Çarşamba, Mayıs 03, 2006

Salgın

3200 dolara sırt bölgesi MR’ ı çektirdikten sonra doktor hiçbir şeyim olmadığını söyledi. Kas yırtılması, ezilmesi falan olabilirmis. Derken agrım da azaldı. Sabahları yine acılar içindeyim ama komik bir hal de aldı bu durum. Sırtımdaki ağrı üç gün önce belime indi, iki gün önce kalçama, dün yeniden sırtıma doğru çıktı. Öyle bir şey ki sabah acısı baki ama nereye denk düşeceği konusunda geceden tombala çekmemiz gerekiyor. Psikolojik ya da stresten vs söylemlerini kullanmıyorum, sağolun. Tarihimin en gergin anlarını yaşadığım doğru ama sinir stres benim çok çok iştahımı etkiler, midemi ağrıtır, o kadar yani. Oyuncaklı sırt-bel ağrılarına sebebiyet bana hala absürd geliyor.

Yine de doktor tavsiyesi üzerine gittim psikiyatriste. Bana Neden Bütün Arızalar Beni Buluyor (Why is it Always About You) isimli bir kitap hediye etti. Özgüven eksikliği, babamın ilgisizliği, annemin memnuniyetsizliği falan feşmekan takıldık gene. Yalnız şu Amerikalılar’i yeniden takdir ettim. Doktorun 21 yaşındaki oğlu araba tamirciliği okuluna başlamıs. Bir anlattı oğlanı, sanki atomu parçalamış eleman. Akıllı ve efendi ve zeki ve harikaymış oğlan. Elleriyle çalışabileceği işlerde çok başarılı olduğu, arabalari da sevdiği için böyle bir yol seçmişmis. Bizim memlekette olsa, ‘Peeh, koskoca doktorun oğlu araba tamircisi olmuş” diyip cıkcıklarlar. Yani ne bileyim ki, benim future oğlan tamirci olcam, dese, hani okuduk ettik o kadar şimdi. Gönül koyduğu, mutlu olduğu şeyi yapsin, derim elaleme nasihat amaçlı ama içim içimi yiye de bilir. Sonra benim oğlan da gider ruh doktoruna. Annem taş koydu. Annem beni hiç takdir etmedi, der. O yüzden annemin sebebi niyetine hayatıma eleştirel, kontrolcü, inatçı, bencil ve memnuniyetsiz kadınlar koyuyorum, der. Bu döngü sürer gider. Bir neslin ikirciği yedi nesil sülaleyi arızaya bulamaya yeter. Nezle olan bir çocuğun bütün okulu salgına boğması gibi, katlana katlana, çoğala çoğala miras kalir yenilere. Mutsuzluk bulaşıcıdir, demiştiniz zaten Hugo Bey, lakin mutsuzluk ırsi de olabilir mi acaba?

5 yorum:

Adsız dedi ki...

Yeni genetik araştırmalar, mutsuzluğun, mutsuzluğa karşı direncin, pozitifliğin vs. genetik ve eğitim karışımı olduğunu gösteriyor. Yani bazi insanlar asosyal doguyormus, daha bir aylikken insanlar yaklasinca endise hissediyorlarmis (beyin scanleri gosteriyor). Bazilari a daha dogudugu gunden bir nese ve insan manyagi. Insanlar yaklasinca mutluluk hormonlari salgiliyor. Bir sene sonra, insansver cocuklar hala insansever, hala outgoing. AMMA cekingen, asosyal bebekler kiye ayriliyor. Ailesi sevgi yumagi olup, cocuguna cesaret veren ve insanlarla kaynastiran bebekler obur bebekler gibi olmaya basliyor. Insanlar yaklasirken mutlu olmaya falan. Ailesi ustune dusmeyen, ya da tam tersine bu egilimleyen cocuklar ise asosyal buyumeye devam ediyor. Acikli taraf ise, bu egilim genetik oldugu icin, anne baba da asosyal egilimli oluyor genelikle ve cocuga pek cesaret kazandiramiyorlar. Tabii sosyal bebekler, insanlar yaklasinca mutlu olup, gulumsedikleri icin, iletisimleri pozitif oluyor ve insanlardan da olumlu tepkiler aliyorlar. Obur bebeklerde de tam tersi. Yani ilk egilim neyse, pozitif reinforcement yuzunden, kendini artan sekilde tekrar ediyor.

Bir de, bir gen var. Bir kisa, bir de uzun cinsi var. Hani herkeste, her genin iki kopyasi var ya. Iki geni de uzun olan insanlar, baslarina ne gelirse gelsin, ustesinden gelip, mutlu olmayi basariyorlarmis. Adi direnc geni (resilience). Ama iki kopya da kisa ise, basindan kotu seyler gecince, mutsuzluk, bagimlilik vs. basliyor ve bu insanlar mutsuzlugu asacak direnc gosteremiyormus. Eger zaten mutlu yetistiysen, bu gene hic ihtiyacin olmuyor . Bu direnc geni sadece kotu ortamlarda aktive oluyor. O yuzden mutlu cocukluk geciren insanlarin direnc geni olup olmamasi farketmiyor. Direnecek bir sey yok. Ama eger mutsuz deneyimler yasadiysan, o zaman dua et direnc genin olsun diye. Bir geni uzun, biri kisa olanlar konusunda ise data karisik. Iki ucun ortasinda gibi gorunuyorlar. Orta direncli.

Her neyse, eger destek olacak bir yetiskin olursa, en kotu durumda bile genin islevi azaliyor, cevre on plana gecip, direncsiz genle bile mutluluk saglanabiliyor. Ne yazik ki, mutlu bebekler gibi, direncli genli insanlar da, aktif olarak yardim arayip, insanlarla iletisim kurup, kendilerine destek olacak yetiskinleri buluyorlar. Direncsizler, cok daha kabuklarinda kalip bu ihtimali de azaltiyorlar. Yani irsi bir etki var. Ama cevre irsiyeti ortebiliyor. Eger bu kusaksal zincir kirilirsa.

Senin durumunu bilemem; ama bence en az bir direnc genin var senin. Istersen, pahali bir test yaptirabilirsin tabii:)

The Oracle

Onur dedi ki...

Dogduktan sonra yapilan testler birsey kanitliyor degil - bebekler anne karninda bile bazi etkilesimlere girip tepki gelistirmeye basliyorlar.

Bu is genlere ve 'aile soyle yaparsa cocuk boyle olur' denklemlerine kalsaydi dunya cooook daha basit - ve bence sikici - olurdu.

'The Oracle' kimdir bu arada? Cocugu var midir? Ben olmadigini zannediyorum ama merak ettim.

Onur dedi ki...

Gecmis olsun bu arada.
Yoga oneririm.
Gel sen beraber yapariz.

Yesim Arpat dedi ki...

Oracle, Aysuda beee. Benim sayfamda linki bile var onun bloga.

Adsız dedi ki...

Dergilerden, gazetelerden okuduklarimi yazdim Onur be. Cok inandigim da degil de, Asli'ya takiliyordum. Boyle bilgiclik taslayinca bana 'the oracle' diyorlar Aslilar, ondan oyle yazdim adimi da. Cok ciddiye alma yani ;)