Salı, Mayıs 16, 2006

İtalya'dan Bir Yar Gelir Bizlere

Uzun zamandır beklenen Matteo geldi. Aylardır eski grubuma müdür bekleniyordu. Yeni yönetimin başındaki zat Alitalia'dan gelme olduğu için oradan beğendiği bir abiyi buraya almaya karar vermişti. İşte vizesidir, taşınmasıdır, neyse ne, birkaç ay sürdü. Bugün laciler içinde upuzun boylu, yanık tenli, hafif kırlaşmış saçlarıyla erkek karizmatik güzeli çıkageldi. Bak ve 'İtalyan', de zaten. Pabuçları çok janjan. Son erkek modasını öğrenmiş oldu sayesinde Güneyliler. (Kadınların, zevzek, düzenbaz ve de çapkın olmalarına rağmen İtalyan erkeği düşkünlüğü konseptini bilahare tartışırız)

Artık bu diyarlarda olmayacağımdan kaderime küsüp Allah sahibine bağışlasın, olduk da enteresan hadiseler yaşanıyor şimdi ofiste. Geçen hafta Ed ise başladığında 15 kişiyle tanıştırma faslı 10 dakikada tamamlanmıştı. 'Nice to meet you. See you around. Bye' diye. Düz erkekler Matteo'yla tanışma faslını gene bu üç cümleciklik çerçevede tuttu lakın düz olmayanlar ve kadınlar olayın şu dakika itibarıyla olayın suyunu çıkarmış durumda. Yan komşum Nadia muhabbeti 20 dakikada kesemedi. Sesinin tonu bile değişti alenen. Daha buğulu ve şarkılı konuşuyor. Şakıyor. 'Roma'da kankam Aleksi yaşıyor, tanıyor musun?'a kadar vardı sohbet. Jean o sırada bir koşu gitti makyaj yaptı. Onu hiç makyajlı görmemiştim beş senedir. Duz olmayan Joe ise pabuçlarına, gömleğine, ülkesine methiyeler dizdi. Direktörüm davayı çakmış artık. Abiyi üç disiden sonra bana getirdiğinde suratındaki alaycı ifadeyi farkedebiliyordum. Susmuştu ama gözleri konuşuyordu. 'Biliyorum, sen de yavşayacaksın. Beğendin, di miii?' diyordu bana içinden. Al, bu da sana kapak olsun:

Hafiye: Alitalia'dan mısın? Onlarla çok arıza yaşadım ben. Ne düzen ne disiplin. Ne biçimler. Tek kelimeyle başağrısı.
Matteo: (Alaka yerine ayar bulduğuna şaşkın) Haklısın. Kem küm. Akdenizlilik. Kültür.
Hafiye: Akdenizlilik makdenizlilik değil. Ben de Akdenizliyim. Randevu verip haber vermeden gelmemezlik etmez hiçbir koskoca şirket bizim orda. Bilemiycem, neyse. Pek sanmıyorum ya, Roma'dan sonra umarım seversin Atlanta'yı. Hoşgeldin bakalım. Baaay.

Sonradan düşününce aslında bütün romantik filmlerin, beyaz dizilerin hikayelerinin böyle başladığını hatırladim. Pansiyon bilir. Yani şimdi herkesler yeşillerini yakmışken yüz vermedik ve önemsemedik ya, abiye bir kaşıntı gelmiş olabilir. Avcılık ruhunu okşamışlık durumları. Ay, bu olaya da gıcığım. Kaçanın peşine düşmelere de gıcığım. Peşine düşülsün diye kaçmak istemediği halde kaçana da gıcığım. Kovalamadığı için değer bilmeyene de gıcığım.

İstanbul'a dönünce dernek düzenek işleri yapsam diyordum. Beşiktaşlı olup Çarşı ekibine katılasım geldi. Herşeye karşı. Anti sloganlar yazarak kendimi ifade etmiş olmanın huzuruna varırım, diyorum. Süper.

8 yorum:

Adsız dedi ki...

[h]
"Kaçanın peşine düşmelere de gıcığım. Peşine düşülsün diye kaçmak istemediği halde kaçana da gıcığım. Kovalamadığı için değer bilmeyene de gıcığım."

[op-ai]
Kalbimiz beyaz derken biz siyah diyemeyiz.

Adsız dedi ki...

Carsi, naza da karsi!

Adsız dedi ki...

şey, Çarşı'ya girersen bana da arada sırada kapalıdan bilet ayarlarsan sevinirim diyecektim. :-)

BY

Adsız dedi ki...

"Kalbimiz beyaz derken biz siyah diyemeyiz."

Kalp degil o, buggy cognitive apparatus. Buggy bolumleri hacky cozumlerle override etmek mumkun olabilir.

Yesim Arpat dedi ki...

Buggy cognitive apparatus kismi bizden cikma olamaz. Mutlu, Sahin, Bora. Sizden supheleniyorum.

Adsız dedi ki...

Yok valla "buggy" bilmemneyle benim alakam falan. haşa.

Ben sadece fazla bilet istediydim BJK maçlarına -- eğer denk düşürürsen tabii (Çarşı'ya giriyon ya!).

geçen seferki gibi, bu anonim ileti de "Aysudak"ın olmasın? (tahmin sadece.)

BY

Adsız dedi ki...

I Ih, o ben de değilim, Mutlu'dan şüphelen bence, hatta emin ol.

Ş.

Yesim Arpat dedi ki...

Mutlu, hesap ver. Kalp icin 'arizali idrak aparati', dedin mi, demedin mi?