Pazartesi, Mart 15, 2010

Kadere Bak

Düella ağladı, ben onu yatıştırmaya çalıştım kafasına pat pat vurarak. Yani bu soğukkanlılığımın da suyu çıktı. Kriz zamanlarında şu metin görüntü de ne uyuz, hakkaten. O da beni uyuz buldu zaten. Ben azıcık koyvermeye kalktığımda da bu sefer, ‘vay bencilsin de Şövalye için değil de kendin için üzülüyorsun’ diye beni azarladığından hı hı, dedim durdum yanında. Kassan suç, salsan suç. Sonunda hakkaten 'en kötü durumda hayat nasıl olur'u konuşmadık mı? Konuştuk.

Her daim en kötüye hazırlıklı, tedbirli, güveni düşük ama kaygı düzeyi yüksek bir insanım ya. Kendimi kocanın terk etmesine, ne bileyim aldatmasına, başka bir kadına gitmesine falan bir şekilde hazırlamışım. Başıma gelse, tamam biraz travma falan olur belki duygu durumuma gore ama ne bileyim, üç gün ağlarım, sonra bela okur yürürüm neticede. Okuduğum belalar da hep tutar. Hiiiç şaşmaz. Sonradan oh bile çeker rahatlarım icabında.

Ama eşin ölmesi nasıl bir düğümdür yahu? Şu hayatta hala en içimi cızlatan şeydir, yaşlı çiftlerden birinin eşi öldüğünde öyle bir başlarına kalmaları. Hayata da karışıp biraz kafalarını dağıtamazlar emekli ve yorgun halleriyle. Bir tanecik kabakla doyup bütün gün çiçek sulayıp gazete okumaları da bana çok dokunur. Vancouver’a giderken uçakta Up’ı (Yukarı Bak) seyretmiştim, hani şu Oscar alan çizgi filmi. Ne olduğunu da bilmeyip izlemiştim de Ellie’yle Carl’ın ne tatlı bir hayatları vardı da sonra Ellie öldü. Yaşlı Carl bir başına kaldı. Hiç ummazsınız ama ben ağla ağla mahvoldum. Yol da uzun. Bütün yol boyunca Carl'ın matemi aklıma geldi geldi ağladım.

Düella’ya dedim kaderimde genç yaşta karnımda çocuğumla dul kalmak da var belki de, diye. Sonra bu kasveti dağıtmak gerekti. Biz yine o zaman default senaryomuza bağlandık. Düella çocuğuma baba olur. Yonc da bekar hayata döner. Hep beraber olursak Ulus’ta villa alacak paramız olur; dadılar, kahyalar tutar hep beraber mutlu mutlu yaşardık.

Arada trafikte kalmış Şövalye’nin uf puff mesajlarına bak Düella ağlıyor, yazık falan dedim, sevindi. Değerimi anladınız, diye devam etti. Ona yaptığımız bütün kötülükler için pişman olma vakti gelmiş artık.
Düella bir düşündü ve ‘Ya Şövalye'nin huyu değişirse ameliyattan sonra?’ dedi. Öyle olabiliyormuş beyin ameliyatlarından sonra. Sinirlilik, huysuzluk falan. O zaman dul olmaz, ‘boşanmış’ olurdum ve yine default senaryomuzu yaşardık.

Sonra işte Şövalye ‘ölümlü dünya madem' diyerek Marmaris Büfe’den ıslak hamburgerler, yengenler, sosislilerle eve geldi. Herşey normalken de zaten bunlarla beslendiği için bir şey değişmiş değildi. Tek fark benim junk yemesine bu sefer bıdı bıdı yapmamam oldu.

O gün birkaç cerrah hoca ismi bulduk. Hepsinden en acil randevuları aldık.

1 yorum:

Ruty dedi ki...

Sovalye'nin iki eli kanda Marmaris bufe'ye kosmasina bayildim.

Aman da aman. Ne sekermis bu Sovalye. Ne cok severmisiz, boyle travma ile kafamiza vurdu iste.