Pazar, Mart 14, 2010

Teşhis ve Risk

Doktor MR filmlerini ışıkla panoya taktı. Uzun uzun baktı. Hımladı. CD’den de detaylarını inceledi. İçerdeki odada Şövalye’nin gözünü, ensesini, dengesini muayene etti. Sonra dönüp filmler üzerinde tümörün yerini gösterdi, tipini anlattı. Anlaşılması zor değildi. Ömrümde ilk kez beyin MR çıktısına bakan bir insan olarak bana bile sağ gözünün arkasındaki parlak kütle çok aşikardı.

Göz basıncın yüksek, dedi. Kütle şah damarını da ittiriyor üstelik. Şanslısın ki fark edildi. Yoksa birkaç yıl sonra beyin kanaması geçirebilir, saksı olabilirdin.

-Yani? Alınması mı gerek?
-Alınması şart.
-Hemen mi?
-Hadi hemen şimdi diyemem ama en geç 1-2 ay içinde alınsa iyi olur.
-İyi huylu mudur?
-Epidermoid olduğunu sanıyorum. Çok enderdir ama iyi huyludur.
-Neden olur?
-Eğer oysa doğuştandır. Kalıtsaldır. Anne karnında cilt hücreleriyle beyin hücreleri aynı yerden büyürler. Bazen birkaç cilt hücresi beyin içinde kalır, zamanla orada büyümeye devam eder.
-Ameliyatın riski nedir?
-Yüzde 1 ölüm riski, yüzde 5 de felç riski var ama bilemeyiz tabii açmadan.
-Felç olursa ne tip bir felçten bahsediyoruz?
-Sol tarafı tutmaz.

Risk rakamları düşük gibi dursa da bu tip tümörler beyin tümörlerinin sadece binde 5’iymiş. Popülasyonda görülme olasılığı birkaç yüz binde bir iken bizi bulduysa yüzde 5+1 de yeterince korkutucuydu.

Yonc’un annesinin 20 yıl evvel Gazi Yaşargil’e olduğu zorlu ameliyatı daha taze dinlemiştim. Yonc da artık lazerlerle tümörleri tedavi ettiklerini söylemişti. Yani annesi bugün hasta olsa aslında lazerle takılacak, kafasının açılmasına gerek kalmayacaktı. Onu da sordum.

Lazer büyümeyi durdurucu olabiliyor ama küçük tümörlerde kullanıyoruz bu yöntemi. Sizinki oldukça büyük, diye cevapladı doktor.

Şövalye vizite ücretini falan öde
rken ben dışarda hastanenin önünde bir banka oturdum. Oturamadım battı. Yürümeye başladım. Nereye gittiğimi de bilmiyordum. Bir tarafım beyin cerrahlarının en babasını araştırmak için sağa sola saldırmamı söylerken diğer tarafım kilitlenmişti.

Şövalye koşup arkamdan yetişti. Beni yatıştırmak istedi sanırım ama 'artık bana iyi mi davranacakmış buuu? Beni sevdiğini mi anlamış?' gibi cümleleri art arda sıralaması beni travmamdan kurtarıp çözüm odaklı tarafımı harekete geçirmişti. Şakanın sırası değil diyip hoca referansı bulsun diye Düella’yı aradım.. Sonra birkaç doktor arkadaşımızı aradık. Şövalye’nin liseden bir arkadaşı taze beyin cerrahıydı. Bir devlet hastanesinde çalışıyordu. Raporlarını bana getir, buranın heyetine sokayım dedi. Hastanedeymiş de hazır. Şövalye’yi oraya yolladım. Bu güzel havada şehrin öbür ucundaki hastaneye raporlarını götüresi olmayan Şövalye’ye bir cinnet daha yapıp Düella'ya gittim.

Normalde kim gelirse gelsin koltuğundan kalkmayan Düella kapılara bile çıkmış, çeşmelerini de açmıştı üstelik.

4 yorum:

huysuz dedi ki...

geçmiş olsun.
yarını bekleyemeyeceğim, iyi mi peki şövalye??

Adsız dedi ki...

Babamın ameliyatını Cengiz Kuday yapmıstı. Onu mutlaka arayın.Bence en iyisi.

dü. dedi ki...

ne zor gunlerdi...
simdi boyle okuyunca insan 2 hafta once ne yasadigini hatirliyor, bi tuhaf oluyor.

gezicini dedi ki...

çok geçmiş olsun. herşey kolaylıkla halledilir inşallah.
acil şifalar dilerim.
gorki