki takipcilerindenim, senin TR maceralarin, onun Guney Amerika maceralari terapi gibi oluyor. Sen beni guldurdun ya, Allah da seni guldursun seker.

Adsız dedi ki...

sonunda birileri yazdi sukur ki. Ne bu ya! "yan gelip yatma yeri" mi sandiniz kizim siz bu bloglari. Millet yazi bekliyor, yazi!

OzlemPansiyon dedi ki...

off billahi ben de kahkaha attim su gariban hostelimin free internetìnde takilirken. cok alemsin manyak kadin, seviyorum seni:)

taksiye biniyorum anacim, cunku 30 kg`luk bavulla yuru bakalim, yuruyebilir misin. Ya da bin bakalim halk otobusune, binebilir misin:) packback fiyatlari 300 dolardan basliyordu. Ulan dedim, backpack alacagima taksiye binerim. Biz bu saclari bos yere agartmadik hafiye hanim. Zeka denir buna, zeka:)

Yarin Rio`da TR`den gelen bayram kafilesiyle bulusuyorum. Hakettim canim biraz luksu:)

Opuyorum hasretle.