Pazartesi, Ocak 28, 2008

Bir Düğün Gecesi

Düğünde oynadık, zıpladık. Takılar takılıp fotoğraf çektirildik işte. Her düğün gibi.

Bir ara Şövalye’nin pek bir sevdiği eski businessman yeni yazar ve yaşam koçu veya onun gibi bir şeyler olan, farklılığını da uzun saçları, casual sweatshirt’ü ve kot pantolonuyla düğüne gelerek hepimize ispatlayan eski direktörüyle yan yana düştüm. Kendini ilk kez görüyordum. Bir iki yazısını önceden okumuşluğum ve çok bayılmamışlığım vardı. Ben biraz arıza yazılar seviyorum. Çiçekler toplayan, herkesi kucaklayan, okuru yüreklerinin götürdüğü yerlere postalayan şeyleri sevmem. Bu abininki öyle biraz sevgi böceği kıvamında şeylerdi işte. Takip edemedim haliyle.

Kafam da iyi. Ahval ve şeraitin farkındalığı zayıftı muhtemelen. Bana ‘Evlendiniz de n’ooldu yaaani? Niye evlenir aaabi insan?’ falan vari uyuz olduğum evlilik muhalifi geyikleri yaptı. Hadi muhalifsin ama ‘bari benim düğünümde benim taze evliliğimi cıkcıklayıcı konuşmasan çok mutlu olurdum’ dedim. Ama içimden. Dışımdan ben de ona şu meşhuuur ‘Ev alıcam, çift gelir işleri kolaylaştırıyor’ cevabımı verdim.
Duyduklarına inanamadığını sembolize eden teatral bir tavırla ”Sen sen sennn…” dedi. “Sen, git buradan”.
“Nereye gidicem, düğün benim, sen git, aa” dedim. Ama içimden. Dışımdan sadece ‘Nereye gidiym mesela?’ diye sordum.
Buradan gideymişim. Bu dünyadan yani.
Sonra da benim ruhi analizimi yaptı. Etrafımdakileri kendime köpek etmekten hoşlanan bir insanmışım kesin.
Şu amele Hafiye nasıl gözüküyor bugün dış dünyaya yahu?
Makyajım süper olmuştu. Çok havalıydım. E, bir de özellikle nikah masası rahatlığımın özgüven kaynaklı olduğu sanılmış olabilir.
Dedim dur, ben senin analizini yapiym.
Bütün yaptıkların yalnızlık çıkışlı. İnsan sadece yalnızlıktan yazar. İyi yazabilir, kötü yazabilir. Fıkralar, dramalar, makaleler yazabilir. Farketmez ne yazdığı. Yazma eyleminin kendisi yalnızlıktan çıkar, dedim. Orada da bıraktım. Sanırım takdirini kazandım.
Her insan kendini yalnız sanar ya, ama inzivada ama kalabalık içinde. O yüzden bu repliğin her daim alıcısı olur.

Düella bana düğün hediyesi almamış. Satılamayacak ya da satılırsa değerinden çok kaybedecek türden bir hediye arıyormuş. O yüzden zaman alıyormuş. Altın verirse anında satarmışım çünkü. Üç hafta geçti, hala arıyor. Düğünün sonunda Nikahına Beni Çağır Sevgilim klasiğini nodüllü sesiyle bizlere dinlettirdi. O şarkı söylemeden kapanmamış olduk.

Bir dünya çelenk vardı ortamda. Bir tanesi ise o kadar devdi ki salona giremedi. Soğukta dışarda kaldı. Yani bunun yerine altın alsaydınız ki bir keseye sığmalık? Düella haklı. Satar, eve ön ödeme yapardım. Olmadı, dileyenler Türk Eğitim Vakfı'na bağışlardı.

Amerikalı eski iş arkadaşım bir yarım altın almış hediye. Gülme krizine tutuldum. Bir başka Amerikalı ise kargoyla yolladı hediyesini. Üç adet seramik çıktı içinden. Böyle sarılı yeşilli, üzerinde pastoral görüntüler olan seramikler. Üşenmemiş fedexlemiş bir de bunları. Temizliğe gelen kadına veriririm isterse diye bir köşeye koydum. Üzerindeki imza aklımda kalmış yalnız. Gugılladım geçen gün. Her bir parçası en az yüz dolarlık, bilmem ne sanatçısının el emeği göz nuru şeyler çıktı. Eşek hoşaftan ne anlar? Kadına vermeye kıyamadım piyasa değeri icabı ama doğru kullandığım da söylenemez. Mutfakta, salça kavanozunun altında 'altlık' niyetine dizili durmaktalar.

Gelin çiçeğini Elyan bana elden vermişti. Öyle at-tut riskine girmeden. Ben de aynen Ruş’a verdim. Sıra onun olsun diye. O da Amerika'ya götürecek değil ya, pansiyonda bırakmış. Çiçekler pansiyonun mutfağında, kaloriferle duvarın arasında sıkışmış, çıtır çıtır olmuşlar. Dokunulursa dağılacaklar. Alıp eve getireyim diyorum ama koyacak yerim yok bu 55 metrekarede.

9 yorum:

Adsız dedi ki...

hafiye,
ben turkiye'de evler 150m2 den basliyor diye biliyordum, nereden buldunuz 55m2 evi, Japonya'dan prefabrik ithal edip BU'nun bahcesine gecekondu mu kondurdunuz?
he he...

Yesim Arpat dedi ki...

Ben tutturuk yapınca en süper lokasyonda oturucam diye, mecburen alandan kestik. Hazır eşyam da yoktu. Bekardım da.

Şövalye o ara aklına getirseydi evlenmeyi hem daha büyük ev tutabilirdik hem de eşyaları ebeveynlere çakardık. Şimdi 5 tabak, 3 çatal oturuyoruz. Hiç demezsin yeni gelin evi.

Yesim Arpat dedi ki...

Ne büfem var ne de yemek takımım :(
Çok ucuza kapattı bu adam beni

Adsız dedi ki...

Ay cok guldum, ne kil adammis su eski direktor. Gene cool'lugunu korumussun aferin. :)

Wallahi buralardan hediye gondermek zor be seker, altin kolay is. Ama hatanin bir kismi da sizde anacim. REGISTER etseydin bi dukkana, sectiklerinden gonderirdik. Amerikali olacan bi de. :)

Neyse, yazilarin devamini bekliyorum anacim... Arkasi yarin! Cok optum,

-Moguz Yangin

Adsız dedi ki...

ben oyle direktoru dugun mugun demeden kovardim serefsizim. mutluluklar hafiye. sana hediye almadigimiz iyi olmus, yoksa temizlikciye gidecekmis. ozlem isini biliyor.

Adsız dedi ki...

Zavalli ciceklerim. Onlar kurudu, ben de kurudum burda.. uf ya. hadi ama. Make them work!

Adsız dedi ki...

Direktor herif ne naneymis ya. Cok da kotu gozlemci. Hafiye'ye cevresindekileri kopek eden kadin sifatini yakistirmasi trajikomik.

Adsız dedi ki...

Ben sana hediye almayi askiya aldim, unuttum, ihmal ettim sanma. Hatirlarsan, ben evlendigimde, sen fonksiyonel bir insan olarak hediye yerine avucuma kivrilip duduk seklini almis dolarlar sikistirmaya tesebbus etmistin. Ben de o zaman, kizim olur mu oyle sey, ben bu parayi alir aninda harcarim, unuturum, sen bana bir sey al, hatirasi olsun demistim. Hala da bekliyorum. Sen benim hediyeyi ver, ben de seninkini verecegim. Sana kalsa karsilikli dolar/euro/lira degisimi gerceklestirecegiz. Ben de bozdurulamayacak hediyeleri daha cok severim. Ozlem hakli.

Yesim Arpat dedi ki...

Ay sen şimdi Özlem'in ve Şövalye'nin ekmeğine yağ sürdün. Onlar da bana sana para verelim bitsin, ruhsuz kadın modundalar. Yahu ben sana para vermelere kalkışmıştım çünkü ne evin vardı ne yurdun. Takı makı da takmazsın. 10 gün boyunca istişareye yatmıştık herkesle ne alsak ne alsak diye. Ay gerçekten ağlıycam şimdi. Bu hediye konusunu gerçekten kapatalım artık :(