Salı, Mayıs 22, 2007

Zürih'teki Amerika

İçkiyi biraz fazla kaçırmış evsahibimin arabayı kullanmasına izin vermedim. Ben kullandım. Otelime gidip check-in’imi yapıp bir üstümü değiştirip geliym derken, arada da siz de bi durun bekleyin derken sandım ki arabada oturacak bu çakırkeyifli tayfa. Ama yooo. Siz tutun çıkın arabadan. Oysa ki ben anahtarı üstünde bırakmıştım. Zııııp. Kitledi mi kendini alet?

Onlar zil zurna araba çilingiri ararken ben de otelime check-in yapayım bari dedim. Hani hep beş yıldız beş yıldız konaklamışlıklar gezmişlik sayılmaz diye beynimi yıkadı bu şapti bitli turistler (bkz Barışnerede ve Özlem-Pansiyon). Hani hakkım da var şöyle concon concon takılmaya ama dedim bi enteresanlık olsun. Bi empati kurayım şunlarla da üç yıldız konakliyim bu sefer. Internetten lokasyonunu uygun bulduğum bir yere yazmıştım kredi kartını. Otelin önünde dev bir inek heykeli var. Crazy Cow isimli otel barına işaret ediyor. Yedi mahalle resepsiyonda bekleşiyor. Telefonlar çalıyor. Müşteriler bağrış çığrış. Resepsiyonist yok ortalıkta. Resepsiyonun arka odalarına girdim. İzbe izbe yerler. Hellooo, diye sesleniyorum ama tık yok. Derken birisi buldu resepsiyonisti. Abi Crazy Cow’da kafa çekiyormuş. Çıktı geldi terliklerini sürüye sürüye.

Otelin koridorlarında bir dünya graffiti. Odanın içi de aynen öyle. Bir yerlerden yoğun bir bas, bum bum bum beynime beynime çakılıyor. Eşyalarımı atar atmaz dışarı zor attım kendimi. Araba hala kilit. Ama bir cam biraz açık kalmış. İnce kollu biri kolunu sokabilirse kapıyı açabilirmişe varılmış. O da ben. Kollarım ince diye demiyorum. Tayfa içinde en incesi diyelim. Zorladık artık. Ağır hasar var sağ kolumda. Mosmor olur yarına. Ama kapıyı açtım yani.

Nierdorf Sokağı’ndaki bir piyano sesine doğru yollandık. İlginç bir kalabalık vardı. Hani bizim şu Beer Mug kıvamında. Hani yanmıştı da kapanmıştı. Ondan. Kendimi Amerika’da hissettim. Canlı müzik country, pop rock, Johnny Cash, John Denver, The Temptations, 4 Non-Blondes vs vs çeşitliliğinde seyretmekte. Bellerinde heybeli önlükleriyle al yanaklı tombul garson kızlar mutfak yolunda müşterilerle dans etmekte. Herkes şarkı istiyor piyanist şantörden. O da söylüyor. Bir beşlik atarsan iki tane istek söylüyor.

Bir ara 'American Pie' çalmaya başladı. Mahfoldum. Bir fena dokundu. Yani bu şarkı rock’n roll tarihine dair muğlak muallak bir hitabedir ki bu benle ne alakadır? Say desen üç beş isim sayarım, hepsi bu. Bu hitabenin içinde Amerikan toplumunun değer yargılarına kinayeler yedirilmiştir ki tekrar ediyorum...ne alakadır? Bir değer yargısı sorgusu beni neden hislendirsin? Şu anti-Irak meselesi niyetine Madonna’nın şarkıyı yeniden ısıtması da diil olay.
Belki de sadece ortam hiç beklemediğim bir şekilde ‘ as American as apple pie’dı. Bir nostalji miydi desem, bir hüzün, bi bişiydi. Sonra işte herşey birbirine karıştı. Şövalye çıkagelecek sandım. Gözüm kapıda takılı kaldı.

Sabah beş buçuk oldu. Ben uyusam iyi olacak.

Hiç yorum yok: