Pazar, Mayıs 14, 2006

Anlayan Anlamayana Anlatsın, Ben Anlatamadım

Mutlu oraya '-miş gibi yapanların ülkesi' dedi. İçinde bulundukları ortamın çelişkilerini ve problemlerini yok sayarak yaşayan gelirin ve sosyal hayatın en tepesindeki insanları kastettiğini çıkardım ifadesinden. Hani gittimizde içinde yer alacağımız kesim. Sağolsun Mutlu, Adanalı'ya benzer yegane tarafını böylelikle göstermiş oluyor; pek açılımlara girmiyor. Öpüyor, bırakıyor. Komiktir, senelerdir Amerika için ben de aynı şeyi düşünürdüm; pür neşeli, pür siyasi doğrucu, pür tolerans miş'leri altındaki yalnızlık, paranoya ve ayrımcılık gerçekleri üzerine. Dünya miş'li insanlar dolu. Dünya yalan söylüyor.

Kıymetini elimizden çıkınca anladığımız şeylerden çıkardığımız dersler çok acıklı aslında. Kendim ve benim gibilerin namına burası vs orasına istinaden konuşuyorum. Burada farkına varmadan yaşadığımız konforların farkına elimizden gidince varıyoruz. Özel hayatın kilitli çelik kapıları, saygılı trafik/kuyruk, zamanı etkili kullanma hassasiyetleri, ne giyinip nerelerde takıldığının değil de ne yaptığının önemi gibi 'konforlar' mesela. Bütün bunları çok arayacağımı biliyorum. Bütün bunları burada yaşadığım sürede daha çok takdir etmek isterdim. Daha çok hazzına varmak isterdim. Türkiye'de de oranın 'konfor'larını göz ardı ederek yaşamamak gerek. Hislerini en doğal haliyle paylaşabileceğimiz insanlar var orada. Düzeltebileceğin şeyler daha çok ve hatta bu yüzden dokunduğun hayatların iyileşme oranı, zincirleme etkisi, geri dönüşüm katsayısı daha büyük. Bunlar unutulmasın.

İşimde öğrendiğim en önemli ders şudur ki: "Çözüm önerilerin yoksa şikayet edemezsin". Çözüme dair fikirlerin ve onları hayata geçirecek kapasiten var. Bazen 'en iyi'yi yapmak için zamana ihtiyaç vardır. Geçen zaman da genellikle sancılı olur. En iyi'den biraz daha azına razı olmak acil çözüm ve moral getirecekse o 'az iyi', 'en iyi'den daha verimli olabilir. Ne dedim ben şimdi?

Hiç yorum yok: