Pazar, Nisan 26, 2009

Kahverengi Alarm

İlk damlacık kahverengiydi. Kahverengi şeyler mühim değildir diye duymuştum da yine de Dr. ÇokMeşgul’u aradım. Telefonu kapalıydı. SMS attım. 3 saat kadar sonra döndü. On kelime kadar konuştu.

Düşük tehlikesi. Su iç. Dinlen. İstersen iki gün sonra gel.

Ben neeaah, düşük mü, tehlike mi, anneciiim, diyerek bir endişe girdabına dahi sürüklenmeye fırsat bulamadan o telefonu kapatmıştı bile. Oysa hasta bilgilerime bakarken doğum yerimi gördüğünde insani bir tepki göstermişti. Hemşeri çıkmıştık, bir bağımız oldu sanmıştım. Yanılmışım.

Sadece ‘hamilesin’ demek için geçen hafta beş dakikada milyarımızı götüren ve daha pantolonumu giyemeden yeni hastasını çağıran Dr. ÇokMeşgul, kurduğu kelime başına kazandığı parayla değme Hollywood starlarının bile önünde olmalıydı.

Akşama doğru artan damlacıklar için bir kez daha aradım ÇokMeşgul’ü. Bir kez daha telefonu kapalıydı. Bir kez daha mesaj attım. Bu sefer sonsuza kadar susmuştu. Akşama işiyle ilgili bir organizasyonda olan Şövalye eve döner dönmez acile gittik.

Acilde Dr. Şarapova hülyalı ve makyajlı bizi kabul etti. Platin saçlı bir eski Sovyet doktor olan Dr. Şarapova müthiş ağırkanlıydı. Sonunda bütün acemi babalığıyla elimi tutan Şövalye'yle ultrasona girebildik.

"Hmm", dedi Şarapova. "Yüzde 50 düşer. Oluyor böyle".

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Umarım düşmemiştir.