Cuma, Ocak 05, 2007

Öteden Beriden

Geriden gelmeye devam eden yazarınız aslında bütün gün blogunu toparlamaya uğraştı. Görücüye çıkacak diye. Cosmo dergisi blog yazan kadınlarla görüşmek istemiş. Resimler, röportaclar istemiş. Cosmocu bir röportac soruları yolladı. Eyvah ki ne eyvah! Meşhur olucam, diye önce bir hevesle başladım blogdan argoları, hakaretleri, (Türkler alıngandır hani) yanlış anlaşılabilecekleri ayıkla, uhuu, baktım, olacak gibi değil. Geriye kuş gibi bir şey kaldığı yetmiyormuş gibi tadı da kaçıyor. Salla dedim. Hafiye'nin meşrebi hafif. Görücü usüllük bir kız değil. Toplum hazır değil.

Hoş, Düella kendisininkini kolay ayıkladı. Seyahatname oldu çıktı pansiyon. Edebiynen. Hafiye linkini de söküp atacak sayfasından, görürsünüz. İzi kalmasın diye bu çabalar fakat ömür boyu yıkasa yüreğini çıkmaz bu aşkın lekesi, dedim. İnkar inkar bir yere kadar. O nasıl Yonc'a ültimatom koyuyor kocasının soyadını alıyor, babasınınkini atıyor diye. Aynı şey işte, Düellanım. Kel göründü.

Yonc dedik de... O ayrı bir şaptiye vakası. Şaşmaz. Cosmocu kızları başımıza o yolladı. Vay, bu konuyla ilgili en güzel arkadaşlar bende, gidin onlarla konuşun, diye. Her satırdan bir Yonc fiyaskosu damlayan bu blogları bir insan neden halka açar, ben anlamadım. Özgüvenden değil özbihaberlikten. Blogları okusa zaten böyle bir şeye kalkışmazdı.

Herkes Yonc'un nikahını merak ediyor, biliyorum. Pazar sabahı bize ihtiyacı olur mu, diye sorduk. Yok, dedi. E, dedik bizim de kuaföre falan gitmemiz gerekecek. Hani gelin bir kuaföre gider, düğündeki ağır top kadınlar da onunla gider, saç baş yaptırır. Herkesin paralarını da nikah salonuna götürmek üzere gelini kuaförden almaya gelen damat öder. Buna güvenerek saçımın kesimi geldiği halde bekletmiştim. Düella desen altı aydır tropik orman Jane'i. Saçları kaşlarına kavuşmuş. Pelinat desen Amerika'dan gelmiş. Saç kesimi falan haliyle kötü. Avucumuzu yaladık. Yonc bile evde yaptırdı saçlarını. Damat da duyarsa kriz geçirir diye bu dileğimizi dillendiremedik.

Nikah güzeldi ama. Yonc'un annesi bir cinnetle bütün salonu hizaya soktu, organizasyonu ele aldı. Yonc herzamanki gibi durumu abartmış. Damat geldi ve evet, dedi gayet. Tek protest hali kravatsızlığıydı ki şahsen bana batmadı. Sonra herkes şapır şupur öptü onları. Eğlenmek için de pansiyona yönlendik. Yonc, 30. doğumgünümde evlenerek rüzgarımı çalmaya çabaladı ama ı-ııh, her iki törene katılan kişilere sorun bir, herkes doğumgünümü koca bir kahkahayla anlatacaktır size. O kadar ki hatta, ertesi hafta yılbaşı da pansiyonda olsun diye imzalar toplandı, oylar, sloganlar atıldı.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Guzel kardeslerim Pansiyoncular,
Madem imaja bu kadar onem veriyorsunuz, niye olur olmaz herseyi bloga yaziyorsunuz. Onem vermiyorsaniz diye dergiye cikacaz diye bu yilbasi temizligi nedir?

Var burda bir tezat ama hayirlisi...

Bunun yaninda damadin tum kuafor hesabini odememesi 'gelenegi'ni ogrenmemiz iyi oldu. Ne zaman evleniriz bilemem, ama gunun birinde bizim de basimiza gelecegi hesabiyla onceden tedbir almak lazim. Gelini almaya kuaforun arka kapisindan mi gelmeli, kuafor icin ayri davetiye mi bastirmali, damat adayi kardeslerim bu konuda bir tedbir almak lazim, yoksa dakika bir olmadan milyarlik bir gol yemek var bahtimizda, baksana...

Adsız dedi ki...

Valla anacim benim bildigim damat arkadaslari odemez, sizinki biraz fazla wishful thinking olmus:-)Akrabalari oder her 2 tarafin da. Bu is arkadasa konu komsuya sicrarsa Istanbul gibi yerde takilarin buyuk bi kismini kuafore birakirsiniz :)

Gozde