Cuma, Ocak 04, 2008

Düğün Hazırlıkları: Şafak İki

Aklına kötü şeyler getiririm de kötü enerjilerim arıza çıkarır diyorlar. İyi şeyler düşünmeye de şartlayamıyor bu bünye kendini. Anacım evlenmeye kalktık. Kar yağışı yüzünden yolda kalanlar mevcut zaten şimdiden. Annemin elbisesine uygun birtakım aksesuarlar da başarıya ulaşamadı. Ailenin kadın fertleri makyajlarını nerede yaptırsalar derdi çıktı. Kardeş henüz elbisesini almadı. Önce saçım mı yoksa makyajım mı yapılsın gibi birtakım sekans problemlerim var. Makyaja sıralı gitsek dedik, ilk giden düğün mekanına koşturup catering organizasyonuna müdahil olsun da dedik de herkesin bir beraber hareket edesi de var bir yandan. Valla şu düğün bitse de kurtulsak. Millet heyecanlı mısın, diye soruyor. Hayır, sinirliyim. Organizasyon işlerinden hoşlanmıyorum.

Bütün bunlar yetmiyormuş gibi iki gündür Şövalye’yle midemiz bulanıyor. Bir bulantı ve kusma hali var. Baş dönmesiyle karışık. Ondan haberim yokken bunun anksiyete bazlı bir semptom olduğunu düşünüyordum. İkimiz de doktorluk olunca bu işte o son yediğimiz çiğ köftelerin parmağı olduğuna vardım. Şövalye’de anksiyete mevcut değil çünkü. Öyle bir virüsü yok. Sinirleri doğuştan alınmış.

Anneme cehennem azabı yaşatıyordum ki Ruş ve Dilo geldi. Kına isteriz de isteriz diye. Dilo yeni detokstan çıkmış. Yemedi annemin dolmalarını. Üstüne Düella geldi. O ayaküstü yedi bari. Anneme onun yanında şımardığımı ve ona verilirsem biraz tokatlayıp beni adam edeceğini söylerek zorla beni pansiyona götürdü. Koltuğuna kurulup yeni asistanı Ruş’a kahveler kolalar emirlerini sıraladı. Zaten içtiğim Emedurlardan uykum gelmişti. Koltukta sızmışım. Sabaha karşı uyandım üşüyerek. Yan koltukta bir battaniye buldum. Ona sarındım. Sabaha mide bulantım çoğalmış ve sırtım tutulmuş olarak kalktım. Doktora gitmeye karar verdim. Malzeme mahrumiyeti sebebiyle duş alamadığı için öğle yemeği randevusunu iptal eden Ruş de benle geldi. Pijamalarımızla kliniğe gittik. Birkaç ilaç aldım. Bir de kan tahlili verdim. Dönüşte Ruş bir pansiyon misafiri klasiği olarak Migros’a uğrayıp şampuan, sabun, duş jeli falan gibi temizlik malzemeleri satın aldı.

Çıtır hala bizle buluşamadı. Öğle yemeği randevusu falan veriyor. Ruş’la feci kıl olduk duruma. Akşama diyoruz, yeni manitasıyla planlıyor bu sefer. O da gelsinmiş. Hiçbirimiz istemiyoruz yeni manitasını. Yanlış anlaşılmasın, daha tanışmadık bile. Hakkında bir şey de bilmiyoruz. Öyle bir gıcık olma hali var duruma. Çıtır arayıp sordu telefonda. Bu psikolojiyi anlamıyormuş. İkimiz de manitalarımızla ilk zamanlarımızda kendisine hiiiiiç böyle olmamış. O Şövalye’yi çok sevmişmiş, mesela. Olabilir, dedim. Freud’a soralım. Yarın evleniyorum ama senin bir başkasına bizden daha çok değer vermene dayanamıyorum işte. Bizi onunla geçirdiğin vakit aralarına sıkıştırma lütfen.

Düğünün son aşama hazırlıklarında saçlarımı da eski koyu rengine döndürdüm. Birkaç da topuz denemesi yaptık. Hepsini de beğendim. Memetali Abi bile benden daha stresliydi. Bozulursa geri döneymişim, yok tokam çıkarsa bilmem ne. Zaten geçen gün kuaförün birine sormuştum. Neden normal topuz bir lirayken gelin topuzu beş lira diye. O kadar çok geriyormuş ki gelinler, bu para işkence hakkıymış. Onlara da hak verdim.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Elin kizina rezil rusva ettiniz beni... :)
Seviyom ben sizi yine de!! Bi yastikta kocayin.
Onur