Salı, Ocak 16, 2007

Mercimeğin Faydaları

Bana neler olduysa dün artık. Eve geldim, kimse yok. Ne dışarda yemek istedim ne de eve sipariş vermek. Canım da mercimek çorbası çekiyor. Şövalye’yi annesi beslemiş mücverle, dolmayla. Benim canım mercimek. Bir mücver-dolma paketi yollanmadı bana valla.

Hadi madem, yapayım oldum. Yemek yapmayı sevmediğimi alem biliyor zaten haliyle hiç öyle alengir malengir kasamam. Arada bir mercimek krizim geldiğinde atarım bir bardak kırmızı mercimeği suya, bir kaşık salça, bir tutam un ve biraz süt. İki karıştır. Kapağını kapat, tamamdır. Kapattım, duşa girdim. En kısık ateşteydi halbuki. Amanın, taşmış. Ocak mahf. Salla.


Zaten Oya gelecek yarın. Ona da iş çıksın. Geliyor heryer temiz. Ooh, kebap. Ortalık dağınık sadece. Bir yığın yapmış küçük odada. Dağınıklığı alıp oraya atıyor. Zamanla yığın oldu koca bir dağ. Eskiden ufak bir masaörtüsü yetiyordu kapatmaya. En son koca battaniyeyi kullanmış kapatmak için. Tabii ‘temizliğin’ üstünden iki saat geçmiyor ki, “euuee, benim siyah kotum nerde, kırmızı tokam nerde, yeşil pabuclarım, bifacilim, aynam, cımbızım...nerde yahuu?” olmıyim. Sonra o yığın dağı açılıyor, açılırken devriliyor ve karman çorman edilerek kayıp eşya bulunuyor. Ertesi hafta Oya yeniden aynı yığını dağ yapıp kırmızı polar battaniyemle kapatıyor. Bu böyle sürüp gidiyor. Bazen kayıplar kaybolduğu yerde kalsın desem sadece battaniyemi kaldırdığımda bile dağ devrilebiliyor. Nasıl ince bir dengesi varsa bu gavur dağının artık, bilemedim.

Neyse mercimek, diyordum. Yaptım mercimeği. Şövalye içmedi. Annesi doyurmuş onu. Zaten de beğenmedi. Ezmemiş, süzmemişim. Evde blender yok ki. Olsa da uğraşamam. Hiç süzmem ben mercimeği. Bir de işin yoksa blender’ı kur, o yoksa süzgeç üstünde kaşıkla ez. Bir dolu bulaşık çıksın. Peeh. Dişlerimde eziliyor, ağzımda süzülüyor ya. Yeter.

Oya’ya temizlik çıksın istemiştim ya. Ne kötü bir insanım ya da ne sevgili kulu Allah’ın Oya. Bilemedim. Gece yatmadan çorbayı dolaba kaldırayım istedim. Tenceresinin sapı elimde kaldı. Gerisi yerde. Halıda. Kapıda. Duvarda. Turuncu turuncu, yapış yapış. Oya’yı beklemez bu. Aldık artık elimize bezi, süngeri. Ha babam halı sildik, yer sildik, kapı, duvar sildik gece gece. Hayır, evin her tarafının elimde kaldığı yetmiyormuş gibi zaten üç tane tencere tava vardı, onlar da bizlere ömür.

“Bir daha yemek yapma, minno. Yazık, çok yoruluyorsun” gibi tuhaf bir cümle kurdu Şövalye. Gece temizliğinden yorgun düşmüş, uykuya dalmak üzereyken.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

mercimegi suzersen vitaminleri de suzulur gider zaten.

Adsız dedi ki...

Bosver suzmeyi, sen mercimegi firina ver :D